Emre Dağtaşoğlu

Türkü

‘Halk müziği’ kavramının günümüz için oldukça tartışmalı anlamlar taşımaya başladığını ve sınırlarının gittikçe belirsizleştiğini görmekteyiz. Buna rağmen halk müziğini, yerel değerler sayesinde biçimlenen, içerisinde oluştuğu toplumun ortak bilincini yansıtan, dolayısıyla konularını da yine bu toplumun yaşantısından alan ve ekseri halk çalgılarıyla icra edilen müzik türü olarak tanımlayabiliriz.

Bu müzik türünün en önemli ürünleri olan halk şarkıları ise, akılda kalması nispeten kolay olan, ufak tefek bazı değişikliklerle nesilden nesle aktarılan, ortak bir beğeninin eseri olduğunu söyleyebileceğimiz sözlü-sözsüz anonim müzik eserleridir. Anadolu’da ise halk şarkılarını ifade etmek için özel olarak ‘türkü’ kavramı kullanılmaktadır.

Anadolu türküleri yöreden yöreye biçim, üslup, içerik ve tavır bakımından oldukça zengin bir çeşitlilik gösterirler. Buna rağmen, aynı temel değerlere sahip olan bir kültür ortamının ürünleri olduklarından, türküler hakkında ana hatlarıyla birkaç şey söylemek mümkün.

Kırık Havalar ve Uzun Havalar

Türküler kırık havalar ve uzun havalar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Kırık havaların ritmi, ölçüsü ve dizisi belli iken, uzun havaların dizisi belli olduğu halde, ritmi ve ölçüsü belli değildir. Kırık havalar ve uzun havalar da kendi içerisinde birçok türe ayrılırlar. Örneğin; halaylar, horonlar, duvaz-ı imamlar, semahlar, zeybekler… kırık hava formunda olan türkülere örnektir. Gazeller, hoyratlar, bozlaklar, mayalar… ise uzun hava formuna örnek olarak gösterilebilirler. Türkü kavramının günümüzde sıkça kullanılmaya başlanmasına rağmen halk arasında yakın zamanlara kadar, okunan eserin türüne göre hoyrat, gazel, zeybek, semah gibi kavramlar daha sık kullanılagelmiştir. Hatta bu tavır günümüzde de geleneğe yabancı olmayanlar tarafından devam ettirilmektedir.

Anadolu türkülerinin önemli özelliklerinden biri hem ölçü, ritm ve usul hem de ses bakımından zengin oluşları. Arşivlerde kayıtlı olan türküler arasında 22/8, 27/8, 9/16, 15/8, 9/4, 7/4, 9/2, 10/8, 8/8…. gibi ölçülere oldukça sık rastlanmaktadır. Usuller ise ölçülerden daha çok çeşitlilik göstermektedir; örneğin 10/8’lik ölçüye sahip herhangi bir türkünün usulü 3-3-2-2 iken yine 10/8’lik ölçüye sahip olan başka bir türkünün usulü 3-2-2-3 olabilir. Hatta zaman zaman aynı türkü içerisinde farklı usul ve ölçülerin bir arada kullanıldığı da olmaktadır. Bu da bize türkülerin doğru bir şekilde icrası için usul ve ritmin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ses bakımından zenginliği sağlayan ise ‘koma sesler’ denilen ara seslerdir. Buna örnek olarak sib2, sib3 ve sib4 gibi koma sesler gösterilebilir. Sib3 ve sib4 ya da örneğin mib4 gibi sesler çok sık kullanılmamakla birlikte, icracı kendi tercihi doğrultusunda bunlar gibi koma sesleri kullanabilmek için -sazı eğer perdesiz değil ise- klavyeye fazladan perde bağlayabilmektedir.

Ayak ya da Makam

Türkülerin seyrettiği diziyi belirtmek için ise ‘ayak’ terimi kullanılmaktadır; örneğin ‘yahyalı kerem ayağı’, ‘garip ayağı’, ‘tatyan kerem ayağı’, ‘bozlak ayağı’ gibi ayaklar bunlardan bazılarıdır. Ancak hem halk müziğinde yöreden yöreye ortaya çıkan çeşitlilikten hem de ‘ayak’ kavramının başka başka anlamlarda kullanılmasından dolayı bu kavramın yeterli olmadığı, dolayısıyla dizilerin adlandırılmasında ‘makam’ teriminin kullanılmasının daha uygun olacağı ileri sürülmektedir. Bu, halk müziği literatüründe henüz sonuca bağlanmamış, süregiden bir tartışma.

