Blahnik. Çalışmaları bir çağdaş tasarım müzesinde (Londra Tasarım Müzesi) tek başına yer alan ilk ayakkabı tasarımcısı. ‘Sex and the City’ adlı televizyon dizisinin baş rolündeki Carrie Bradshaw’ın dilinden düşürmediği ve taparcasına sevdiği, hatta SoHo’da yanlış bir sokağa saptığında yolunu kesen hırsıza “Her şeyimi alabilirsin ama Manolo Blahnik’lerim bende kalsın” diye yalvarmasına karşın hırsızın her şeyi ona bırakarak yalnız onları alıp kaçtığı bağcıklı yüksek topuklu sandaletlerin yaratıcısı. 1990’larda ‘Manolo’ sözcüğünün 400 $ ve üstündeki her tür şık ayakkabıyı tarif etmek için kullanılan bir kavram haline gelmesine sebep olan 1942 doğumlu Manolo Blahnik’in ilk adı.

İspanyol bir anne ve Çek bir babanın oğlu olarak Kanarya Adaları’nda, Santa Cruz de la Palma’da doğan Manolo çocukluğunu kızkardeşiyle birlikte babasının muz plantasyonlarında geçirdi. O dönemlerde anne ve babasının Paris’teki en şık mağazalardan satın aldıkları giysilerden ve annesinin abone olduğu moda dergilerinden etkilendiğini söyleyen Manolo, ailesi diplomat olmasını istediğinden üniversite eğitimi için Cenevre’ye gönderildi. Ama o edebiyat ve mimarlık eğitimine yöneldi… 1965 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam etmek için Paris’e yerleşti; bu arada cep harçlığını kazanmak için ikinci el güzel giysiler satan GO adlı mağazada çalışmaya başladı.
Birkaç yıl sonra İngilizcesini geliştirmesi için babası onu Londra’ya gönderdiyse de o bütün zamanını sinemalarda geçiriyordu. Arada bir de İtalyan Vogue dergisi için yazılar yazıyordu. 1971 yılında içinde çizimleri ve sahne tasarımı çalışmaları olan dosyasını göstermek üzere Amerikan Vogue dergisi editörü Diana Vreeland’ı ziyaret etti. Kırmızı yemişli, yeşil sarmaşık bağlı ayakkabı çizimini gören Vreeland “Ne kadar eğlenceli, aksesuar tasarımını çok iyi beceriyorsun, niye onları gerçekleştirmiyorsun, git ayakkabı yap” diyerek onu yüreklendirecekti…
Giyilemese De…
Tekrar Londra’ya döndüğünde Chelsea’deki Zapata adlı butik için önce erkek ayakkabısı tasarımları yaptı. Eski filmlerde izlediği klasik modelleri renkli olarak yorumluyordu ama ona göre erkek ayakkabısı tasarımında yaratıcılık oldukça sınırlıydı. 1972 yılında Ossie Clark yeni sezon koleksiyonu için bir model istediğinde, ortaya bileği saran kirazlı bağcıklı ve sipsivri topuklu bir çift ayakkabı çıkardı. O yılların ayakkabılarını hatırlayanlar kaba, dolgu/apartman topuklu modellerle bu sivri topukların oluşturduğu büyük tezatı tahmin edebilirler. Bu topuklarla yürümek de çok zordu; çünkü Manolo henüz üretimini doğru biçimde çözememişti. Bu nedenle Vogue dergisi, onun ayakkabılarını giymek isteyenlerin özel bir espri anlayışına sahip olmaları gerektiğini yazdı…
Yine de Zapata’daki ayakkabılar giderek ünlenmekteydi. Butik kısa süre içinde özellikle sinema artistlerinin uğrak yeri oldu. Müdavimleri arasında Jane Birkin, Charlotte Rampling, hatta daha eskilerden Lauren Bacall gibi giysileri ile modaya öncülük yapan kişiler de vardı. Bu arada Manolo Blahnik de üretimle ilgili bilgi ve becerisini geliştirmeye uğraşmakta ve güvenilir bir üretim atölyesi aramaktaydı. En sonunda Londra’nın kuzey doğusunda bir atölye buldu. “Ayakkabının güzel ve sanatsal olduğu kadar teknik açıdan da doğru olanını yapabilmem yıllarımı aldı” diyen Blahnik, 2 bin Sterlin borç bularak Zapata butiğini satın aldı ve ortağı Evangelina ile yürütmeye başladı.
