Seslerin insan davranışını inceleyen Psychoacoustics artık bir bilim dalı olarak kabul ediliyor. Köpeklerin duyduklarını bir kenara bırakırsak, seslerle oynayarak insanlara dair ruh çözeltilerine ulaşmak mümkün görünüyor. Ses mi davranıyor yoksa düğmeleri hâlâ elinde tutan insanlar mı davranma lüksünü sürdürüyorlar, buna karar vermek zor. Öte yandan henüz bilmediğimiz seslere dair çarpım tabloları var. Bir resmin matrisi temsilinden elde edilen sesler ve bu seslerin trigonometrik yeteneklerine dair öngörülerimiz sınırlı. Matematiğin içine kolumuzu sokup oradan beklemediğimiz sesleri çıkarabiliriz. Bu da seslerin kendi nitelikleriyle davranma imtiyazını ele geçirmesi demek.
Threshold of Pain
Ağrı eşiği. Psychoacoustics’in belki de en önemli değişkeni… Müziğin prize takılabilir hâle gelmesiyle; yükseltilmiş ya da elektrikle güçlendirilmiş sesler insana keyif verebildiği gibi acı da verebilir oldu. Orta kulağın pan sonic gürültüleriyle baş edebilmesini beklemektense, bir tıkaçla sesin acıtıcı ve keskin hareketlerini engellemek daha iyi bir çözüm olabilir. ‘Threshold of pain’ katsayınızın yükselmesi; sesleri beyine ileten ‘haircell’lerinizin öldüğünü gösterir. Bu da equalizer’ın sadece sol tarafındaki sesleri duyarak ömrünüzü tamamlamanız anlamına gelir.
Experimental Dub
Dub’ın reggae’nin karnından çıktığını biliyoruz. Experimental dub ise Basic Channel isimli kült plak şirketinin katalogundan doğdu. Dub ve reggae’den yapılan ton alıntılarıyla Detroit’in hipnotik baslarını buluşturan Basic Channel müzisyenleri, bu müziğin ilham kaynağını gizlemeksizin yeni bir tür alışkanlık envanterine dâhil ettiler. ‘Ableton Live’ isimli bilgisayar yazılımının yaygınlaşmasıyla deneysel olmaktan çıkan experimental dub; Deadbeat, Fluxion, Dub Taylor gibi önde gelen sanatçılarla temsil edilmeye devam ediyor.
Hiç Kimsenin Olmadığı Yerde Devrilen Ağaç
Bu ağaç gürültünün tanımıyla ilgili şiddetli bir tartışmayı gündeme taşımıştır. Soru şu: “Hiç kimsenin olmadığı yerde devrilen ağacın çıkardığı ses gürültü müdür?” Cevap: Bu ses ‘ya hep ya hiç’in içine atılmış bir sestir. Bu ağacın devrilerek bir ses çıkardığı söyleniyorsa, o sesin varlığı tartışılır olmaktan çıkmıştır.
Gürültü
İstenmeyen ses.
White Noise
Farklı frekansların üst üste bindirilmesiyle elde edilen gürültü türü. Herkesin kendine ait bir ‘white noise’u olabilir ama duyulan yine aynı şeydir. En bilindik white noise, televizyonun karıncaları göstermek için çıkardığı gürültüdür.
Glitch
Gülün sesi. Oval ikilisi bu sesi cd’lere çizdikleri resimler aracılığı ile onun gerçek içeriğinin cd player’da hatalı çalınmasıyla elde ediyorlardı. Sonra bu başka sanatsal dokunuşlarla girilen bir suç ortaklığına dönüştü. Fennesz, Alva Noto, Tim Hecker, Philip Jeck gibi popüler glitch sanatçıları sayesinde Achim Szepanski’nin “click’ler değerlidir, birgün hatalar para kazandıracak” sözü doğrulanmış oldu. Artık sanatsallığı doğrulanmaya gereksinim duymayan bir akım hâline geldi.
Plunderphonics
John Oswald’ın geliştirdiği bir müzik üretme biçimi. Müziğin kendi endüstrisini yine kendine doğrultması olarak açıklanabilir. Sürrealistlerin kalabalığa ateş etmek deyimini cd player’ların, play-pause, forward, rewind düğmeleriyle gerçekleştirme eylemi. Oswald’ın Michael Jackson parçalarını bu düğmelerle bozarak hazırladığı ilk ‘plunderphonics’ deneyimi Jackson’ın kendisini mahkemeye vermesi ardından da albümün toplatılmasıyla sonuçlanmıştı. Osman Kaytazoğlu .
White Noise
RA: En bilindik white noise, televizyonun karıncaları göstermek için çıkardığı gürültüdür.