Bunun üzerine çok düşündüm. Daha önce de düşünmüştüm. Hatta bazan uykularımı falan da kaçırdığı oldu. İşte babamla ve İstanbul’a geldiğim zaman arkadaşlarımla bitmez tükenmez konuşmalar yaptığımız ve uçtuğumuz geceler gibi… Sırf konuşarak, içki içerek, konuşarak… Bir kısmı geyikti belki ama bizi uçuruyordu. Hâlâ da uçuruyor beni arkadaşlarımla öyle geceler. Babamın artık öyle geceler geçirecek vakti var mı bilmiyorum. Eh zaten yorucu da, pek de bir yere götürmüyor insanları, ama uçuruyor. Kendini birşey sanıyor insanlar belki, dünyayı daha seviyorlar filan. Böyle konuşmalardı. Hiç kuralsız. Ve o konuşmaların bizim dışımızda başkalarının da ilgisini çekebileceğini düşünmüştük. Başta radyo değildi ama aklımızdaki. Sadece başkalarını da katmaktı işin içine. Ve evdeydi. Evde açılan bira kutusu seslerinin de duyulacağı bir programdı söz konusu olan. Böyle mikrofonların falan etrafta çok fazla olmayacağı bir ev. Nasıl yapılabileceğini düşünüyorduk. Evi nasıl stüdyoya çevirebiliriz, bunu nasıl canlı olarak yayınlayabiliriz? Sonra baktık ki hiçbir yerde yayınlanamaz böyle bir şey. Bunun üzerine bir radyo açalım dedik. Oturup konuşuyorduk, her zamanki gibi dünya kuruyorduk işte. Bilmiyorum nereden gelmişti böyle bir enerji; ama olsun, madem bu programı yayınlayacak radyo yok, o zaman biz de “Gece Uçuşu” adını koyduğumuz bu programı yayınlayabilecek bir radyo kuralım demiştik. Ve onun üzerine konuşmaya başladık. Radyo kuruldu, program hiç olmadı…
Fabien, gecede, bir bulutlar denizinin göz kamaştırıcı parıltısı üstünde dolaşıp
duruyor, ama aşağısı sonsuzluk. Tek başına yaşadığı yıldız kümeleri arasında yitip
gitmiş. Henüz dünyayı ellerinde tutuyor ve göğsüne bastırıp sallıyor. Dümeni sıkan
ellerinde insani zenginliğin ağırlığını taşıyor ve geri vermek zorunda olduğu bu
gereksiz hazineyi bir yıldızdan diğerine gezdiriyor…
Riviere bir alıcının hâlâ onu dinlediğini düşünüyor. Yalnızca bir müzik dalgası, bir
küçük radyo dalgası bağlıyor Fabien’i şimdi dünyaya. Ne bir yakınma, ne bir çığlık.
Yalnızca, umutsuzluğun şimdiye kadar çıkarmış olduğu en katıksız ses…1
Antoine de Saint Exupéry, Gece Uçuşu romanından.
. Cem Madra . Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2004 .
- Gece Uçuşu’ndan bu bölüm 1995 sonbaharında Açık Radyo’nun test yayınında okunmuştu.↩︎