David Sylvian’ın Açık Radyo’ya röportaj vereceğini haber aldığımda ilk Levent’e gitmiştim. Sıkı bir Japon hayranıydı ve David Sylvian’ın solo albümlerini de kaçırmazdı. Hatta bir gün Sek Sek programını yaparken, Daniel Lanois çaldığımda hemen sormuştu, “neden David Sylvian yok?”. Levent programların akışına direkt müdahale edebilen ender teknisyenlerdendi. David Sylvian röportajı öncesi Dead Bees On A Cake albümü çıkmadan iki ay önce bana ulaştırılmıştı. Hemen bir kopya da Levent’e ayarladım. Hiç unutmuyorum Daniel Lanois, Yes ve bir adet de Van Der Graaf Generator albümüyle birlikte akşamki Sek Sek programından önce Levent’e sürpriz yapacaktım. Sabah kalktığımda Açık Radyo’nun sitesine girdim ve Ömer Abi’nin mesajıyla uyandım: “Günaydın Levent”. Levent ölmüştü. Sürekli ‘astım’dan konuşurduk. Ventolin’e bağışıklık kazandığını ve artık başka çareler bulması gerektiğini söylerdi. Bende de var derdim, astım. Kriz ânında sokaklara atlıyorum ve ortalıkta dolaşıyorum. Nefes alamıyorum derdim, düzeltirdi hemen: “Astım nefes alamama değil, nefes verememe sorunu.” Öyleydi hakikaten, Levent belki de kalyonuyla sigarasından bir nefes aldı ve o sonsuz uykuyu üstüne örttü. (Bkz; Gececi) Osman Kaytazoğlu .