ciddi bir iştir. Yani Freud’un dediği gibi, “oyunun zıddı olan şey ciddilik değildir.” Gerçek dışı bir şey de değildir; üstelik gerçeğin ta kendisidir. Oyun kendi gerçekliğini, egemenlerin dayattığı sistemin dışında arar ve bulur. Bu yüzden her zaman o egemen sistemin tahakkümünden çıkma, ona alternatifler oluşturma eğilimindedir ve aynı sebeple sistem tutsakları tarafından ‘ciddiyetsizlik’ ile itham edilir. Şurası açıktır ki dayatılan sistem içi gerçekler sululaşmaya yüz tuttuğunda (buna “suyu çıkmak” da diyebiliriz pekâlâ), oyunun ciddiyeti iyice anlaşılır olur. İşte o zaman oyun, kendi koyduğu kurallarla bağımsız olarak işleyen, bağımsızlığı çerçevesinde tüm dayatmalara korku veren ve engellenmesi gereken bir sistem eleştirisi haline gelir. Ciddidir; fakat aynı zamanda da (Huizinga’nın tanımıyla) bünyesinde bir ‘matraklık’ barındırır. Sanatı andıran bir durumdur bu. Hatta sanattan daha etkili bir gerçeklik alternatifine sahiptir. Çünkü oyunun kuralları kalıcılığı sevmez, söz konusu kuralları empoze etmeye kalkışmaz, oyun üzerine akademik bir eğitim tasarlanamaz. Kurallar esnektir. Oyuncuların aralarında kuracakları olası uzlaşmalar, oyunun kurallarını her an değiştirebilir. Geçici uzlaşmalardır bunlar da… Dışarıdan izlenemez, raporlar tutulamaz, engellemeler uygulamaya geçirilemez. Öte yandan, kendisini ‘ciddiyet anıtı’ biçiminde inşa etmiş olan egemen sistem, böyle bir ‘matraklık’ ile uğraşmayı ‘racona ters’ görür. ‘Matraklık’, sözlüklerde ‘eğlenceli’, ‘hoş’, ‘şaka’ ve en önemlisi de ‘alay’ gibi anlamlarda açıklandıkça, elbette egemenlerin ‘raconuna’ uymayacaktır.

Oyunun mekânları, egemen sistemin denetlediği kamusal alanlardan ayrılmıştır. Denetleyiciler yalnızca bunu başarabilmişlerdir. Ama bir yandan da bu ayrılmış alanlar saldırılacak birer ‘hedef’ hâlini almışlardır. Bu sistemin müdahale etmesi gereken yerlerin işaretlenmesidir bir bakıma… Örneğin okullarda, teneffüsler sırasında oynanacak oyunların okul yönetimince belirlenmesi ve bu boş zaman sürelerinin çok kısa tutulması, sistem adına hiç de saçmalık sayılmaz. Felaket olan, oyunların kuralları ile egemen sistemin kurallarının çakışmasıdır ve okullar en çok bu işe yarar. Bir defasında Açık Gazete programında da bahsedildiği üzere; ders aralarında kendilerince bir oyun oluşturmak isteyen çocuklar henüz takım seçmek için adım atmaya başladıklarında zil çalar, teneffüs biter.
Emre Zeytinoğlu