Women’s Wear Daily dergisi onun için “giyilemese de üzerinde en çok konuşulan ayakkabıların yaratıcısı, Londra’nın en egzotik ruhu” diye yazıyordu. Gerçekten de o yıllarda moda dünyasının ünlü kişileri arasına girmeyi becermiş, hatta 1974 yılında İngiliz Vogue dergisinin kapağında yer alan ilk erkek olmuştu. Dergi için Blahnik ile Angelica Huston’un oldukça şehvetli pozlarını çeken de David Bailey idi.
Visconti, Cocteau, Velasquez, El Greco, Esin Kaynakları
Blahnik bir taraftan Ossie Clark, Fiorucci ve Jean Muir moda evleri için de tasarımlar yapmaya devam ediyordu. ABD piyasasına ilk kez 1978 yılında Bloomingsdale mağazaları için hazırladığı koleksiyon ile girdi ve bir yıl sonra da Madison Avenue üzerinde kendi dükkânını açtı. 1980 yılında Bergdorf Goodman’ın pazarlama departmanı metin yazarlarından Georg Malkemus’u Amerika’daki şirketin ortağı yaptıktan sonra bu piyasada gelişmeye başladı. Kendisi ve ortağı Evangelina Avrupa’dan sorumluydular. 1984 yılında ise Blahnik, Calvin Klein’ın hazır giyim koleksiyonları için de tasarımlar yapmaya başladı.
Manolo Blahnik, modacılar arasında en çok beğendiklerinin Cristóbal Balenciaga, Coco Chanel ve Yves Saint-Laurent olduğunu söylüyordu. Visconti ve Cocteau filmleri, Velázquez, El Greco ve Zurbarán gibi ressamlar esin kaynakları arasında yeralıyordu. Koleksiyonları için geliştirmiş olduğu kişisel formül ise şöyleydi: “Zengin azınlığa özel durumlar için avant-garde bir görünüm” ve “sonsuza kadar giyilebilecek iyi, sağlam bir biçim.”
Manolo’ya verilen tasarım ödülleri yıllarca birbirini izledi durdu… 1987 yılında Amerikan Moda Tasarımcıları Konseyi’nin (CEDA) özel ödülünü, 1988 yılında İspanyol Balenciaga ödülünü aldı. Dönemin genç tasarımcıları sayılan Isaak Mizrahi ve John Galliano için de çalıştı. 1994 yılından sonra Amerikalı modacılardan Bill Blass, Carolina Herrera ve Oscar de la Renta ile de çalışan Manolo Blahnik; 2000 yılında Nieman Marcus ödülünü aldı. Kendisine 2001 yılında Londra Kraliyet Akademisi (RCA) onursal doktora derecesi ve Endüstri için Kraliyet Tasarımcısı (Royal Designer for Industry) onur üyeliği verildi. 2002 yılında da İspanya Kralı I. Juan Carlos’un vermiş olduğu Güzel Sanatlar Dalında Başarı Altın Madalyası’nı (La Medalla de Oro en Merito en las Bellas Artes) aldı.
Manolo Blahnik’in biyografisini kaleme alan moda yazarı ve tarihçisi Colin McDowell, onun çalışmalarını yakından izlediğini ve Blahnik’in ayakkabı tasarım sürecinin Bath’teki evinde, Londra’daki ofisinde veya kuzey İtalya’daki fabrikalarında Tombo markalı fırça markerlerle üç dakikada çizdiği eskizlerle başladığını söylüyor. Sonra modele şekil vermeye geçiyor.

Genellikle gürgen kullanıyor. Önce makinede biçtikten sonra elde törpü ve eğe ile istediği biçimi alıncaya kadar uğraşıyor. Modeli beğendikten sonra da plastik malzemeyle üretimi için alüminyum kalıp hazırlamaya geçiyor.
Topuk Oyuntusunun Sırrı
Blahnik bu çalışmasını şöyle anlatıyor: “Yirmi yıl uğraştıktan sonra her süreci biliyorum. Nereden neyi atmak gerektiğini ve buna karşın ayakkabının nasıl ayakta durabileceğini biliyorum. Ve de ayakkabı seksolojisinin en önemli noktası olan topuk oyuntusunun sırrını… Ve topuk. On iki santimetre olsa da, güven duymanız gerekir, bu bir denge sorunudur. Bu nedenle de topuğu kendim elde şekillendiriyorum.”
Şermin Alyanak
www.acikradyo.com.tr
30 Nisan 2003.