“Radyo söz konusu olunca dinleyicinin yüzünü görememek tuhaf.”
1996 yılının sonlarıydı. Yeni taşındığım evimde kolilerle boğuşmaktaydım.Yerleştirilmeyi bekleyen ıvır zıvır arasında tek eğlencemse radyoydu.
“Ben de program yaparken arada bir, hem sahiden öyle hissettiğim için, hem de muziplik olsun diye “Yahu kimse var mı beni dinleyen acaba?” diye sorardım dinleyiciye.”
O sıralarda da kimden duydum bilmiyorum, Açık Radyo diye bir kanalı dinliyordum sürekli. Yine böyle -yerleştirdiklerini beğenmeyip tekrar başka yerlere yerleştirme- günlerimden birinde; radyoda ağır ağır, düşünerek konuşan ve o dönemki Türkiye’de -maalesef hâlâ- gündemde olan konulardan bahseden bir adamı dinlemeye başladım.
“Bir seferinde telefonlar kilitlenmiş ‘Biz dinliyoruz, niye soruyor öyle, arayacak bir şey de yok,’ diye.”
Ve bir süre sonra da adamın Oruç Aruoba olduğunu öğrendim. Bu arada Oruç Aruoba’nın tüm kitaplarını nasıl zevkle okuduğumu, hâlâ da okumakta olduğumu söylemeliyim.
“Bir sefer de bendeniz bermutad sesleniyordum: ‘Beni dinleyen kimse var mı orada, beni duyan var mı?’ diye.
O güne dönersek; Aruoba program sırasında bir telefon numarası verip ısrarla görüş, fikir, nihayetinde bir ses bekliyor. Nasıl aramak istiyorum. Ama henüz telefonum yok. Bir an elimdekileri bırakıp, radyonun karşısına geçip sanki beni duyacakmış gibi sızlanmaya başladığımı hatırlıyorum.
“Herhalde kimse dinlemiyor demiştim.”
Hatta iki dakikada koşup, Cihangir parkının yanı başındaki bakkalın önündeki -şu an varolmayan- telefon kulübesinden jetonla aramayı bile düşündüm. Bu düşüncelerimin üzerinden bir dakika geçti geçmedi, radyoda Oruç Aruoba’nın sesi:
“Dinleyen ve aramak isteyen bir kişi vardır belki ama onun da kesin telefonu yoktur.”1
. Gözde İvgin Özdemir . Oruç Aruoba .
SONA’DAN NOT: İTALİKLER ÇOK ÖNEMLİ’!!
- Oruç Aruoba’nın konuşmaları; Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2006, AR Üniversitesi Paneli’nden alınmıştır.↩︎