20 Mayıs 2002
Nuh Köklü

Mahalle

Kurtuluş Savaşı’nda başına isabet eden mermi çıkartılmadığından, söylediklerinin ‘gaib’den haberler olduğuna inanılan Recep’in; Abdülhamit’in son selamlığa çıktığı günü hayatının en önemli gailesiymiş gibi anlatan Rüstem’in; Hacca gittiğinden değil de alamet-i fârikası gibi duran sakallarından dolayı ‘Hacı’ namlı Bakkal İsmet’in, zengin evlerine temizliğe gittiği günlerini, dostunu kurşunlayan oğlunun mapus damında ziyaretleriyle bölen Makbule teyzenin; ilkokuldan terk ettiği günden beri varlığı unutulan,

Mahalle, evin sınırlarının sokağa doğru genişlediği bir alandır.

varlığını kendisine değil de her daim giydiği buruşuk pardösüsünden dolayı Kolombo’ya borçlu olan Fahri’nin; kaçık çoraplarıyla haftasonları sinema salonlarını dolduran tezgâhtar kızların; Kuran’dan sonra en çok toto kuponuna iman edip, kahvehane köşelerinde kendilerini unutan kaderi beklemeye duran gençlerin; ders kitapları arasına yerleştirdikleri Tom Miks’leri, acayip şekilli geometri kitaplarına yeğ tutan çocukların; binbir tembihle sokakta yemeyeceklerine dair söz aldıktan sonra çocuklarının ellerine üstü şekerli yoğurtlu ekmeği tutuşturan annelerin ve televizyon karşısına kurulduktan sonra tüpgaz kuyruklarını, vadesi geçmiş senetleri, dedikoduları bir kenara bırakan babaların yaşadığı yerdir mahalle.

Dayanışma Ekonomisi

Mahalle; yalnızca bir yerleşim yerinden ziyade bir ‘durum’un, o durumdan yola çıkarak şekillenen bir varoluş biçiminin adıdır. Sınırları bellidir; genç kızların kendilerine çeki düzen verdiği, çocukların oyunlarda ait oldukları yeri, işten dönenlerin selamlaşma faslını santim santim ezbere geçirdiği yerin adıdır mahalle. Çoktandır unuttukları, bayramlarda bir vesileyle hatırladıkları, geldikleri yerle şimdi bulundukları yeri kıyasladıkları, dahası ‘doğduğun yer değil doyduğun yer’ sözünün dillerde hafif bir buruklukla terennüm edildiği mahalle; feleğin yakalarını hiç bırakmadığına dair inancı pekiştirir… Kutsaldır, yazılı olmayan kuralları vardır: Uluorta mangal yapmak, bayramlarda dargınlığı devam ettirmek, zaten perdeleri sıkı sıkıya kapalı olan pencerelere bakmak ve birlikte yaşamaya ilişkin her türlü ihanet, affedilmez kusurlar arasındadır. Herkes birbirini tanır, nüfusun azlığından çok, herkesin benzer şekilde yaşamasından, nereden geldiklerinin bilinmesinden dolayı bir tanınmışlık söz konusudur. Bu tanıdık dünyanın sınırlarının ihlâli hemen tespit edilir, ‘ev’in sırları görünmez bir şekilde herkese açıktır. Okulda çift dikiş giden çocuklar, protesto edilen senetler, gönlünü bir delikanlıya kaptırdığı için hatıra defterine silme şiir yazan genç kızların hangileri olduğu, turşunun en kallavisini, bulgurun en incesini kimin yaptığı bilinir ve mahallenin ‘sicil defterine’ işlenir. Bütün bu tanıdık olma durumundan dolayı bir ‘dayanışma ekonomisi’ geçerlidir mahalle içerisinde. Bakkal defterlerinin kabarıklığı, kirayı denkleştiremeyenlere destek verilmesi ve en önemlisi de herkesin benzer bir şekilde ihtiyaçlarını gideriyor olması bu dayanışma ekonomisinin göstergeleridir.

