15 Haziran 2005
Özlem Dalkıran

Töre Cinayeti

 

‘Namusunu temizleyen’, ‘zavallı kader kurbanı!’ erkekler medyada her gün olmasa da sık sık çıkıyor karşımıza. Tecavüze uğramak gibi bir suç işleyen kızını ya da kardeşini yol ortasında satırla doğrayan erkek, bunu yapmazsa insan içine çıkamayacağını söylüyor. Haklı da! Toplum ‘en güçlü deterjandan daha da temiz yıkayan’ bu erkekleri, bu vahşeti işlediğinde alkışlıyor, sedirin baş köşesine oturtuyor. Eh, nasıl olsa devlet de ağır tahrikten dolayı ceza indirimi veriyor(du). Vermese de ne gam, zaten mahpushanede koğuşun en yiğidi o olacak, krallar gibi muamele görecek. On yıllardır topraklarımızda yaşayan bu kötü tohuma, son birkaç yıla değin hepimiz ‘töre’, ‘gelenek’, ‘kanıksanmışlık’, -adına ne derseniz deyin- nedeniyle, vah vah, deyip geçiyorduk, göz yumuyorduk, ortak oluyorduk. Son birkaç yıldır Türkiye’deki kadın hareketinin bu konuya daha fazla ağırlık vermesinin ardından medyadaki haberlerin tonu değişti, kadından yana bir dille üçüncü sayfadan manşetlere terfi etti. Ama yetti mi? Cinayetler durdu mu? Sadece buna cesaret edebilenlerden, kaçmaya fırsat bulabilenlerden söz ediyoruz. Gerçek rakamı bilmiyoruz, bilemiyoruz. Bilemiyoruz, çünkü birçok kadın zaten ‘yok’.

Doğmamış Bir İnsan, Öldürülebilir Mi?

Resmen nüfus kayıtlarına geçmemiş, yani ‘doğmamış’ birini gözlerden ırak bir yerde ‘öldürdüğünüzde’ gerçekten öldürmüş sayılır mısınız? Bilemiyoruz; çünkü intihar eden kadınların kaç tanesinin aslında intihara zorlandığını sayamıyoruz. Toplumsal tutum değişikliği gerçekleşmeden, gerçek rakamları ve kurbanları bilmemiz ve ölümleri tamamen durdurmamız da çok mümkün gözükmüyor ne yazık ki. Dicle Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Aytekin Sır’ın, British Council ve Ka-Mer’in ortaklığında yürütülen sosyal sorumluluk kampanyası için, Diyarbakır ve çevresinde 423 kişiyle yürüttüğü araştırmanın sonuçları, korkunç tabloyu gözler önüne seriyor. Katılanların yaklaşık %20’sinin üniversite öğrencisi ya da mezunu olduğu araştırmada, ‘namus nedir?’ sorusunun karşılığını “anamız, bacımız, karımız” diye yanıtlayanların oranı %32,9. Namusu doğrudan kadının cinselliği, bekâreti, itaati olarak görenlerin oranı yaklaşık %55. Bu namus tanımı uyarınca ‘namussuzluk’ yapan kadının da mutlaka cezalandırılması gerekiyor. Evlilik dışı ilişkide ceza, ağırlıklı olarak ölüm olurken ‘suç’ hafifledikçe eve kapatmak, aç susuz bırakmak gibi ‘cezalar’ ağırlık kazanıyor. Sadece fazla güldüğü için bile öldürülmesi gerektiğini söyleyenler var (%2,4). Sorun belli: Kadın, erkeklerin ‘koruması’ altında, onlara itaat etmesi gereken bir mal olarak görülüyor. ıÜüÖzlem Dalkıran . www.acikradyo.com.tr . Yt; 15 Haziran 2005 .

Paylaş:

Önceki Yazı

Tommie Smith

Tan Morgül
  (Doğum Tarihi: 1944) 1968 Meksika Olimpiyatları’nda 200 metrede altın madalyayı dünya rekoru kırarak kazanan Amerikalı eski atlet. Lakin dünya…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Trafik

İdil Işık
“Ulaşım yollarının, yayalar ve her türlü taşıt aracı tarafından kullanılması” olarak tanımlanan trafik, tek kavramla nitelenecek olursa, bir ‘sistem’dir; yani,…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Mağara Adamı

Ömer Madra
15 bin yıl kadar önce Avrupa’nın büyük bölümü buzul çağının pençesinde tir tir titreyip duruyordu. İşte o çağda, bugünkü Fransa’nın…
Devamını Oku