Ömer ve Cem her zaman çok uzun konuşmalar yaparlardı. Aşağı yukarı sekiz ya da dokuzuncu günündeydiler konuşmalarının. Bakkala gidip-gelme süreleri uzamaya başladı. Evin hemen yanındaki bakkala gidip, bir ekmek alıp dönmeleri bile yarım saat, kırk beş dakika, hatta bir-bir buçuk saat sürüyordu. Bir keresinde ben içerideki odaya giderken duydum; tuvalette fısır fısır konuşuyorlardı. İkisinden biri “Meral geliyor, kapıyı kapa!” dedi. Merak ettim doğrusu ve akşam yemekte “Kuzum, ne yapıyorsunuz siz?” diye sordum.
“Biz bunu sana söylemeyecektik aslında, yani önce yapıp sonra söyleyecektik” dediler. “Eee, şeyy, biz bir radyo kuralım diyoruz. Ama sen şimdi olmaz diyeceksin. Onun için biz önce kuralım, sana sonra haber verelim diye düşündük.”
“Nasıl kuruyorsunuz?”
“Eee işte ne olacak, bir vericiyle oluyormuş… Daha önce kurmuş insanlarla konuştuk.”
O zaman zannediyorum Cem’in radyoda çalışan bir tanıdığı vardı ve onunla da konuşmuşlardı. Projeyi ilk duyuşum böyle oldu. Pek inandırıcı gelmedi tabii. “Tamam siz kurunca bana haber verirsiniz,” dedim ben de. Radyo kurmak hakkında kimsenin hiçbir fikri yoktu. Bir şirketin nasıl kurulacağı ve yönetileceği hakkında da. O zaman Radyo-TV yasası da çıkmak üzereydi. 94 yılında çıktı, tasarı hazırdı, yasa da çıktı-çıkacaktı. RTÜK yasası çıkmadan önce tasarı halindeki metni gördük; inanılmazdı! Bir anonim şirket kurmak gerekiyordu. Oysa bunlar hakkında gerçekten hiç fikrimiz yoktu…
Ondan sonra pek çok insanla farklı konularda uzun uzun konuşuldu. Ömer’in telefon defteri birinci kaynaktı. Bakkal defteri gibiydi bu defter. Oradaki tanıdıklara, dostlara telefon edip randevular alındı, radyo fikri anlatıldı, onların görüşleri alındı. Proje içinde yer alıp almak istemeyecekleri soruldu. Bir yandan da teknik insanlarla toplantılar yapılıyordu. Radyo, şirketleşme kısmı, finansal kısım, bir de teknik kısım olmak üzere 3 bölümden oluşuyordu ve teknikten tabii ki kimse hiçbir şey anlamıyordu. Onun için sayısız teknik insanla konuştuk farklı konularda. Tabii, içeriğe tamamen vakıf olduğumuz varsayılıyordu! Bir sürü toplantı yapıldı, zaten kuruluş aşaması bir buçuk seneden uzun sürdü. 94 yılı başlarında görüşmeler başladı, şirketin kuruluşu da 94 Eylül’ündedir. Radyonun yayına geçmesi ise 95 Kasım’ı buldu…
Bu arada radyonun kurulmasında çok önemli bir isim var ki o da Engin Altaş. Şimdi bütün bu toplantılar yapılıyor, konuşmalar yapılıyor, bazıları inanıyor, pek çok insan da “Gidin başımızdan, olur mu böyle şey?!” diyor. Hepsi Ömer’in arkadaşları, dostları. Ama görüyorsun ki, “Ömer gene çok iyi bir proje üretmiş ama yürümez…” diye bakıyorlar olaya.

“Hoş bir proje, ama…” diye gülümseyip geçiyorlar… Oysa, Engin Altaş bütün anlatılanları son derece ciddiye aldı ve daha radyo ortada yokken çıkartıp 15 bin dolar verdi, ortaklık payı diye!… Bizse o parayı ne yapacağımızı bilemedik, yani ortada şirket bile yoktu o tarihte… Parayı götürüp bankaya faize yatırdım ben de… Ama ortada şirket olmadığı için kendi adıma yatırıp sonra da Engin’e belgeleri yolluyordum, bak bu böyle oldu, bu kadar oldu… diye.
Ama işte o zaman iş ciddiye bindi! Birinden para almışsın, bir şey yapacağım demişsin, bir proje anlatmışsın, o da sana inanmış… Çıkartıp para vermiş. O zaman ciddiye biniyor iş. Çok daha büyük bir sorumluluk hissediyorsun.1
Meral Madra
- 94.9 2001 Bir Radyo Macerası adlı belgesel filmden. Yön; Beysun Gökçin.↩︎