28 Haziran 1905
Okan Bayülgen

Gececi

Dünyanın bir ucunda bir yerde, son karımla balayındaydık. Yani çok da gitmek istememiştim açıkçası ama böyle şeyler tekrarlandığı için tabii gitmek zorunda kaldım. Yani evlendikten sonra bir de bunu kutlamak gerekiyor. Halbuki evli çiftler daha çok arkadaşlara açılırlar. Yani siz de evlenin, siz de bizim gibi yapın, siz de bizim gibi çocuk yapın filan… Arkadaşları arttırmak gerekirken, zaten evlenerek mağdur duruma düşmüş iki insanı bir başlarına tatile göndermeyi de hiç anlamam. Her neyse, dünyanın öbür ucunda bir yerdeydi. Biraz da oranın Açık Radyo’su gibi bir radyoyu dinliyorduk. Hatta frekansını da hatırlıyorum, 102, abuk bir şey. Amerika’nın bir yerlerinde işte, onlarda tek rakamlılar mı var, hatırlamıyorum şimdi, 102.7 ya da 110 falan olabilir; 101.7 gibi, yani bölünemeyen bir rakam. Çok hoş bir parça duymuştuk ve nedense o evliliğin de gazıyla herhalde “Aaa, ne kadar hoş, bak işte böyle şarkıları Türkiye’de bulmanın imkânı yok” filan gibi düşünmüştük. Sonra İstanbul’a döndüğümüzde gece arabada Açık Radyo açıktı ve aynı parçayı duymaya başladık “Aaaa, görüyor musun, işte burada da çalıyorlar” demiştik. Sonra bir yerlerde, bir arkadaştan galiba Açık Radyo’nun telefonunu buldum; ve karizmatik bir arkadaşım burada program yapıyordu. Yani gece bıraktıkları arkadaşlardan biri. Genelde radyolar otomasyona geçmeden önce geceleri ‘arkadaş’ bırakılırdı radyolarda. Bu arkadaş gece bekçisi ile beraber takılır ve sabaha kadar radyoyu ayakta tutar, radyoda ‘pıssss…’ sesinin olmasını engelleyen arkadaştır. Ve o arkadaşlar genelde kulüplerde filan çalan, karizmatik, asosyal, uzun saçlı, bednam, hayata küskün, kız arkadaşı olmayan ama kız arkadaş da istemeyen ve radyonun gündüz saatlerinden hoşlanmayan ve istedikleri müziği ancak gece yapabileceklerini düşünen arkadaşlardır. Bu arkadaşlardan bir tanesi telefonu açtı, telefonlara da o cevap veriyordu doğal olarak radyoda tek başına olduğu için. Dedim “Merhaba, ben Okan Bayülgen”, “Napiyim!” dedi bana. “Çok özür dilerim…” dedim, “…aradığım için. Ben şu anda çaldığınız parçanın ismini rica ediyorum sizden”. “Ooof, püüüf…” filan dedi, gitti. Baktı parçanın ismine, filanca dedi. İyi de nerden bulacağız kardeşim biz bunu, yani nasıl bir albümde yer alıyor filan, işte sonra albümün ismini de söyledi. O yıllarda yayınlanan bir seri, çok da güzel bir seriydi, Rebirth of The Cool serisinden bir parçaydı ve çok memnun olduk filan, sonra karımla beraber eve gittik ve meğer o parça evde varmış. (Bkz; Levent Targu) . Okan Bayülgen . Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2006 .

Paylaş:

Önceki Yazı

Gece Uçuşu

Cem Madra
Bunun üzerine çok düşündüm. Daha önce de düşünmüştüm. Hatta bazan uykularımı falan da kaçırdığı oldu. İşte babamla ve İstanbul’a geldiğim…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Genel Kurul

Ömer Madra
  Sevgili ortağımız, Çok ortaklı bir şirket yapısına sahip olmanın pek çok yararının yanı sıra, bir de sakıncası oluyormuş; bunu…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Vicdani Ret

Ayşe Gül Altınay
  Zorunlu askerlik tarihi kadar eski olan ‘vicdani ret’ kavramının dilimize girmesi Sokak dergisi ve Güneş gazetesi aracılığıyla oldu. Vedat…
Devamını Oku

Selahattin Pınar

İncila Bertuğ
“Kırk yıla yakın bir zamandan beri İstanbul’un havasında bir Selahattin Pınar musikisi dolaşır.” Ölümünden bir yıl sonra gazeteci, şair Baki…
Devamını Oku

Açık Deniz

Necla Akgümüş
Geçen Pazar (daha yeni) 5 yaşında oğlumla Taksim’den tiyatro dönüşü iki katlı Taksim-Bostancı otobüsüyle eve geliyorduk. Eğlenceli olsun diye ikinci…
Devamını Oku

Açık Kaynak

Sina Hakman
ya da ‘Kaynağı Açık Yazılım’da denebilir. Kaynak kodunu her isteyenin görebileceği yazılıma verilen genel ad. Evinize bir masa aldınız diyelim.…
Devamını Oku