Schiaffino, Di Stefano, F. Walter, Puskas, Pelé, Cruyff, Platini, Zico, Maradona ve Metin Oktay arasındaki ortak nokta nedir diye sorulursa, verilecek ilk cevap şudur: İkinci Dünya Savaşı sonrasında futbol hastalarının kalplerinde silinmez izler bırakan bu 10 büyük yıldızın 10’u da 10 numaralı formayla oynamışlardı. ‘On’ her yerde ‘mükemmel’in simgesi. Futbolun milyarları vecde getiren sihirli âleminin büyükleri de ‘on’ giyiyor, onunla taraftarı büyülüyor.
Tek Sahici Efsane
Metin Oktay, yalnızca Türk futbolunun en büyük golcüsü, en büyük santrforu, en büyük futbolcusu olmakla kalmayıp, bu âlemin gelmiş geçmiş yegâne sahici efsanesidir de. Tabii ‘eskiler’den ‘Bombacı Bekir’in ‘kale direğini kıran’ şutları; Zeki Rıza’nın zarif golleri; ‘Baba’ Hakkı’nın sahada su sızdırmayan otoriter ve babacan kimliği; ‘modern futbol’ döneminden de ‘Ordinaryüs’ Lefter’in ‘bel kıran’ çalımları ve tilki kurnazlığı ile kale önüne sokuluşu; ‘Signor’ Can Bartu’nun ‘sihirli değnek’ gibi kullandığı sol bacağı ile yaptığı ‘bacak araları’ ve milimetrik pasları; ‘Baba’ Recep’in kalecilerin dizlerinin bağını çözen tutulmaz frikikleri; ve ‘Berlin Panteri’ Turgay’ın futbol sahası üzerindeki semalarda kurduğu mutlak ve tartışma götürmez egemenliği anlatılacaktır. Bunların hepsi de doğru olmakla birlikte, konu efsane olunca, Metin Oktay adının belirgin şekilde ön plana çıktığı görülüyor.
Hiçbir efsanenin boşuna –ve boşluktan– yaratılmadığı; her efsanenin mutlaka bir maddi temele yaslandığı unutulmamalıdır. Metin Oktay şutlarıyla hiç direk kırmadı belki; ama Bükreş’te Romanya kalesine 40 küsur metreden çektiği şutta, top direğe vurup 18 çizgisine kadar geri geldi ve bir şampiyonluk maçında Fenerbahçe’ye attığı golde top kale ağlarını deldi. O, normal insanların kafaları hizasında seyreden topları yere paralel ‘uçarak’ çaktığı volelerle gole çevirirken klâsik bir koreografi zarafetinin doruklarında gezindi … Kıvrak olmasa bile amansız vücut çalımları attı … bel ve kalçasını ‘muleta’ gibi kullanarak kusursuz ‘geçişler’ yaptı … rakip takımın ceza alanı içinde her zaman bütün başlardan bir baş yukarıda gezindi durdu…futbol yaşantısının sonlarında, müthiş golcülüğünü elden bırakmaksızın, hem havadan hem de yerden, çok uzaklara milimetrik pasları bir bilgisayar dakikliğiyle dağıttı ve nihayet, yıllar yılı Galatasaray’da ve Milli Futbol Takımı’nda dengeli ve sportmen kişiliğinin ağırlığını yansıtan sahici bir kaptan oldu ve efsane de işte böyle doğdu…
İnsanlar, gurbete on binlerle yolcu ettiler onu; sonra da dönüşünde, Yeşilköy Havalimanı’na renkli ampuller ve adam boyu harflerle ‘METİN’ diye yazarak karşıladılar. Yeni doğan çocuklarına onun adını koymaya başladılar. (Onu bir kez olsun futbol sahalarında seyretmemiş olanlar bile yaptı bunu; çocuklara adı koyulan kaç devlet adamı, kaç sanatçı, kaç ‘kahraman’ sayılabilir?) Ve aynı insanlar, aktif spor yaşamı bittikten sonra da onu ve gollerini çocuklarına anlatmaya koyuldular. Özel iş yerlerinde, üniversite kantinlerinde, devlet dairelerinde, lojmanların dinlenme odalarında, lokantalarda, kahvelerde ya da oturma odalarında Metin Oktay’ın 1955-1969 tarihleri arasında oynadığı maçlarda attığı golleri, yaptığı olağanüstü hareketleri ya da jestleri, kesin dakikaları ile birlikte birbirine her seferinde yeniden anlatan insanlar görüldü.
