Ahmet Çakaloz

Madrigal

sözcüğü birbirinden bağımsız iki ayrı anlam taşıyor. Çünkü Madrigal hem bir şiir formu, hem de bir müzik türü. En erken Madrigaller İtalya’dan, 1320’lerde ortaya çıkmış. 14. yüzyıldan kalma Madrigallerin ortak özelliği de iki veya üç mısrayı, bir veya iki mısralık bir nakarat takip edecek bir yapıda ve çoğunlukla da üç ses için yazılmış olmaları.

15. yüzyılın ortalarında ortadan kaybolan Madrigaller 16. yüzyıl ortalarında bir manzum biçim olarak yeniden ortaya çıkışını Petrarca’ya borçluydu. Bu dönemde Madrigal müzikte ciddi, dindışı bir tarz olarak, ve bu kez dört ilâ altı sesli olarak birçok İtalyan besteci tarafından işlendi. Fransız chanson’larından ve bir tür ilahi olan motet’lerden de etkilendi ve böylece ‘sözcüklerle resim yapma’ tekniği bu müzik tarzında çok kullanılır hâle geldi. Esas üretim merkezi Venedik olan Madrigaller ritm ve armoni bakımından zenginleşerek ve başka şarkı biçimlerinden gitgide daha çok etkilenerek Rönesans Çoksesliliği ve Erken Barok dönemlerinde de devam etti. Bu zamana kadar hep a cappella (çalgı eşliksiz) besteler olagelen madrigaller, sürekli bas ve diğer enstrümanların eklenmesi; diğer yandan da yeni bir dindışı müzik formu olarak opera’nın gelişmesiyle özgünlüğünü yitirmeye başladı. Gesualdo ve Monteverdi’ye gelindiğinde artık cantata ve dialogue biçimlerinden neredeyse ayırt edilemez hâle geldi, âdeta bu türlerle iç içe geçti.

Madrigal bu uzun yolculuğu sırasında Venedik’ten Londra’ya kadar uzandı. İngiltere’de, 16. yüzyılın son dönemlerinde, şiirde sonnet formunun yaygınlaşmasıyla eşzamanlı olarak, İtalyan Madrigalleri tercüme edilip seslendiriliyordu. Böylelikle Madrigal İngiltere’de Rönesans dindışı çoksesli bir şarkı biçimi olarak gelişti. Sonraları özgün İngiliz Madrigalleri yazan besteciler, basit sözlü, hoş melodili, hafif, İtalyanvari Madrigaller yazdılar; “Kuzular meleşir meralarda / Kuşlar ötüşür dallarda / Aşıklar yayılır çayırlara / Şen olalım, geldi bahar, fal-lal-la” benzeri, bazıları pek hülyalı, bazıları da epeyce edepsiz sözleri olan manzumeleri bestelediler. Bugün, tabiatıyla, hâlâ hatırlanan ve ilgi çekenler sadece bunlar. Zamanının en önemli dindışı şarkı biçimi olan Madrigal, başka Avrupa ülkelerinde de varoldu ama hiçbirinde İngiltere’deki kadar revaç görmedi. 17. yüzyıl ortalarından itibaren ise, yok oldu. Ahmet Çakaloz .

Paylaş:

Önceki Yazı

Madam Anahit

Cezmi Ersöz ile söyleşiden
Madam Anahit Tarlabaşı’nda otururken ben kendisini ziyaret ettim. O ev yıkıldı ne yazık ki. Çok üzülüyordu, o evde anıları vardı,…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Mağara Adamı

Ömer Madra
15 bin yıl kadar önce Avrupa’nın büyük bölümü buzul çağının pençesinde tir tir titreyip duruyordu. İşte o çağda, bugünkü Fransa’nın…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Ouverture à la Française

Çev: Ümit Topuz, Isabelle Verdier
Fransızcada uvertür ‘açıklık’ demektir. Müzikte bu ifade 17. yüzyılın başlarında Barok dönemde belirir ve vokal eserler kadar çalgısal süitlerin girişi…
Devamını Oku

Deprem

Açık Radyo
16 Ağustos 1999 Pazartesi gecesi, bir daha huzurlu bir uykuya kolay kolay dalamayacağımızı bilmiyorduk. Sonra Pazartesi Salı’ya döndü, birkaç saat…
Devamını Oku

Açık Alan

Açık Radyo
2005 yılı sonbaharında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden bir grup öğrenci bitirme projesi olarak Açık Radyo üzerine çalışmaya başladı. Bu doğrultuda gençlerin…
Devamını Oku

Stendhal Sendromu

Şenol Ayla, Serol Teber
  Stendhal Sendromu’nu şöyle tanımlayabiliriz; Yazar Stendhal Floransa’ya gittiği zaman, o kadar küçük bir mekân içinde o kadar çok kültür,…
Devamını Oku