Bir yapının bölmelerinin, odalarının açıldığı geçit. Dilin kıvraklığını, evrimini tanıtlayan bir etimolojisi var. Kökeni Latince ‘currere’. Sonra İtalyanca ‘correre’. Koşmak yani. Oradan da Fransızca’nın ‘corridore’una…
Şişli’nin eski, yüksek tavanlı yapılarının; uzun, ‘L’ çizebilen, evin içinde dönüp dolaşan koridorları, evin yerleşik olmayanlarının ağırlanacağı salon ile ‘ev içi’ olanı, mutfağı, odaları, banyoyu birbirinden ayırır. Işık almazlar genellikle; oyun oynamasını bilmeyene iç sıkıcı bir ulaşım zorunluluğu.
Açık Radyo’nun koridoru başka. Radyonun binasını ziyaret etmemiş olanlar, ‘Açık Gazete’de ‘Ömer Madra’nın koridoru’nu bilirler.
Ne hacmi, ne şekli, ne nereden başladığı, ne nerede bittiği bilinen bir yerdir Madra’nın koridoru. Dinleyen, orada, arananın içinden şipşak bulunuverdiği devasa bir gazete kupürleri arşivi olduğuna, kâinat meseleleri üzerine fevkalade stratejik, berrak kararlar alınabilen büyülü bir atmosfer olduğuna, Açık Gazete partnerlerinin ceza niyetine âni sözlülere tek ayak üzerinde kaldırıldığı, notu kıt hoca Ömer Madra’nın insafına bırakıldığı bir derslik olduğuna –bu sözlülerin sonuçlarını bilmiyoruz– bunların hepsinin aynı anda gerçekleştiğine inanabilirler.
Radyo binasına gidip gelenler, bu koridorun görece kısa, hatta dar olduğunu bilirler. Çay ocağı, prodüksiyon stüdyosu, yayın stüdyosu, arşiv, gelenlerin ve telefonla arayanların karşılandığı masa ve pek sık kullanılan bir tuvalet bu koridorun üzerindedir. ‘Koridor’, radyonun yüreğini içinde saklar, korur, ifşa eder.
Radyonun en kalabalık yeridir. Günün 24 saati, ziyaretçiler, programcılar, onların ziyaretçileri, program konukları, radyonun çalışanları eksik olmaz. “Açılın!” diye koşturanı boldur; koşturana yol verirken kenara çekilen, kendi aralanmış zamanında sohbetini sürdüren, yayın ya da kayıt zamanını bekleyeni de boldur.
‘Koridor’da karşılaşılır. Gülümsenir. Kahkaha atılır; “ses yayına gider, dikkat” diye uyarı alınır; bol sohbet edilir; çay, kahve, sigara içilir…

Gündüzü hararetli, gecesi demlidir. Ne zamandır birbirini görmeyenler ‘koridor’da hasret giderir, haftada bir görüşmeye alışan aynı günün programcıları arayı kapatır. Küsler selamlaşmaz, birbirine değmeden geçer gider; âşıklar öpüşmeyi ihmal etmez; bir bakarsın bir yerden yeni aşklar başlar. Hepsi göz önünde, hepsi kalabalıkta görünmez.
Velhasıl, ‘koridor’u en hayati, en canlı yeridir Açık Radyo’nun. Zihin tiyatrosunun açık sahne arkası, ‘evin içi’dir bir bakıma.
Hatta daha iyisi, bu acayip, şaşırtıcı nüfusun ‘meydan’ıdır. Olur a, bir daha ‘koridor’dan söz edildiğini duyarsanız hoparlörden, bu meydan aklınızda bulunsun…
Tolga Korkut