Şark’ın ekonomik ve siyasal durumunu ortaya koyan rapor. ‘Kânun-u Evvel’, yani Aralık 1936 tarihini taşıyor. Bu rapora resmî arşivlerde rastlayamıyoruz. Rapor, 1996 yılında Celal Bayar’ın henüz arşivlenmemiş şahsi dokümanlarının arasında bulunmuş. 70 sayfayı bulan raporun bakanlık personeli tarafından bölgeye gidilmek suretiyle hazırlandığı anlaşılıyor. Bölgeye bizzat Bayar da gitmiş.
70 yıl öncesinde hazırlanan bu raporla bugünün dile gelen konular arasında paralellikler bulmak mümkün. Yüksek Başvekalet’e sunulan rapor şöyle başlıyor: “Doğu illeri, bizim rejimimize gelinceye kadar kati bir tarzda hâkimiyetimiz altına girmemiştir, geçmiş hükümetler halk üzerindeki hakimiyetlerini ağalar ve şeyhler vasıtası ile yürütmek istemişlerdir. Şark’ta bugün için dahi tamamen yerleştiğimiz iddia olunamaz. Dayanacağımız en mühim kuvvet ordumuz ve jandarmamızdır.”
1923’ten 1936’ya geçen 13 yılda Cumhuriyet rejimi bölgeye hâkim değil; bölgeye hâkim olmak için en önemli güç Silahlı Kuvvetler. Raporda, devlet teşkilatının esaslarının kurulmaya başlanmış sayılabileceğinden, mali sistemde –vergi idaresi olmalı– az da olsa ilerleme görülebileceğinden bahsediliyor, ama devlet cihazının muntazam yürümediğinin de altı çiziliyor. Bölgeye gönderilecek kamu elemanlarının yetersizliğinden söz edilerek, bu alanda hazırlıkların yavaş da olsa yapıldığına işaret ediliyor. Raporda, hükümet binalarının perişanlığına, binalar içinde uzun müddet çalışılamayacağına, memurlar için ikametgâh inşasının çok mühim bir mesele olduğuna değiniliyor. Yani, lojman meselesi o günlerden başlıyor, “devlet otoritesinin tesisi için ikametgâhların yapılması zaruret” deniyor.
İsyanlar
Cumhuriyet sonrasında bölgede görülen pek çok Kürt isyanı var; 1925’te Şeyh Sait, 1930’da Ağrı isyanları önemli büyüklükte isyanlar. Raporda, bölgede gerçekleşen isyanlardan sonra , Türklük ve Kürtlük ihtirasının şahlandığından söz ediliyor; “İsyan edenleri cezalandırmak için şiddetin manası anlaşılır ve yerindedir, ancak isyandan sonra bölgede fark gözetmeksizin idareyi sürdürmek için bir ilerleme kaydedilmemiştir” diyor. Rapor, isyanlar sonrasında bölge halkına farklı muamele yapıldığını, ayrımcılık yapıldığını tespit etmiş oluyor.
Bayar tarafından sunulan Şark Raporu’nda, bölgede devlet otoritesini kurabilmek, bölgeyi anavatana gerçekten bağlayabilmek için, hariçten sokulmaya çalışan politikanın muzır cereyanlarını da kırabilmek için, devamlı çalışmak ve fikir üretmenin gerekliliğinden bahsediliyor. Önemli bir tespit de şu; “Bölgede yaşayanlara, yabancı bir unsur oldukları resmî ağızdan ifade edildiği takdirde, bizim için elde edilecek sonuç bir tepkiden ibaret olabilir. Bölgede yaşayanlara ‘Kürt’ dememek lazım” deniyor.
Celal Bayar, “Kültür Bakanlığı, İktisat Bakanlığı ile işbirliği yapmak durumundadır” diyor ve devam ediyor; “köylünün imge gücünü arttırmak ve ufkunu açmak amacıyla iki bakanlık işbirliği yapmalıdır, millet mektebi seferberliği başlamalı, çok köy okulu açılmalıdır. Okul kütüphanelerine de İktisat Bakanlığı kitapları konmalıdır, ayrıca sinema ile öğretim sistemini de kütüphanelere koyabiliriz.” Bu sistemin sahibi olan kuruluş, sistemi Türkiye’ye ödünç vermeyi teklif ediyormuş. Bölge halkının imge gücünü artırmak için kullanılacak sinema ile eğitim tekniğini Bayar boşuna teklif etmiyor. “Bu yolla Belçika’da, Flamanların etnik grup eğitiminde başarılı sonuçlar alındı, biz de başarılı sonuçlar alabiliriz” diyor. Pr; Açık Gazete . Ali Bilge . Yt; 27 Haziran 2005 .