Toplum örgütlenmiş ikiyüzlülüktür. Toplumların içinde çeşitli düzey ve biçimlerde sürekli yalan söylenir. Yalan söyleyenler de bilir yalan söylediklerini; yalan söylenenler de kendilerine yalan söylendiğini… Belirli birisi yoktur bunu örgütleyen; kendi kendine oluşur. İnsanlar öyle yaparlar –karşı karşıya geldiklerinde, biri düşünür, “Şimdi ben buna nasıl bir yalan söyleyeyim…” diye; öteki de merakla bekler, “Şimdi bu bana nasıl bir yalan söyleyecek…” diye.
Ama, bazen, doğru söylemeyi ilke edinmeğe çalışan insanlar da çıkar ortaya. Epey sık da çıkarlar aslında; fena da değillerdir. O kadar kalabalık olmasalar da…
Ömer de böyle birşey yaptı işte. Nereden nasıl bir tuğla düşmüş kafasına bilmiyorum, ama şöyle birşey düşündü: İnsanlar var bu toplumun içinde, yaşıyorlar. Mesela bir banka genel müdürü var; diyelim, ortaçağ müziği meraklısı. Bir matematik profesörü var; kafasına Bach’ı takmış. Bir finans uzmanı var; çocuk şarkıları topluyor. Böyle kişileri buldu Ömer –arka bahçelerinde seslendirilebilir bitkiler yetiştiren kişileri… Onları çağırdı. Ne dedi onlara?…–
Önce, biraz geriye dönelim: Bütün o yalanlar niye söyleniyordu? Çıkar için. İnsanlar birtakım çıkarları için yalan söylüyorlardı ve toplum da bunun etrafında dönüyordu. Yani çeşitli insanların çıkarları var, çeşitli başka insanların söz sahibi olduğu. Banka müdürü olduğun zaman günde kaç yalan söylemek zorundasın, düşünsen e. Üüf… Üstelik organize etmek zorundasın yalanlarını, programlı bir hale getirmek zorundasın.
Şunu istedi Ömer insanlardan, onları çağırırken: “Gelin, burada doğru söyleyin”, dedi. Bu kadar basit: “Gelin, doğrularınızı söyleyin, doğrularınızı dinletin.” Ama yanına şunu da ekleyerek: “Bakın, size para mara da vermeyeceğiz; yani, buradan hiçbir çıkarınız yok. Buradan maddi çıkar anlamında hiçbir şey beklemeyeceksiniz”, dedi “–ama söylemek istediğiniz birşeyler varsa –efendim, sen, alternatif edebiyat mı yapmak istiyorsun –sen, monofonik müzik mi çalmak istiyorsun, buyur yap. Ben sana beş kuruş para vermeyeceğim ama; ona göre”, dedi.
Bu çok önemli. Bu ikili anlayış burayı kurdu. Bu çok önemli birşey. Bir toplumda böyle birşey yoksa, yalan ve ikiyüzlülük batağına saplanıp başka hiçbir ufku, hiçbir umudu olmayan kişiler haline gelir insanlar.
Biryerlerde doğrunun söylendiğini; biryerlerde birilerinin çıkarlarının gerektirdiklerini değil, gerçekten bildikleri ve gerçekten düşündükleri şeyleri söylediklerini bilmezse insanlar, bir boka yaramaz böyle bir toplum. Oruç Aruoba . Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2006 .