Popüler Kültür Harekâtı

Mahalle atmosferi Türkiye’nin kendine has popüler kültürünün inşa edildiği yerin adıdır. Mahallenin dışında ne olup bittiğinden ziyade, olan şeylerin mahallede nasıl kabul göreceği önemlidir. Kahverengi şişeli Tekel biralarının “ülsere iyi gelir” diyerek içilmesi; ‘Zengin ve Yoksul’ dizisinde haksızlığa uğrayan küçük kardeşin daha çok sevilmesi; ‘Güne Bakış’ programının ‘Kele Bakış’ olarak tahrifata uğratılması; ‘Karaoğlan’ın umut olması; futbol maçları; pazar günleri topluca gidilen piknikler, çocukların büyüdüğünde bir devlet kapısına sokulması, hep mahallenin dışında olup biten şeylerin nasıl yansıdığının belirtileridir. Mahalle atmosferi belki de Türkiye’nin yakın döneminde üzerinde bahsetmeye değer tek popüler kültür harekâtıdır; iyilik, dayanışma, sevdalanma, haksızlığa karşı direniş, kötülüğü alt edemediği noktada mizahın gücüne sığınma hep mahalle atmosferiyle ifade edilir. Bundan dolayıdır ki Turist Ömer namlı Sadri Alışık ahir ömründe bütün dünyayı gezip sonradan mahalle arkadaşlarının yanına uğrar; bundan dolayıdır ki en ünlü futbolcular, en bitirim delikanlılar, şöhretli artistler hep geldikleri mahalleyle birlikte anılır olmuştur. Hafızaların en derin noktalarına nakşeden ‘Balatlı’, ‘Kadırgalı’ gibi namlar hep mahalledeki icraatların sonucunda ulaşılan ve onay gören mertebelerdir.

Vicdanlarını Diri Tutmak İsteyenlere

Mahalle’nin sınırları bellidir; coğrafi bir ifadeden çok bir ruh halinin, bir varoluş şeklinin göstergesidir bu sınır… Tevekkülün, dayanışmanın, birbirlerine benzer yaşamların, kendi içerisine kapanık olmanın tezahür ettiği bu sınırlar, tam da bu sınırları ifade eden kavramların değişmesiyle birlikte tahribata uğradı… Mahallenin sınırlarında her zaman apartmanlar, o apartmanlarda yaşayan zenginler vardı, her zaman bu mahalle atmosferinin dışında İsviçre’de kayak, Paris’te alışveriş yapıp, çocuklarını tahsil için Amerika’ya gönderenler vardı. Fakat ne zaman ki o mahallede yaşayanların da vitrinleri dolduran envai çeşit yiyecekleri alabilme ihtimali belirdi; ne zaman ki “Biraz İngilizce, biraz bilgisayar…” diyerek çocukların ‘geçerli’ meslekler edinmesi gerektiği fikri doğdu; ne zaman ki elinde kalemi gözüne sokarcasına sallayan bir kişi televizyondan “Artık devir değişti!” dedi, o zaman mahallede bir şeyler değişti. Artık evlerin içinde olanlar bir sırdı; herkes kendi meşrebince startı verilmiş yeni dünyanın içerisinde yer kapma yarışına girdi. Beraber gidilen piknikler, bayram ziyaretleri seyrekleşti, ‘mahallenin sicil defteri’ne yazılacak şeyler bulunamaz hale geldi.

Deyim: “Mimarlar mahalle yapamaz.

Mahalle, içinden sokaklar, insanlar geçen; kendine dönük olduğu kadar dışa kulak kabartan ve başkasına misafirperver olabileceği gibi, onu içine almayı reddedebilen bir yapı, bir oluşum, bir deneyim alanıdır.

