“Benim için gerekli olan, ötekinin ‘varlığı’ değil, yaratılan uzamdır: Arzunun iki taraflı yaşanması, öngörülemeyen bir doyumun paylaşılması olasılığı: Oyunun kurgulanması değil, bir oyunun kendiliğinden varolması.”1
Roland Barthes
Radyo her şeyden önce bir mekândır. İçinden ses geçen bir mekân. Radyoda sadece radyo yapılamaz. Bu teknik olanak mekânın sunduğu birçok olasılıktan sadece biridir. Radyo yayıcıdır, dinleyici alıcıdır ama bu roller tersine döndüğü oranda bu ikili arasında sağlıklı bir ilişki oluşabilir. Dinleyicinin radyoya komşu olması, radyonun içine girmesi, ‘sunuyormuş’ gibi yapması ile radyocunun dinleyicinin mekânına konuk olması ve ‘dinleyici’ gibi davranması, birbirlerini anlamak adına önemlidir. Öyleyse bu mekânı pek çok farklı kullanıma açabiliriz. Radyoda buluşulur, yemek yapılır, sohbet edilir, yürünür, kitap okunur, dedikodu yapılır, susulur, radyo yapılır ve tüm bu eylemler çoğaltılabilir. Radyo tek bir işlevi olmayan kasten ‘yararsız’ bir uzamdır.
“İşlevsiz bir uzam, ‘belirgin bir işlevi olmayan’ değil ama, belirgin bir biçimde işlevsiz olan; çok işlevli olan değil (bunu yapmayı herkes bilir) ama işlev-dışı olan. Açıkça, diğer uzamları (eşya dolabı, gömme dolap, küçük giysi dolabı, derleyip toplama vs.) ‘özgürlüğüne kavuşturmak’ için ayrılmış olmayan, ve yineliyorum, hiçbir işe yaramayan bir uzam.”2
Georges Perec
Oda Projesi