Tolga Korkut

Diego Garcia

Afrika’yla Asya arasında, Hint Okyanusu’ndaki Chagos takımadalarının bir parçası. At başı şeklinde bir ada. Chagos takımadaları, meşhur Seychelles adalarının hemen güneyinde. Aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletleri’nin ABD dışındaki en büyük üslerinden biri. Buradan kalkan bombardıman uçakları, 1991’de Irak’ı, daha sonra Afganistan’ı ve son olarak tekrar Irak’ı bombalamakta kullanıldı.

Britanya’ya ait ada bir ikili anlaşma çerçevesinde bu üs için ABD’ye ‘kiralanmış’ durumda. Bu üs için adanın halkı, türlü numarayla yerinden edilip ölüme terk ediliyor. Bir ülke kendi halkından (üstelik bunların hepsi Britanya vatandaşı) çalınıyor. Diego Garcia, ‘yerleşimsizleştirilmiş’ bir ada.

Amerikan Hava Kuvvetleri’ne ait B1B Lancer uçakları, Diego Garcia Adası, 7 Ekim 2001.↩︎

1960’ların başında, Diego Garcia, 2 binden fazla insanın yaşadığı bir yer. Yaklaşık beş kuşaktır bu adadalar. Fransızca konuşuyorlar. Okulları, hastaneleri, kiliseleri, limanları, demiryolları, mezarlıkları, hapishaneleri, hindistan cevizi işledikleri bir tesisleri var. 1957’de İngiliz Sömürge Film Birimi’nin çektiği filmlerle de sabit bu durum.

1961’de bir Amerikan tuğamiralinin ziyaretiyle değişiyor her şey. Ziyaretin sebebi, Britanya-ABD planının ön çalışmaları. Ada, bir üs için gayet uygun. Britanya da adayı ABD’ye kiralamaya gönüllü. Ancak küçük bir sorun var. Adanın sakinleri… ABD, adanın ‘temiz’ ve ‘sıhhi’ kılınmasını istiyor.

Önce, sağlık sorunları ve akraba ziyareti nedeniyle yakındaki Mauritius’a giden adalıların adaya geri dönüşüne izin verilmiyor: “Ada kapanmıştır.” Aynı dönemde, Britanya, çok eski bir yasayı, kraliçenin onayıyla yürürlüğe giren Kraliyet Buyruğu’nu kullanarak BIOT’u (Britanya Hint Okyanusu Bölgesi’ni) oluşturuyor. Ardından, Mauritius’a 1968’de bağımsızlığını veriyor. Ancak bir şartla: Chagos adaları ve özellikle Diego Garcia üzerinde hak iddia edilmeyecek. Bu arada, ABD üssünün hazırlıkları başlamış bile.

Önce adadaki köpekler temizleniyor. Bin kadar köpek toplanıp ABD taşıtlarının egzozunda boğuluyor. Adalılar bunu bir uyarı olarak alıyorlar. Bazıları bu uyarı üzerine adayı terkediyor. Geri kalanlara ise adanın idare amiri tarafından şu açıklama yapılıyor: “Adanız satıldı.” Yanlarına yalnızca bir tek bavul almalarına izin veriliyor. Geri kalan her şeyi, hayatlarını, arkada bırakarak Nordvaer adlı gemiye biniyorlar. Bunlar son adalılar.

Mauritius’ta kapıları, pencereleri olmayan barakalara, “toplu konutlara” yerleştiriliyorlar. Yoksulluk, bakımsızlık, işsizlik, intihar, alkol nedeniyle ölüyorlar. 1975’teki bir araştırma, fuhşa zorlananları ve intiharları belgeliyor. Anne ve kız, aynı anda intihar edenler var. Adalılar içinse sözkonusu olan ‘üzüntüden ölmek’. Yurtlarına bir daha geri dönemeyecekleri söylendiğinde felç geçirenler oluyor. Bu kavram, Batılılara yabancı, tuhaf geliyor. Doktorlar “üzüntüyü tedavi edemeyeceklerini” söylüyorlar.

1982’de, tuvaleti olmayan bir odada aynı anda kalan 25 kişi var. Yer olmadığı için sırayla uyuyorlar. Bebeklerse, mukavva kutuların içinde uyuyor. Bugün de durum değişmiş değil.

Aynı yıl, Britanya hükümeti, adalılara tazminat ödemeyi kabul ediyor. Kişi başı 3 bin sterlin. İşin garibi, Fransızca konuşan adalılar (Kreoller) dilini anlamadıkları bir belgeye parmak basarak bu parayı alabiliyorlar. Belgede yazanları ise çok sonra öğreniyorlar: “Haklarımdan feragat ediyorum.”

Aynı yıl, Britanya Falkland adalarındaki beyaz yurttaşları için 2 milyar sterlin harcıyor. Aradaki fark, bu yurttaşların beyaz olmaları ve ABD’ye kiralanmaya değer bir adaya sahip olmamaları.

