25 Temmuz 2002
Şermin Alyanak

Montesorri

Roma Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden ilk kadın doktor olarak mezun olan Maria Montessori aynı üniversitenin psikiyatri kliniğine asistan olarak atandı ve orada özellikle geri zekâlı çocukların eğitim sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. 1899-1901 yılları arasında Roma Devlet Ortofrenik Okulu müdürlüğü sırasında eğitim yöntemlerini kanıtlama olanağını elde etti. Daha sonra eğitim yöntemlerini normal çocuklar üzerinde uygulamaya başladı. Kendi adıyla anılan Montessori eğitiminde elde ettiği başarılar nedeniyle 1922 yılında eğitim müfettişliğine atandı. 20 yüzyılın başlarında önemli bir eğitim reformu olan ve kurucusunun adıyla anılan Montessori eğitim sistemi, çocukluğun yetişkinliğin ön aşaması olmadığı ve çocuğun yetişkin bir kişi olma yolunda eğitilmesi gerektiğiyle ilgili geleneksel yaklaşımın yanlış olduğu üzerine kurulmuştu.

Maria Montessori, eğitimin amacının çocuğun kendi gelişiminin bilincinde desteklenmesi olduğunu savunuyordu. Bu yeni eğitim yönteminin temelinde küçük çocukların bağımsız olma istemlerinin; onlara hizmet edilmesi yerine kendi işlerini kendi görme isteklerini; öğretilmek yerine kendi zihinsel kapasitelerine göre ne öğreneceklerine karar verme isteklerinin yer almasını öngörüyordu. Eğitimcilerin ve öğretmenlerin görevi ise çocuğun gereksinmesine göre özel eğitim araçlarını sağlayarak ne yapılacağını göstermek ve onun ‘kendim yapabilmek için bana yardımcı olun’ isteğine cevap vermek olacaktı.

Özel eğitim araçları Montessori eğitiminin önemli bir parçasıydı. Ampirik araştırmalara dayanan duyarlılık ve hareket alıştırmaları için seçilen malzemeler ve araçlar çocuğun değişim ve öğrenme aşamalarına göre seçiliyordu. Okul öncesi çocukların seçilen araçlarla yaklaşık bir saat süreyle konsantre olarak bu araçlarla çalışmaları öngörülüyordu. Montessori eğitim sisteminin temelinde biyolojik ve zihinsel gelişmenin birbirine bağlılığı yatıyordu. Bireysel inisiyatif ve kendi kendini yönlendirme büyük önem taşıyordu.

‘Hazırlanmış Çevre’

İlk Montessori okul öncesi yuvası ‘Casa dei Bambini’ (Çocuk Evi) 1907 yılında Roma’nın bir gecekondu mahallesinde kuruldu. Almanya’daki ilk kamuya açık çocuk evi ise 1919 yılında Berlin-Lankwitz’de açıldı. Kısa bir süre sonra Batı Avrupa’nın değişik ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan ve diğer ülkelerde Montessori donanımlı çocuk yuvaları açılmaya başladı.

a Montessori, 1870-1952.

Bu okulların her birinin amacı, en ufak ayrıntısına kadar planlanmış, çocuklara uygun bir ortam, bir ‘hazırlanmış çevre’ yaratmaktı. Maria Montessori’nin yöntemi, kendisi, yakın çalışanları ve ona inananlar tarafından sürekli olarak geliştirilerek ilkokul eğitimine kadar uzadı. Çalışma grubunun içinde eğitim araçları üreticileri, hafif ve hareketli mobilya yapımcıları ve çocuk ölçülerine uygun mekânlar tasarlayan mimarlar da bulunuyordu.

Maria Montesorri 1934 yılında faşist yönetim nedeniyle ülkeyi terk etti; İspanya ve Sri Lanka’da çalıştıktan sonra Hollanda’ya yerleşti ve hayatının sonuna kadar burada yaşadı. Yıllar sonra Montessori 2002 yılında, ölümünün 50. yıldönümünde Bauhaus-Archiv Şekillendirme Müzesi’nde açılan bir sergiyle anıldı. ‘Reform pedagojisi – günümüzde gerekli mi?’, ‘Maria Montessori Pedagojisine Giriş’ gibi başlıklarla çeşitli eğitim programları, konuşma ve panellerin de yeraldığı ‘Montessori-Eğitim araçları 1913-35, Mobilya ve Mimarlık’ adlı sergide Montesorri eğitim sisteminde kullanılan araç ve mobilyalar sergilendi.