Bir diğer mesele ise türkülerin derlenmesi meselesi. Derleme, türkülerin doğal ortamlarından alınarak daha çok sayıda kişinin ulaşabileceği ortamlara aktarılması işidir. Ancak bu, üstünkörü yapılabilecek bir iş olmayıp felsefe, antropoloji, tarih, sosyoloji gibi alanlarla disiplinler arası bir yardımlaşmayı gerektirdiği gibi, geniş bir halk müziği bilgisini, yeterli derecede halk edebiyatı birikimini, hatırı sayılır bir arşiv araştırması ile meşakkatli olan saha çalışmasını şart koşmaktadır.

Akla gelebilecek bir diğer mesele de ‘günümüzde yapılan üretimlerden söz ve müzik yazarı belli olanların türkü olarak adlandırılıp adlandırılamayacağı, dolayısıyla bunların halk müziğinin bir parçası olup olamayacağı’ meselesi. Bu hususta ilk elde, günümüze kadar süregelmiş olan bir gelenek bulunduğu ve bu geleneğin temel değerlerine uygun bir şekilde ortaya konan eserlerin türkü olarak adlandırılmasının da gayet doğal olduğu söylenebilir. Buna birçok örnek vermek mümkün ama burada Neşet Ertaş ile Âşık Mahzuni Şerif’in türkülerini hatırlatmak bile yeterli olacak.

Gelenek ve Gelecek

Gündemde olan konulardan, türkülerin aranjmanları meselesine gelince; halk müziği, yapısı gereği geleneğe diğer müzik türlerinden daha çok bağlı ve nispeten tutucu bir müzik türüdür. Yeniliklere açık olmak gerekliliği artık su götürmez bir gerçek olsa da bunun sınırlarının iyi belirlenmesi gerekmektedir. Zira yapılacak olan çalışmaların temel değerler yozlaştırılmadan yapılması büyük bir önem arz etmektedir. Bunun gerçekleştirilebileceğini, yani halk müziğinin ve türkülerin sınırlarının gelenekten tevarüs edilmiş olan mevcut imkânlar kullanılarak sağlıklı bir biçimde genişletilebileceğini, Okan Murat Öztürk, Erkan Oğur ve Erol Parlak gibi sanatçıların çalışmaları bize göstermektedir.

Günümüzde yöresel değerlerin törpülenmeye başlandığını görmekteyiz. Buna paralel olarak da bu yöresel değerler sağlıksız bir biçimde vurgulanmakta ve dolayısıyla hastalıklı bir biçimde sahiplenilmektedir. Bunların da etkisiyle, yukarıda da ifade edildiği üzere, halk müziği kavramının sınırları gittikçe belirsizleşmektedir. Müziğin insan var oldukça şu ya da bu biçimde varlığını sürdüreceği muhakkak. Ancak halk müziği denen müzik türünün varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği, sürdürebilecekse bunun nasıl olacağı ve yeni türkülerin ne gibi özellikleri olacağı hakkında şimdiden tahminler yürütmek sınırı aşmak anlamına gelecek. Zira bu meselenin ucu, hesap edemeyeceğimiz kadar çok değişkene bağlı. Dolayısıyla halk müziği ve türkülerin akıbetinin ne olacağını ve bunların nasıl bir mecrada ilerleyeceğini bize ancak zaman gösterecek. Emre Dağtaşoğlu .

Erkan Oğur

RA: Erkan Oğur.

Paylaş:

Önceki Yazı

Sonraki Yazı

Uçan Programcı

Dolunay Tanberk
  Bugün sitenize iliştirdiğiniz bir fotoğraf hem hayatın ta kendisi hem de çok güzel bir hayat dersi. Tıpkı Açık Radyo…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Robert Wyatt

Hilmi Tezgör
Dünyanın “en hüzün verici sesine” sahip olduğu söylenmişti onun. Bu doğru olabilir, tartışılabilir; ama o, dünyanın yaşayan –tartışmasız– en büyük…
Devamını Oku

Ermeni Konferansı

Avi Hallgua
‘İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri:Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları’ başlıklı konferans, nam-ı diğer ‘Ermeni Konferansı’ uzun bir ‘muharebenin’ ardından Bilgi…
Devamını Oku

Gilles Peterson

Ahmet Güneş
4 Hero, Arif Mardin, Cinematic Orchestra, Da Lata, Dj Shadow, Dublex Inc., Gotan Project, Greyboy, Jazzanova, Koop, London Electricity, Massive…
Devamını Oku

Aslan Manav

Aslan Manav
Merhaba! Bizlere güzel müzikler dinletip yaşamsal gereksinimlerimizi dile getirdiğiniz için teşekkür ederim. Benim işim meyve sebze satmak, yani manavcıyım ve…
Devamını Oku