9 Temmuz 2005
Çev: Evren Dağlıoğlu, Ömer Madra
Çeviren: Ömer Madra, Çev: Evren Dağlıoğlu

Russell-Einstein Manifestosu

İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu trajik durumda, bilim insanlarının kitle imha silahlarının geliştirilmesi sonucunda ortaya çıkan tehlikeleri değerlendirmek üzere bir konferansta bir araya gelmesi ve ekteki taslağın ruhuna uygun bir kararı tartışması gerektiğini düşündük.

Biz burada bugün; şu veya bu ulusun, kıtanın veya inancın üyeleri olarak değil, birer insan olarak; varlığının devamı şüpheye düşen İnsan türünün üyeleri olarak konuşuyoruz. Dünya çatışmalarla dolu ve tüm küçük çatışmaların üzerine Komünizm ile Anti-Komünizm arasındaki o dev mücadelenin gölgesi düşüyor.

Siyasi bilinci olan hemen herkes bu meselelerin biri veya birkaçı hakkında kuvvetli kanaatlere sahip; ama bizim sizden istediğimiz, yapabilirseniz şayet, sözkonusu kanaatleri bir kenara bırkakmanız; kendinizi dikkate değer bir geçmişi bulunan ve yok olmasını hiçbirimizin arzu etmeyeceği bir biyolojik türün üyeleri olarak düşünmeniz.

Herhangi bir gruba daha cazip gelecek tek söz bile etmemeye çalışacağız. Tüm topluluklar aynı derecede tehlikede; şayet bu tehlike kavranabilirse, o zaman bunu elbirliğiyle önleyelebilecceklerine dair umut da var demektir.

Yeni bir tarzda düşünmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Hangi grubu tercih ediyorsak ona askerî zafer getirecek hangi adımların atılması gerektiğini değil (çünkü artık böyle adımlar kalmadı), tarafların tümü için mutlak bir yıkım olacak bir askeri çatışmayı önlemek için hangi adımların atılması gerektiğini kendimize sormayı öğrenmek zorundayız.

Kamuoyu ve hatta çeşitli yönetim kademelerinde bulunan insanlar bile nükleer bombalarla gerçekleştirilecek bir savaşın neler getireceğinin farkında değil. Kamuoyu hâlâ sadece şehirlerin yok edileceği gibi kavramlar üzerinden düşünüyor. Yeni bombaların eskisinden daha güçlü olduğu ve bir Atom bombasının Hiroşima’yı yok edebildiği düşünülürse, Hidrojen bombasının Londra, New York ve Moskova gibi en büyük şehirleri haritadan silebileceği anlaşılıyor.

Hidrojen bombalarıyla yapılacak bir savaşta büyük şehirlerin yok edileceğine şüphe yok. Ama bu, karşı karşıya kalacağımız felaketlerin en küçüklerinden biri olacak. Londra, New York ve Moskova’daki bütün insanlar ortadan kaldırılsa dahi, dünya kendini birkaç yüzyılda toparlayabilir. Ancak, özellikle Bikini adasındaki denemeden beri artık biliyoruz ki bu nükleer bombalar, yıkım ve tahribatı, zamanla, öngörülenden çok daha geniş bir bölgeye yaymaktadır.

Çok yetkili ağızların belirttiğine göre bugün, Hiroşima’yı mahveden bombadan 2.500 kat daha güçlüsü üretilebiliyor. Böyle bir bomba yerde veya su altında patlatıldığında üst hava katmanlarına radyoaktif parçacıklar gönderiyor. Bunlar daha sonra yavaş yavaş çökerek dünyanın yüzeyine öldürücü toz veya yağmur şeklinde iniyor. Japon balıkçıları ve onların yakaladıkları balıkları zehirleyen de işte bu toz. Böyle öldürücü radyoaktif parçacıkların ne kadar geniş bir alana yayılacağını bilen yok; ancak en yetkili makamların tümü Hidrojen bombalarının kullanıldığı bir savaşın insan türünün sonunu getirebileceği konusunda hemfikir.. Birçok Hidrojen bombasının kullanılmasının evrensel ölüm getireceğinden korkuluyor; bu, sadece bir azınlık grubu için mutlak ve âni bir ölüm anlamına gelecek; dünya nüfusunun çoğunluğu içinse binbir hastalık ve çürümeyle gelen ağır ve ıstıraplı bir ölüm demek oluyor.

