Timur Ertekin

Türkiye Taşkömürü Kurumu

 

Taşkömürünün Zonguldak havzasında 1829 yılında Ereğli ilçesinin Kestaneci Köyünden Uzun Mehmet tarafından bulunduğu söylense de bunun kömür aranmasını teşvik etmek için devlet tarafından yaratılmış muhayyel bir karakter olduğu da tarihçiler tarafından ortaya konmuştur. Bu efsanenin başlatıldığı resmi tarihten tam 19 yıl sonra 1848 yılında havza sınırlarının belirlenmesiyle Hazine-i Hassa adına taşkömürü işletmeciliği başlatılmış oldu. 1849 yılında işletme Galatalı Sarraflara kiraya verildi. 1851 yılında da İngiliz mühendisler Barkley kardeşler ve 8 maden nezaretçisi, Evkaf Nezareti tarafından özel bir antlaşmayla havzaya getirilerek çalışmaları istendi.

İngiliz Kömür Kumpanyası

Kırım Savaşı patlak verdikten bir yıl sonra, yani 1854 yılında Kozlu-Zonguldak ve Üzülmez mıntıkasındaki kömürlerin işletilmesi savaşta Ruslara karşı Osmanlı Devleti’nin yanında yer alan İngiliz ve Fransızların kontrolüne geçti. Bu dönemde üretilen kömürler de bu ülkelerin donanma ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanıldı. Osmanlı Devleti savaşın ardından müttefiklerine yüklü bir biçimde borçlanmıştı. Savaşın sona erdiği 1856 yılında işletme hakkı Hazine-i Hassa aracılığıyla İngilizlere bırakılan havzanın işletmeciliği 1859 yılında Kuyumcu (banker) Yorgaki Zafiropulos’a bırakıldıysa da 1860 yılında işletmecilik yine İngiliz Kömür Kumpanyası’na devredildi.

1865 yılında havzanın denetimi bu sefer Bahriye Nezaretine devredildi. 1893 yılında Havzanın ilk kuyusu olan 1 numaralı Kurci Kuyusu (+11/-70) Kozlu’da Kurci şirketi mühendisi G. Ralli tarafından açıldı, Karamanyan Şirketi de Alacaağzı’nda havzanın ilk ‘varagel’ini inşa etti. 1896 yılında Ereğli Şirketi Osmaniyesi kuruldu ve Ereğli Şirketi, 5.200 m uzunluğunda Gelik-Asma Havai Hattı’nı hizmete açtı.

1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edilmiş, Meclis-i Mebusan yeniden kurulmuştu. Havzanın kontrolü Bahriye nezaretinden alınarak Nafıa Nezaretine verildi, ve ‘Ereğli Maadin-i Hümayun Nezareti’ unvanı ‘Ereğli Madenleri Umum Müdürlüğü’ne dönüştürüldü. Bu tarihlerde yerli yabancı 300’ün üzerinde kömür ocağı işletmesi bulunan bölge, 289 sayılı Tezkere-i Samiye (Askeri Mükellefiyet) kanunu ile kamulaştırıldı. Bundan bir yıl sonra şeriat yanlısı 31 Mart ayaklanması bastırıldı.

1914’te I. Dünya Savaşı patlak vermişti. Askeri Mükellefiyet kanununa göre, Zonguldak kömür havzası dahilinde bulunan yerleşim bölgelerinde yaşayanlar, belli dönemlerde ocaklarda işçi olarak çalışmak zorundaydılar. Devlet bu hizmetlerinin karşılığını az da olsa maaşa bağlamıştı. Ancak çalışanların seçim hakları yoktu; ocaklara inmek, deniz seviyesinin altından yeryüzüne maden çıkarmakla mükelleftiler.

I. Dünya Savaşının ardından 1919 yılında Kurtuluş Savaşı geldiğinde, Fransızların bir taburu da evvelce Fransız kontrolünde olan Ereğli Şirketi’ni korumak amacıyla Zonguldak’a geldi. Ancak Ereğli halkının direnişi ve Büyük Millet Meclisinin girişimi sonucu Fransızlar 18 Haziran 1920’de Ereğli’yi terk etmek zorunda kaldılar.

Lozan ve Sonrası

1923 yılında Lozan Antlaşması imzalanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuş, genç Cumhuriyet ile yıllardır süren savaşların yaraları sarılmaya başlamıştı. Bu süreçte 1924 yılında Zonguldakta Türkiye’nin ilk maden mühendisliği okulu olan ‘Yüksek Maadin ve Sanayi Mühendis Mektebi’ açıldı. 1935 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası, mevcut ‘Cumhuriyetçilik’, ‘Halkçılık’, ‘Milliyetçilik’, ve ‘Laiklik’ ilkelerine ‘Devletçilik’ ve ‘Devrimcilik’ ilkelerinin eklenmesiyle altı oku tamamlamış, Cumhuriyet Halk Partisi adıyla Türkiye’nin ilk siyasi partisi olmuştu. Bundan iki yıl sonra 3146 sayılı yasa ile Ereğli Şirketi’nin sahip olduğu tüm haklar Etibank’a devredildi.

1950 yılına gelindiğinde Türkiye çok partili sisteme geçeli dört yıl olmuştu. Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti iktidardaydı. 50’lerin sonuna doğru ekonomik sıkıntılar ve antidemokratik uygulamalarla ülkeye huzursuzluk hakimdi. 1957’de 3460 sayılı kanuna ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı olmak koşulu ile ‘Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’ TKİ kuruldu. 20 yıldır Etibank’a bağlı bulunan Ereğli Kömürleri İşletmesi Müessesesi (EKİ), Armutçuk Kömür İşletmesi Müessesesi (AKİ), Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi ve Garp Linyitleri İşletmesi Müessesesi (GLİ) Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna bağlandı.