Eğitim Araçları: ‘Yapıtaşları’

Berlin’deki Bauhaus-Archiv, Museum für Gestaltung’da yer alan sergide yer alan eğitim araçları ve mobilyalar ‘VS Vereinigte Spezialmöbelfabrik Gmbh&Co, Tauberbischofsheim’ gezici sergi koleksiyonuna aitti. Berlin’de ilk kurulduğu şekliyle ‘P. Johannes Müller-Werkstaetten für Schuleinrichtung, Buch und Lehrmittelverlag (Okul donatıları atölyeleri , kitap ve eğitim araçları yayınevi) Montessori sistemi 1935 yılında Nasyonal Sosyalistler tarafından yasaklanıncaya kadar Almanya’da Montessori eğitim yöntemiyle ilgili mobilya ve diğer araçların üretim hakkına sahipti. Sergide yer alan Nasyonal Sosyalist döneminden kalma orijinal örnekler, renk ve üretim kalitesiyle çekiciliğini hâlâ yansıtan ürünlerdi. Sergide II. Dünya Savaşı öncesi Berlin ve Viyana Montessori okullarının mimarlık ve donatı malzemelerinin yanı sıra günümüzdeki okullardan da örnekler yer alıyordu.

Serginin mimarı olan Angela Zohlen, sergideki mekân anlayışını ve tasarım ilkelerini anlatırken Montessori pedagoji sisteminde çocukların gereksinmelerine uygun eğitim araçlarının da en az ‘hazırlanmış çevre’ kadar önemli bir yer tuttuğunu, bu nedenle de eğitim gereçlerini sergide bir sınıflandırma düzeni içinde sunulduğunu söylüyordu. Sergide örnekler ‘yapı taşları’ gibi sunularak çocuk öğrenim sürecinin gelişimi anlatılmıştı. Mekân, çapraz bir düzende görsel olarak artan sayıda yapı taşları ile çevreleniyordu. En başta yer alan hissetme, dokunma, ağırlık ve günlük yaşamla ilgili becerilerin geliştirildiği ‘duyarlılık araçları’nı, matematik, müzik, dil gibi soyut becerilerle ilgili örnekler izliyor, en sonunda da biyoloji, coğrafya gibi ‘kozmik eğitim’le ilgili örneklerle birleşiyordu. Mekânın bölümleri Harald Ludwig’in merdiven resmine yapılan bir gönderme ile Montessori çocuklarının eğitimindeki kendi yönlendirmelerinin sürekliliğini simgeleyerek mimari bir yapıya dönüşüyordu. Serginin diğer bir ağırlığı da mimarlık ve ‘çocuk evleri’ idi. Montessori hareketi ile ilgili biografik ve tarihsel belgeler, Günter Behnisch ve Herman Hetzberger’in Montessori Okulları için yeni tasarımları da bu bölümde ye alıyordu. Eğitim sistemi içinde mimarlığın önemi, biçim ve malzeme, ayrıntılar, ışık ve gölge, darlık ve genişlik olarak ‘hazırlanmış çevre’ye katkıları açısından belirgindi.  Sergi konseptinin oluşumunda başarılı bir mimarlık tasarımının çocukların duyarlılık gelişmeleri içinde dokunma, hareket ve duygusal yeteneklerini arttırabildiği kadar engelleyebildiği de vurgulanıyordu. Romana Schneider’in küratörlüğünü, Angela Zohlen’in de tasarımını üstlendiği sergi için hazırlanan 160 sayfalık katalog Prestel Verlag, München tarafından yayınlandı.

Şermin Alyanak

www.acikradyo.com.tr 

25 Temmuz 2002.

Paylaş:

Önceki Yazı

Moll Flanders

Murat Belge ile söyleşiden
Daniel Defoe’nun romanlarından Robinson Crusoe kadar ünlü olmasa da herhalde onlar kadar sayılması gereken ikinci romanıdır. Daniel Defoe da dünyanın…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Mordechai Vanunu

Alper Kaliber
Geleneksel tarih yazımı, arkalarına devletlerinin ve ordularının örgütlü gücünü alarak ‘zaferler’ kazanan lider ve komutanların kahramanlıklarından beslenir. Oysa işgalci bir…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Hızlanma Sendromu

Ömer Madra
Vakit nakittir! Vakitten kıymetli hiçbir şeyimiz olamaz. Ve sabrımız gün geçtikçe daha hızlı tükeniyor. Buna devâ: Hayatımızı kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı…
Devamını Oku

Punk

Cem Sorguç
Bir kültür, tavır ve sanat üslubu olarak punk, yaygın inanışın aksine, ne 1976’da ortaya çıkmış, ne de 80’lerde ömrünü tüketmiştir.…
Devamını Oku

Exlibris

Aykut Köksal
Bir kitabın kapağının iç yüzüne yapıştırılan ve o kitabın sahibini gösteren etiket. Üzerinde yer aldığı kitabın bir parçası olmasına karşın,…
Devamını Oku

Klasik Hint Müziği

Özgür Urgenç
Batılıların ‘caz’ diye adlandırdıkları müziğin ve Klasik Türk Müziği’nin Hindistan’daki geleneği kuşaklardır hiç sekteye uğramamış, hor görülmemiş 2000 yaşında olan…
Devamını Oku