Aslında, radyonun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Her zaman da böyle olacak. Küçüklüğümde ilk dinlediğim müzikler radyodandı. Bunlar Küba, Kuzey Amerika, Meksika, Latin Amerika ve Avrupa müzikleriydi. Radyo ile bu ülkelerin hepsine ulaşabildim. Radyoya çok saygı duyuyorum. Çünkü onun vasıtasıyla müziğe ulaşabiliyoruz. Şu an ise Açık Radyo için konuşmaktayım. Aslında biz Küba’da, dünyanın bir çok yerinde de olduğu gibi, belirli ihtiyaçlarımızı karşılayamadan yaşıyoruz. Ama bu normal. Dünyanın her yerinde oluyor bu. İnsanlar, dışarıdakiler belki bizi çok fakir olarak biliyor. Ancak bu doğru değil. Yaşamak için gerekli olanlara sahibiz; milyoner değiliz, ama gerekli olanlara sahibiz.

Dünyanın diğer yerleri ile aramızda ortak birşeyler olduğunu düşünüyorum, ki hepimiz insanız ve yaşamın keyfini çıkarıyoruz. Yaşadığı yerdeki havanın ve oradaki ortamın insanları biraz daha mutlu ya da daha mutsuz kıldığına inanıyorum. Çok kuzeye, mesela İrlanda’ya gitsek de, dünyanın her yerinde müzikten hoşlanıyor insanlar. Ama Türkiye’de, ki Türkler bizimle aynı mizaca sahipler; insanlar daha keyifli, daha canlı. Yani herşey ait olduğun ortama bağlı. Bizler neye sahipsek onu taşıyoruz, onunla yaşıyoruz. Böyle olduğumuz için ise bizi çevre, başka bir ortam, iklim ya da kar, hiçbirşey etkileyemez. Her zaman nasılsak o şekilde devam edeceğiz.
Omara Portuondo ile söyleşiden.
Pr; Açık Dergi
Yt; 25 Kasım 2005.