Bir mahalle için bakkal vazgeçilmez köşetaşıdır. Bakkalsız mahalle antensiz radyoya benzer. Her mahallenin bir bakkalı olabileceği gibi, hem bakkalı, hem de bir avlusu olabilir. Bu avlu hem bir buluşma mekânı, bir oyun alanı, piknik mekânı, çöplük, hem de çiçeklik, bataklıktır. Bazı mahallelerde eski sâkinler artan emlak değerlerine dayanamayıp evlerini satmaya ve yeni gelenlere bırakmaya başlarlar. Bu yeni gelenler de güvenlik gerekçesi ile mahalleye bir bekçi kulübesi ya da güvenlik görevlisi kondurabilir, ev içini dahi aydınlatan güçlü sokak lambaları takabilir, hatta ve hatta mahalledeki çamaşır iplerini kesmek isteyebilir. Bu durumda mahallenin eski sakinlerinin birlik olup, yenilere ‘bir cevap’ vermesi beklenir.

Avlu mahallenin merkezinde ise –ki bu bir meydan da olabilir (ortasında bir kule olması şart değildir)– bu avludaki orta nokta kaçak radyo yayını yapmak için antenin yerleşeceği alan olarak düşünülür. Tüm mahallenin gözlem alanına giren avlu, anten için güvenlikli ve rahat yayılım sağlayan açıdadır. Avlu sayesinde tüm mahalle kendini fiziki olmayan bir mekânda toparlar; bu mekân radyo stüdyosunun başka bir hâlidir. Radyo, mahallenin misafir odası görevini görebilir. (Bkz; Balkon Radyosu)

Seçil Yersel

 

Ara Sıcaklar

Artık mahalle ve mahalle atmosferi bir nostalji ürünü; hâlâ vicdanlarını diri tutmak isteyenlere ara sıcak nevinden bir yiyecek olarak sunuluyor. Oysa Türkiye’nin kendine özgü o tek popüler kültür harekâtının tedavülden kaldırılışını kutsayanların; çok kanallı televizyonlar, banka kartları, borsa spekülasyonları, Hollanda peynirleri, Macar salamları, Fast-food dükkânlarıyla ‘daha zengin’ bir dünyanın içerisinde olduklarını her dile getirişinde o mahalle atmosferi hafızaların daha da derin yerlerine sürülüyor. Şimdi önümüzde bir soru var: Ya mahalle atmosferiyle birlikte Türkiye’nin kendine has tek popüler kültürünü anlayıp nereden geldiğimiz ve şu anda ne yaptığımız üzerine kafa yoracağız, ya da çoktandır korktuğumuz geleceğin yanına geçmişi de korkularımız arasına sokup, yalnızca ara sıcak sunulan bir nostalji ürünü haline getirip paketleyeceğiz.

Nuh Köklü 

www.acikradyo.com.tr 

20 Mayıs 2002.

 

RA:Mahalle; yalnızca bir yerleşim yerinden ziyade bir ‘durum’un, o durumdan yola çıkarak şekillenen bir varoluş biçiminin adıdır.

Paylaş:

Önceki Yazı

Mağrur Bamba

Cheickh Lô ile söyleşiden
Bamba bir ruhani liderin adı. Bamba Ma Woor da ‘Mağrur Bamba’ demek. Fransız askerleri Afrika’ya geldikleri zaman, başkaldırıp boyun eğmeyen…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Mahalle Futbolu

Tan Morgül
Endüstriyel ve profesyonel futbola karşı, futbolun en demokratik, katılımcı ve yaratıcı alanı. Futbolsever için çekilinecek en nadide savunma mevzisi. Hollanda’nın…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Granny D

Granny D. Haddock
Ülke çapında Granny D (D Nine) olarak bilinen Doris Haddock, 97 yaşında Amerikalı bir büyükanne. 1999 yılında, 90 yaşındayken, ülkede…
Devamını Oku

Silikon

Nazif Topçuoğlu
Atom sayısı 14, atom ağırlığı 28,09, yoğunluğu 2,34 olan, 1420°C’de eriyen, endüstride geniş ölçüde kullanılan ve doğada oksijenden sonra en…
Devamını Oku

Sıçma Hakkı

Adem Örmar
21. yüzyılın ilk on yılı bitmeden; dünyada sessiz sedasız büyük bir devrim oldu: İnsanlık tarihinde ilk kez şehir nüfusunun kırsal…
Devamını Oku