Seçkin bilim adamları ve askeri strateji alanındaki yetkililer birçok uyarıda bulundu. Hiçbiri en kötü sonuçların kesin olduğunu söylemiyor.

Albert Einstein, 1879-1955.↩︎

Söyledikleri, bu sonuçların ihtimal dahilinde olduğu; bunların gerçekleşmeyeceğini kimse kesin olarak söyleyemiyor. Uzmanların bu meseleye ilişkin görüşlerinin kendi siyasi görüşleriyle veya önyargılarıyla herhangi bir düzeyde bağlantılı olduğu konusunda bir bulguya ulaşmış değiliz. Şimdiye kadar yürüttüğümüz araştırmalara göre bu görüşler o belirli uzmanın bilgisiyle sınırlı. En çok bilenlerin en ümitsiz olanlar olduğunu da tespit ettik.

Öyleyse işte, tüm çıplaklığı, ürkütücülüğü ve kaçınılmazlığı ile şimdi size sunacağımız soru şu: İnsan ırkının sonunu mu getireceğiz yoksa insanlık savaşmaktan vazgeçecek mi? İnsanlar bu alternatifle yüzleşmeye yanaşmıyor; savaşı ilga etmek öylesine zor ki.

 

 

 

Savaşın ortadan kaldırılması, ulusal egemenlik üzerine tatsız sınırlamalar konmasını gerektirir. Ama, içinde bulunduğumuz durumu kavramayı belki de her şeyden çok zorlaştıran şey, “insan türü” ifadesindeki belirsizlik ve soyutluk.

Bertrand Russell, 1872-1970.

İnsanlar tehlikenin sadece yarım yamalak kavranmış insanlığın değil, bizzat kendilerinin ve çocuklarıyla torunlarının başında olduğunu pek idrak edemiyorlar. Kendilerini ve sevdiklerini acılar içinde öldürebilecek bir tehlikeyle burun buruna olduklarını tam idrak ettikleri söylenemez. Bu sebeple, modern silahların yasaklanması şartıyla belki de savaşların devam etmesine izin verilebileceğini umuyorlar.

Bu umut aldatıcıdır. Barış zamanında hidrojen bombalarının kullanılmayacağına dair ne kadar anlaşma yapılırsa yapılsın, bunların hiçbiri savaş sırasında bağlayıcılı sayılmayacak, savaş patlak verir vermez her iki taraf da Hidrojen bombası yapımına girişecektir; zira bir tarafın bombayı yapıp, diğer tarafın yapmaması halinde, kaçınılmaz olarak, bombayı üreten taraf galip gelecektir.

Genel olarak silahların azaltılması kapsamında nükleer silahların yasaklanması için yapılacak bir anlaşma nihai çözümü bize sunmasa da, bu bazı önemli amaçlara hizmet edebilir. Birincisi, Doğu ile Batı arasında yapılacak herhangi bir anlaşma, gerilimi azaltmaya yarayacağı için iyidir. İkincisi, termonükleer silahların yasaklanması, taraflar uygulamada birbirlerinin samimi olduğuna inanırlarsa, Pearl Harbour tarzı âni bir saldırı olacağı korkusunu azaltacaktır ki, halihazırda bu korku her iki tarafı da gergin bir bekleyiş durumunda tutmaktadır. Bu nedenle, böyle bir anlaşmayı hoşnutlukla karşılamamız doğru olur – ama bunun sadece bir ilk adım olduğun unutmamak kaydıyla. .