Darbe ve Sıkıyönetim

27 Mayıs 1960 darbesi yaşanmış, dışişleri bakanı 6 Şubat 1980’de, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik için başvuruda bulunacağını açıklamıştı. Ancak 12 Eylül 1980 darbesiyle Avrupa Birliği ile ilişkiler donduruldu. 1983 yılında yapılan genel seçimlerde halk Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi’ni, Orgeneral Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne tercih etmişti. Aynı yıl içinde 96 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile TKİ, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü’ne dönüştürüldü.

Zonguldak’ta sıkıyönetimin kaldırılmasından bir yıl sonra, yani 1986’da, 1910’dan o güne kadar geçerli olan ve kömür havzasının sınırlarını belirleyen Teskere-i Samiye yürürlükten kaldırıldı. Bu nedenle oluşan hukuksal boşluğu gidermek üzere 89/14248 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Havza sınırları yeniden belirlendi.

1999 yılının Kasım ayında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Zirvesi İstanbul’da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yaptığı açılış konuşmasıyla başlarken Türkiye de Avrupa ve tüm dünya ile birlikte bir asrın sonuna yaklaşmaktaydı. Türkiye Taşkömürü Kurumu 2000 yılında ana statüsünde yapılan değişiklerle Zonguldak Kömür Havzası’ndaki diğer madenleri de işletme veya işlettirme yetkisini elde etti.

Taşkömürü Havzası sınırları 11.150 km2’si karada, 2.200 km2’si denizde olmak üzere 13.350 km2’lik bir alanı kapsamaktadır.

Bu Dağların, Kayaların Altı Hepten Delik Deşiktir

Denizin üç yüz, beş yüz metre altında, madenciler çalışır bu dağlarda. Korkuya açılır kulakları hepsinin… Öyle açılır ki, limana gelip fundo ettiğinde demirini bir gemi, denize dökülen baklaların seslerinden bilirler hangi geminin demirlediğini. Devşirme de olsalar köylerden deniz çocuğu değil mi; yerin yedi kat dibinde de olsa bilirler denizin rengini… Necip Kaptan mı, Topkapı mı, Nebil mi, Tan mı, İkbâl mi, Zuhâl mi, hangi gemi geldiyse limana, demirlerken daha, bilirler ânında…

Katır deyip geçmeyeceksin…

“Katırlar” diyordu Kaptan, “Katırlar çıkarır kazmacıların damarlardan kazdıkları kömürü yukarı; tumbaya kadar. Bir adım attırmazlar oradan öteye hayvancıkları; aydınlığa çıkarlarsa kör olur derler gözleri… Gerekirse şayet, yani misâl, gözlerini bağlar da öyle salarlar hayvanları dışarı. Ölene kadar gün görmez garibimin zavallı gözleri. İn aşağı, çık yukarı, in aşağı, çık yukarı; çalışır dururlar. Hassas hayvanlardır lakin, katır deyip geçmeyeceksin; bir vagon fazla bağlasan meselâ, iş olsun diye yani, bir adım bile attıramazsın hayvana; bilir istiap haddini. Bir silkinip bir durur âniden vagonlar peşlerine takılınca; ister inan beyim, ister inanma, tek tek sayar gâvur birbirine çarpan vagonları. Bir araba fazla koyduysan ardına, tövbe bir adım atmaz. Dedim ya aldanıp, katır deyip geçmeyeceksin… Dolum yerine, bacanın altına geldiğinde de santim şaşmaz adımları, bilir tam tamına nerde duracağını vallahi… İnanmazsın beyim, gümbür gümbür dolan her vagonun ardından kaç adım atacağını bile bilir… Şart olsun öyle bilir ki, ne bir eksik, ne bir fazla… Bir sonraki vagon bacanın tam altına gelinceye kadar ilerler, durur; gümbürt, yedi adım, gümbürt, yedi adım… Vagonların tumba edildiği, boşaltıldığı yere gelindiğinde de öyle… Döktüklerinde vagonu, bir sonrakinin tekerleri raydaki çentiğe oturana kadar sayar adımlarını, ne bir eksik, ne bir fazla… Hassas hayvanlardır dedim ya… Benzetmek gibi değil de hani, vardiyalı çalışır onlar da bizim kazmacılar gibi. Farkları da vardır elbette, olmaz mı; gün yüzünü göremeden, ocakta başlar, ocakta tükenir ömürleri…”1

1941 yılından bu yana, 2.816’sı ocak içinde olmak üzere gerçekleşen kazalar nedeniyle 3.129 kişi hayatını kaybetmiş, 379.178 kişi ciddi bir biçimde yaralanmıştır. Kömür madenlerinden gelen bu gibi kaza haberleri son zamanlarda Türkiye’de azalırken, sınırsız bir büyüme hamlesi içine giren Çin’den ucuz enerji uğruna 10 günde bir kömür yeni bir santrali kurulduğu için, madenlerden gelen sayısız facia haberine de adeta adım başında rastlanır olmuştur. Oysa, yeryüzünün önündeki en büyük tehdit olan küresel iklim değişikliğine karşı alınacak en öncelikli tedbirin de, kömür yakan termik santrallerin yapımının her ülkede derhal durdurulması olduğu belirtilmektedir. (Bkz; Sivil İtaatsizlik) . Timur Ertekin .


  1. Timur Ertekin’in henüz yayınlanmamış bir romanından alınmıştır.

    Madenciler

    RA: 1941 yılından bu yana, 2.816’sı ocak içinde olmak üzere gerçekleşen kazalar nedeniyle 3.129 kişi hayatını kaybetmiş, 379.178 kişi ciddi bir biçimde yaralanmıştır.↩︎