Bu can çekişen dünyada, bu kokuşmuş kafaların içinde
Kara bir öfke her evin çatısından süzülen
Bu ruhunu yitiren dünyada
Bu kuşları gripli dünyada
Bu ölüleri ardıç kuşunu susturan dünyada
Bu yoksunluk nöbetindeki dünyada
Bu umut dolu dünyada
Bu ‘güya’da
Bu rüyada
Bu sonsuzluk masallarının anlatıldığı
Hayatın anlamının sorgulandığı, anlardan ibaret ‘güya’da
Rüyada…
Merhaba.
Bu savrulan
Bu kahramanları hain
Bu yozlaşan
Bu batan dünyada…
Kaybolmuşsun.
Bu ruhunu yitiren
Bu kaybolan evrende
Bu arayanların bulduğu
Aramakla bulunamayan cevherde
İnsan yaşamında
İnsan soluğunda
Her şeyi değiştirebiliriz,
Her şeyi…
Her şeyi…
Bu iklimlerin kudurduğu rüyada
Bu insanın insana dar geldiği ‘güya’da
Her şey değişmeli
Her şey değişmeli
Farkında mısın?
Her şey değişmeli
Her şeyi değiştirmeliyiz
Her şeyi…
İnsan sıfatıyla çok geldim geçtim
Bir zaman dara düş oldum
Bir zaman zağar..
Şu yeryüzü, asırlardır buradayız. Ve geldiğimiz en son noktadır şu ânımız, şimdimiz. Ve biz insanlar, 2005’te bu haldeyiz. Binlerce yıldır buradayız, binlerce yıldır buradayız, binlerce yıldır buradayız, binlerce yıldır buradayız, on binlerce yıldır…
Evren desin
Evren desin
Sen şu anda evrendesin
Aç gözlerini
Aç gözlerini
Aç gözlerini
Aç gözlerini
Aç gözlerini
Gözlerini aç
Uyan
Uyan1
Uyan
Yanıp da gör bugünü
Yana yana
Uyana uyana

Biz sokak müzisyeni falan değiliz. Biz müzisyeniz, sokakta da çalıyoruz. Yok böyle bir şey yani. Sokak müzisyeni diye bir şey belki Avrupa’da olur da, Türkiye’de sanmıyorum yani öyle sokak müzisyeni olacak falan. Bizimki sokakta korsan müzisyenlik, bi çeşit şehir gerillalığı. Siya Siyabend kesinlikle Türk toplumuna bi önermedir abi. Tamam mı? Bizim kendi kişisel sorunlarımız, kişisel olarak ne olduğumuz önemli değil. Bir araya geldiğimizde oluşturduğumuz enerjinin ne olduğu önemli. Yani Voltran demek bu da. Birey olarak hepimizin ayrı çıktısı girdisi var ama oturaklı olarak birşeyi anlatmaya çalışıyoruz. O da nedir, piyasa şartlarında müzik yapmaya mecbur değiliz, artı piyasanın bize illa kaset çıkaracaksınız demesiyle olmuyo bu işler. Artı, artı, artı yani… Abi ne anlatalım biz size, 2005 yılında insan uygarlığının geldiği en son nokta bu hal, dışarıdaki yani… Ve biz de işte gençliğini yaşayan insanlarız, gençliğimizi yaşıyoruz, gençliğimiz geçiyor şu anda. Ve düşün 2005 yılında insanlar birbirlerinin etini yiyorlar. Dolaylı olarak yiyorlar, yiyorlar yani… Para para para, mal mal mal mal, daha daha daha, çok çok çok çok… Ve üstelik bizden korkan yapımcılara da, bizden ürküp yanımıza gelmeyen hayranlarımıza da yuh olsun. Ece Ayhan, Cemal Süreya, Edip Cansever, Can Yücel okumayan, bilmeyen adamlar zaten bizi hiç dinlemesinler. Edip edip can seviyoruz diyoruz biz kendimize…
Siya Siyabend ile müzikli söyleşiden.
Pr; Açık Dergi
Yt; 5 Kasım 2005.
- Siya Siyabend müzik topluluğu ismini Siyabend ile Hece’nin aşkını anlatan bir mezopotamya efsanesinden almış. Grup repertuarının geniş bir bölümü doğaçlamalar, semahlar, deyişlerden; Pir Sultan Abdal, Hayyam, Aşık Veysel, Neşet Ertaş, John Coltrane, Ravi Shankar, Tanburi Cemil Bey, Ali Ufki Bey gibi müzisyenlerin eserlerinin gruba Siya Siyabend’e has yorumlarından oluşuyor.