Duygularımız sözkonusu olduğunda birçoğumuz tarafsız olamayız; ancak, birer insan evladı olarak unutmamalıyız ki Doğu ile Batı arasındaki sorunlar; ister Komünist ister Anti- Komünist, ister Asyalı olsun, ister Avrupalı, isterse Amerikalı, ister Siyah ister Beyaz; herhangi bir insana herhangi bir tatmin sağlayacak şekilde çözülecekse, bu sorunların savaşla çözülmemesi şarttır. Bunun hem Doğu’da hem de Batı’da anlaşılacağını umut ediyoruz.

Önümüzde; eğer bunu seçersek, mutluluk, bilgi ve irfanda sürekli ilerleme olanağı yatıyor. Aramızdaki kavgaları aklımızdan çıkaramadığımız için bunun yerine ölümü mü seçeceğiz? Biz birer insan olarak insanlara sesleniyoruz: İnsanlığınızı hatırlayın ve gerisini unutun. Bunu yapabilirseniz yeni bir cennete uzanan yol önümüzde açılacak; yapamazsanız, önümüzde evrensel ölümün tehlikesi duracak.

Sonuç

Kongreyi ve onun aracılığıyla dünyanın bilim insanlarını ve kamuoyunu aşağıdaki kararın altına imza atmaya çağırıyoruz:

“Gelecekte yapılacak herhangi bir savaşta nükleer silahların kesinlikle kullanılacağı ve sözkonusu silahların insan varlığının devamını tehdit ettiği gerçeği karşısında, dünya hükümetlerinden, amaçlarını bir dünya savaşıyla gerçekleştiremeyeceklerini anlamalarını ve bunu dünya önünde kabul etmelerini istiyor, ve bunun sonucunda, aralarındaki tüm ihtilafların çözümü için barışçı yöntemler bulmalarını talep ediyoruz.1

Albert Einstein

Bertrand Russell

Cecil F. Powell

Frédéric Joliot-Curie

Herman J. Muller

Hideki Yukawa

Joseph Rotblat

Leopold Infeld

Linus Pauling

Max Born

Percy W. Bridgman

(Bkz; Atom Bombası, Dünyayı Kurtaran Adam, Enola Gay)

Çev; Evren Dağlıoğlu ve Ömer Madra

www.acikradyo.com.tr 

9 Temmuz 2005.


  1. . 9 Temmuz 1955’te Londra’da Bertrand Russell tarafından okunmuştur. Einstein’ın ölmeden önce yaptığı son şeylerden biri, bu manifestoyu imzalamak olmuştur.
Paylaş:

Önceki Yazı

Röveşata

Tan Morgül
(Chilana, Chalaca, Bicycle Kick) Ne Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ne de Ana Britannica’da bulabildiğimiz, yeşil sahalarda da görmekte zorlandığımız bir…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Saat

Nuh Köklü
  Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre, dinden, ırktan ve ananeden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi,…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Lale

Korhan Gümüş
Her yıl hiç değişmeden tekrarlanan törenlerle belediye fethi kutluyor. Gazeteler törenleri ironik bir şekilde veriyorlar: Lastik ayakkabılı leventler, kadırga niyetine…
Devamını Oku

Syd Barrett

Sona Ertekin
  1964 yılında Cambridge’li dört genç, kurdukları rock grubuna isim arıyordu. Sigma 6, Meggadeaths, The Screaming Abdabs, The Abdabs, The…
Devamını Oku

Kemençe

Bülent Aksoy
Açık Radyo’nun Pozitif’le birlikte düzenlediği iki müzik şenliği unutulmayacak birer sanat ve kültür olayıydı. (Bkz; Şenlik) Resmî, yarı resmî, resmî…
Devamını Oku

House

Sona Ertekin
70’ler boyunca gittikçe bir çılgınlık haline gelen disko müzik 80’lerin başında kendini tüketti. Basın diskonun öldüğünü ilan etti ve bir…
Devamını Oku