‘Metinolog’lar arasında günümüzde de sürdürülen sohbetlerde teati edilen yazısız Metin Oktay metinleri saymakla bitmez. Dönemin teknolojisi, bugünküyle kıyaslanamayacak ölçüde ‘geri’ olduğu için, Metin Oktay’ın ‘tek kişilik senfoni orkestrasının dev konseri’ bir video ya da DVD olarak günümüze gelemedi. Ama, bunun belki de daha iyi birşey olduğunu, ‘içgöz’lerin pelikülleri üzerine yerleştirilerek babadan oğula ya da kıza intikal eden bir tür ‘kültür mirası’ halini aldığını söyleyen futbol severlerin sayısı da az değildir.
İstatistikler ve Ötesi…
İstatistiklere bakılırsa, tablo şöyle: Metin Oktay Türkiye’de aktif futbol hayatını sürdürdüğü futbol liginde 15 sezonda 11 kez gol kralı oldu. (Diğer üç sezonda da 1 ya da 2 gol farkla ikinci oldu.) Oynadığı tüm maçlarda rakip kalelere 608 gol attı. Avrupa kupalarında oynadığı 20 maçta 15 gol atarak ortaya çok yüksek bir performans koydu. Türkiye’de kendinden önceki tüm rekorları kırdı ve özellikle 1962-1963 sezonunu büyük bir rekorla kapadı: Galatasaray’da 26 maçta 38 gol, milli maçlarda 3, Türkiye Kupasında 6 gol attı. Aynı sezonda, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda oynadığı 6 maçta kaydettiği 5 golle, Avrupa gol krallığına da ortak oldu. (Üstelik, bu kupada Galatasaray 3. turdan öteye geçememişti.) Bunlara, “kral”ın 1957-1968 arasında yerli ve yabancı takımlara bir maçta 3 ve daha fazla sayıda gol attığı 26 maçı eklemek gerekir.
Ama rakamlar yanıltıcı olabilir. Sırf onlara bakarak tablonun bütününü görmek güçleşebilir. Örneğin, Alman futbolunun büyük forvet oyuncusu Gerd Müller gerçek bir ‘gol makinesi’ idi; kendisi Metin Oktay’dan daha yüksek sayıda gol kaydetmeyi başarmıştır. Bununla birlikte, Müller’in –çoğu birbirinin aynı olan– gollerinin pek azını daha sonraki kuşaklar birbirine anlatıyor olmalıdır. Metin’in, vücudunun her yanını her an gole döndürebilme yeteneği açısından Müller’le benzeşmekle birlikte, istatistiklerle gösterilemeyecek, rakamlardan daha fazla bir şey, bir bütün olduğu da belirtilmelidir.1
Ömer Madra

Metin Oktay’da ‘Bütünlüğü’ Oluşturan 10 Temel Öge
- Sağ, sol ayak ve kafa vuruşları aynı derecede güçlüdür.
- Gerekli noktada, gerektiği anda (herkesten bir ‘moment’ önce) bulunabilecek şekilde ‘oyunu okuma’ özelliği vardır.
- Z. ögeye bağlı olarak, ‘zamanlama’ eşsizdir.
- ‘Duran toplar’ı (frikik, penaltı, hatta korner) en iyi Metin kullanır.
- Metin, sürat açısından yetersiz gibi görünmesine rağmen, özellikle topla birlikte karşısındaki savunmacıyı çoğu kez geride bırakacak hıza sahiptir.
- Vücut çalımları, havada kalça şarjları, vb. ile, ikili mücadelelerde son derece etkindir.
- Metin, mükemmel bir pasördür de: Gol atmadığı zamanlarda gol pası atmakla meşguldür.
- Rakip defansı ezip çökerten bir baskı uygulayacak fiziğe sahip olmamasına karşın, çok güçlü bir yapısı vardır; bacaklarındaki sayısız ezikle şişliğin gösterdiği gibi, kendisine genellikle iki kişi tarafından sürekli uygulanan sertliğe karşı da çok dayanıklıdır; çok az yere düşer, çok az sakatlanır.
- Top tekniği üst düzeydedir: Temel hareketlerin (stop, vole, plase, verkaç, vb.) hepsini mükemmel yapar; Metin Oktay için ‘şu yönü zayıftır’ diye birşey söylenemez.
- bir ‘fair-play’ üstadıdır. Özdisiplin ve sıkı çalışma üzerine kurduğu profesyonel oyunculuğunu, müthiş bir amatör ruh, büyük bir sportmenlikle bütünler.
Ömer Madra
Ömer Madra’nın Rüzgâra Karşı adlı kitabından değişikliklerle ve kısaltılarak aktarılmıştır. (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1995)