BM’ye Söylenen Yalanlar

1965’te BIOT’un kuruluşundan sonra ‘kurgu’ başlıyor. Önce adanın yerlileri bile bile, raporlarda geçici işçi ve yerleşik olmayan nüfus olarak anılıyor. Ardından BM’ye ilk yalan söyleniyor: “Biz adayı aldığımızda yerleşim yoktu.”

Dışişleri Bakanlığı iç yazışmalarında, bu durumu sürdürmenin zor olacağı, BM’nin ülkelerin vatandaşlarının hakkını koruma zorunluluğu kararlarına karşı olduğu notlarına karşı da, “sessiz görmezden gelme” politikasına karar veriliyor.Yani, BM’de aksi iddia edilene kadar bu konuda herhangi bir şey söylenmeyecek. Başlığı kelimesi kelimesine Maintaining the Fiction (Kurguyu Sürdürmek) olan bir raporda, “Britanya kendi kurallarını kendi koymalı, bunlara buraya hiç ait değillermiş gibi muamele edebiliriz” deniyor.

1966’da Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Sir Paul Gore-Booth, “Bu konuda kesinlikle çok katı olmalıyız. Bu çalışmanın hedefi, bizim kalacak bazı kayaları ele geçirmekti. (Adada) martılardan başka yerli halk kalmayacak” diyor. Bu yazışmanın sonunda, daha sonra baron unvanını alacak olan D. H. Greenhill’in el yazısıyla bir notu var: “Kuşlarla birlikte birkaç Tarzan, (Bkz; Tarzan) birkaç da Cuma (Bkz; Cuma) var. Onlar da inşallah Mauritius’a aktarılacaklar.”

Temmuz 1968’de, Britanya Dışişleri Bakanı Michael Stewart “adada yerli bir nüfusun olduğu açıktır” diye yazıyor. Ancak Nisan 1969’da İşçi Partisi’nden Başbakan Harold Wilson’a gönderdiği notta BM’ye yalan söylenmesini teklif ediyor. Beş gün sonra, Wilson öneriyi kabul edip kabine üyelerine iletiyor. Mayıs 1969’da, Savunma Bakanı da nottaki tavsiyelere katıldığını iletiyor. Yıllar sonra kendine sorulduğundaysa “bu konuda bir şey hatırlamadığını” söyleyecek.

Araştırmacı gazeteci John Pilger, dönemin (1973-1975) ABD Savunma Bakanı Schlesinger’la yaptığı röportajda, şu soruyu soruyor: “İngiltere ve ABD, ortak hareketlerinin diğer taraftaki insanları maruz bıraktığı durumdan sorumlu tutulamaz mı?”

Schlesinger’ın yanıtı vahim: “ABD ve Britanya hükümetlerinin, bırakın 19. yüzyılı, 20. yüzyılda yaptıkları içinde, bu görece küçük bir sorun olarak kalır.” Schlesinger, aynı dönem için, kendilerine ada halkıyla ilgili ulaşan bilgilerin geçici işçiler oldukları yönünde olduğunu söylüyor. Oysa, 1972’de ABD Mauritius elçisinin mektubu “Adada yerlilerin varlığı yadsınamaz” diyor.

2000 ve Sonrası: Oyunlara Devam

Diego Garcia’lı mültecilerin kurduğu örgütün başında, sürgün sırasında bir çocuk olan, elektrikçi Olivier Bancoult var. Mauritius’a geldikten sonra, Bancoult’un kızkardeşi intihar ederken dört erkek kardeşi ölüyor.

Bancoult, İngiliz avukat Richard Gifford’la birlikte Britanya’ya karşı dava açıyor ve Kasım 2000’de Londra’daki Yüksek Mahkeme adalıların lehine karar veriyor: “Britanya’nın uygulamaları yasadışı.” Bu kararın üzerinden daha yalnızca saatler geçmişken Blair hükümeti açıklamasını yapıyor: “ABD anlaşmasından dolayı adalıların geri dönüşüne izin verilmesi mümkün değil.” Ancak adalıların Diego Garcia haricindeki adalardaki mezarlıkları ziyaretine izin veriliyor. Fakat bu ziyaretler için gereken gemiler hiç sefere çıkmıyor.

Bu arada, Mauritius birkaç yoldan çözüme gitmeye çalışıyor. Britanya, sorunun ABD’de olduğunu söyleyince, Mauritius ABD’yle görüşmeye çalışıyor. ABD’nin yanıtı “Sorun bizde değil, Britanya’da”.

Mauritius, işi uluslararası hukuk platformuna götürmek üzere sesini birazcık yükselttiğinde de, devreye AGOA giriyor. AGOA, Afrika’nın Büyümesi ve Fırsatları Kanunu başlıklı bir ABD kanunu. Bu kanunla ABD neredeyse Sahra’nın güneyinde kalan bütün Afrika ülkelerinin kendisiyle olan ticari ilişkilerini -ve tabii diğer ilişkilerini de- belirliyor. 2002’de AGOA ilmeği sıkılıverince, Mauritius geri adım atıyor.

