28 Aralık 2005
Avi Haligua

Umut

 

Prometheus, “Neden?” diye çıkıştı Zeus’a, “Onları neden kurtarmıyorsun? Görmüyor musun sana ne kadar da benziyorlar” diye devam etti söze. Prometheus öfkeliydi. Kardeşi Epimetheus, Zeus’un isteklerini yerine getirmiş, türlü canlılar yaratarak onları kanat, kürk, güç gibi armağanlarla donatmıştı. Prometheus ise geçen tüm zamanı tanrılara benzeyen bir yaratık yaratmak için harcamış, tüm armağanlar tükenene kadar da eserini bitirememişti. Şimdi uğruna merhamet dilenmek zorunda kaldığı bu yaratık –insan–, basit bir gecikme sebebiyle geceleri üşüyor, diğer hayvanlardan kaçamayıp yem oluyordu. Herşeyi bilen ve her şeyi gören Zeus, “Hayır!” dedi. “Onlara yardım etmeyeceğim, verebileceğim tüm armağanlar onlara acı ve felaket getirecek, oldukları gibi kalmaları onlar için en iyisi.” Bir an için Prometheus’la göz göze geldi ve öylece durdu. Prometheus, Zeus’un gücü kadar sert bir kalbe sahip olduğunu, değil yarattığı insanları, Olimpos’luları bile zor bir durumdan kurtarmayacağını ‘biliyordu’. Yerinin bilinmediğini, gereken değeri görmediğini düşündü. Kararını vermişti, adına layık olmalı, gerekli ihtiyatı gösterip, hesabını yapıp, bu derdi bertaraf etmeliydi. Özene bezene yarattığı bu güzelliğe yardım edecek, böylece hem yarattıklarına sahip çıkmış olacak, hem de tüm Olimpos’a kim olduğunu gösterecekti.

İnsanlara bina inşa etmeyi, ağaç işlemeyi, maden çıkarmayı, türlü el işçiliğini, takvimi, sayıları, alfabeyi, alet, ilaç ve gemiler yapmayı öğretti. Tıpkı Prometheus’un öngördüğü gibi, insanlar suretlerine uygun davranmış, armağanları iyi değerlendirip rahata kavuşunca yüzleri gülmeye başlamıştı. Soğuk geceler de olmasa herşey mükemmeldi.

Prometheus bir gece sessizce Olimpos’un doruğuna tırmandı, Zeus’a ait olan ateşi çalacaktı. Tutuşturduğu dal elinde, heyecanla indi dağdan. Koşarken, ateşin konforuyla rahat yaşayacak insanların mutluluğunu neredeyse görebiliyordu. İnsanlar, ateşi görünce önce korktular; fakat ateşin ısısı soğuk geceyi çoktan ısıtmaya başlamıştı bile. Isınan insanlar artık daha dik duruyor, yüzlerindeki tanrısal ifade daha da netleşiyordu Prometheus için. O, yapması gerekeni yapmış, Zeus’un sözlerinin aksine, tıpkı öngördüğü gibi, insanlar daha güzel bir hayata kavuşmuştu. Gördükleri Prometheus’u memnun etti; doğru olanı yapmıştı o.

İnsanlar öylesine rahat ve uzun yaşıyorlardı ki, görenler onları da tanrı sanabilirdi. Sürekli çoğaldılar, öğrendikleri hayatı devam ettirmek için yeni yerleşim yerleri kurdular. Artık öyle çoklardı ki, Zeus aşağıya baktığında sadece onları görüyordu. Zeus, Prometheus’un insanlara armağanlar verdiğini anladı. Hemen Prometheus’un Kafkaslar’a götürülüp dağlarda kırılmaz zincirlere vurulmasını istedi. Otuz bin yıl boyunca Zeus’un kartalı, gündüzleri Prometheus’un ciğerini deşecek, ama ölümsüz vücut geceleri kendini yenileyecek ve yeni güne hazırlanacaktı.

Herşeyi bilen Zeus’un öfkesi henüz dinmemişti. İnsanlar ona ait olduğunu bildikleri halde ateşi kabul etmişlerdi. Güzeller güzeli bir kız yaptırdı ve diğer Tanrılardan ona çeşitli armağanlar vermelerini istedi. Zeus’un Pandora’ya armağanıysa haylazlık, tembellik ve aptallık oldu. Son armağanı ticaretin de tanrısı olan Hermes sundu: Bir kutu ve kutuyu açmaması için bir uyarı…

Pandora’nın gelişiyle birlikte insanlar, Zeus’un durumu lehine çevirmeye çalıştığını düşündüler. Artık her sorun kolaylıkla halledilebiliyordu, insanların hiçbir eksiği kalmamıştı.

Pandora, John William Waterhouse, 1896.

 

 

Bir gün Pandora ona verilen hediyelerden birisi olan meraka yenildi ve kutuyu açtı. Kutunun açılmasıyla birlikte Zeus’un intikamı dışarıya fışkırdı. İnsanlar, Prometheus’un armağanlarıyla aynı soydan gelen felaketlerle karşılaşmışlardı. Tüm dünyayı yıkım, hastalıklar, fakirlik ve suçlar kapladı. Kutuda tek bir şey kalmıştı: Umut…

Umut, Zeus’un asıl cezasıydı. İnsanlara beklerlerse felaketlerin sona ereceğini düşündüren, böylece sonsuza kadar cezalarını çekmelerini sağlayacak olan bu son kalan parçaydı. İnsanlar bu umuda binaen, uzun süre Prometheus’un geri dönmesini bekledi. Yüzyıllar geçti, zaman içinde Prometheus ve kıyameti unutuldu. Dünya, bu oldu.

Avi Haligua

www.acikradyo.com.tr 

Yt; 28 Aralık 2005.

Paylaş:

Önceki Yazı

Uluslararası Bağlar

Açık Radyo
  Açık Radyo, Avrupa’nın 4 radyosu, Nova/Paris, Multikulti/Berlin, Mavi Tuna/Viyana, Radio 3/Varşova ile dünya müziği ve İnternet konularında ortak projeler…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Entelektüel

Ömer Madra
Tanınmış deprembilimci Ross S. Stein, meslekdaşı Aykut Barka’nın ölümünün ardından, onun üniversitesinin rektörüne Amerika’dan sıcağı sıcağına bir başsağlığı mesajı gönderdi.…
Devamını Oku

Dans

Duygun Erim
Dans1 üzerine araştırma yapmak, konuşmak, yazmak, dansın fotoğrafını, filmini çekmek, tüm bu ‘temsili’ çabalarla, dansı anlaşılabilir, belirlenebilir ve akıl ile…
Devamını Oku

Çıkar Çatışması

Şahin Alpay
bir kişinin bir iş alanındaki çıkarlarının veya faaliyetlerinin başka bir iş alanındaki çıkarları veya faaliyetleriyle bağdaşmazlığı olarak tanımlanabilir. Başka bir…
Devamını Oku

Radyo Haikusu

Enis Batur, Oruç Aruoba
Radyo yayınında konuşmacıların yaptıkları sohbetin haikuyu andırır bir havada seyretmesi sonucunda oluşan sözler dizisi. Örn. Açık Radyo… Kurbağa sesi gibi…
Devamını Oku