2003’te Yüksek Mahkeme davayı bir kez daha görüyor. Ancak durum ilginç. Yargıç Ousley, mahkemede Dışişleri Bakanlığı ve mahkemeden “biz” diye söz ediyor. Üstelik karşısındaki adalılar da kendi vatandaşları. Ve “Britanya hükümetlerinin utanç verici davranışlar içinde bulunduğunu” onaylamasına karşın, mahkeme adalıların aleyhine karar veriyor.

Haziran 2004’te ise, Blair hükümeti, yıllar önce başvurulan yönteme bir kez daha başvuruyor. Yine aynı Kraliyet Buyruğu gündeme getiriliyor ve Kraliçe’nin onayıyla, tartışmasız, parlamentosuz, adalıların geri dönüşü bu buyrukça yasaklanıyor.

Fizibilite Çalışması

Bu arada, Dışişleri Bakanlığı, bağımsız olduğunu söylediği kurullara bir ‘fizibilite çalışması’ yaptırıyor. Adalıların Diego Garcia dışındaki diğer Chagos adalarına yerleştirilip yerleştirilemeyeceğini inceleyen bir çalışma bu.

Sonuçlara göre, adalar kum nedeniyle batıyor. Üstelik küresel iklim değişiklikleri risk yaratıyor (Galiba Britanya küresel iklim değişikliği sorununu ancak işine geldiğinde anıyor). Bir de kullanım suyu sorunu var. Bütün bu bulgular, Chagos adaları üzerine dünyaca ünlü bir uzman olan Profesör David Stoddart’ a göre “özenle hazırlanmış bir zırvalık”tan başka bir şey değil.

Çünkü battığı öne sürülen bu adaların birinde, koca bir ABD üssü var: 4 bin askeri personel ve sözleşmeli işçi. Dünyanın en uzun iki bombardıman uçağı pisti. Bir casus uydu tesisi. Bir nükleer çöplük. 30 gemilik bir barınak. Üstelik ABD Britanya’yla 2016’ya kadar olan anlaşmasını daha da uzatmak istiyor.

Dışişleri Bakanlığı’nın bu konudan sorumlu bakanı Rammell’a göre bir sorun daha var: Maliyet. Fakat daha sonra bu yerleşimin maliyetinin ne olduğu sorulduğunda verdiği yanıt: Yılda 5 milyon sterlin. 5 milyon sterlin, Londra’daki bir dışişleri binasının yıllık masrafından daha az.

Yeniden Kazanılan Dava

Diego Garcia’lıların öyküsünü izleyen gazeteci Pilger, 11 Mayıs 2006’da Britanya Yüksek Mahkemesi’nin adalıları bir kez daha haklı bulduğunu yazdı. Mahkeme, Britanya hükümetinin uygulamaları için “yasadışı, tiksindirici, mantıksız” sıfatlarını kullandı. Britanya hükümeti davayı temyize hazırlanıyor. Pilger, ABD’nin öfkeli olduğunu yazıyor; çünkü olası bir İran saldırısında bombardıman uçakları yine Diego Garcia’dan havalanacak.1

Tolga Korkut


  1. Bu metin ilk olarak 26 Ekim 2004 tarihinde www.bianet.org’da yayınlanmış, daha sonra olayların gidişatı doğrultusunda eklemeler yapılmıştır.
Paylaş:

Önceki Yazı

Destek

Metin Sezgin, Şiir Su Sezgin
Açık Radyo bahane… Kızımla birlikte Açık Radyo’ya desteğimizi sürdüreceğiz. Sürdüreceğiz çünkü biliyoruz ki; sadece Açık Radyo’ya değil, ama Açık Radyo…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Dinlenme Oranı

Açık Radyo
  Açık Radyo ile ilgili olarak AC Nielsen’in yaptığı 2000 yılı araştırmasında (her gün dinleyen) çekirdek-sadık dinleyici 45.000 kişi; bir…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Şimdi ve Burada

İdil Işık
  Açık Radyo’ya özgü bir ‘dirsek’.(Bkz; Dirsek) Takip eden programın sunacağı bilgiye, görüşe ve duyguya dinleyiciyi hazırlamak için yapılmış bir…
Devamını Oku

Yellenmek

Ömer Madra
Bilimin, popüler bilimin, yalancı bilimin ve bilim kurgunun favori ortak konularından biri, dinozorlar. Daha doğrusu, yeryüzünün insanoğlundan önce gördüğü en…
Devamını Oku

Enola Gay

  Studs Terkel: Biz iki moruk burada oturuyoruz. Ben ve 89 yaşındaki emekli tuğgeneral Paul Tibbets. Onun uzun yıllardır yaşadığı…
Devamını Oku

Ödül

Açık Radyo
  12 yıllık yayın süresi içinde Açık Radyo 30 ödüle layık görüldü: 2007 – En İyi İlan (Grafikerler Meslek Kuruluşu)…
Devamını Oku