klasik tıp tarihine 1884’lerde geçmeye başladıysa da kokainin ya da koka bitkisinin yapraklarının kutsal etkisi, çok eski dönemlere, yüzlerce, binlerce yıl eskilere, neredeyse Maya uygarlığına kadar gidiyor. O dönemde Orta Amerika yerlileri önemli ritüellerde, dinsel toplantılarda ya da bireysel, kişisel yaşamlarında kokain yapraklarını sık sık çiğniyorlardı. Zaman içinde Hıristiyan kilisesi Latin Amerika ülkelerinde bunun kullanımını yasakladı.
Ekstazi ve halüsinasyon oluşturan uyarıcı ve öforik etkilere sahip bu bitkinin bir miktar da afrodizyak etkisi var. Yerliler ise yaklaşık 2,5 m boyundaki yeşilliğe ‘bitki’ bile değil ‘çalı’ diyorlar. Demetler hâlinde yeşil yaprakları ve kırmızı üzüm benzeri yemişleri var, ama uyarıcı madde yapraklarından elde ediliyor. Beyaz kristaller halinde bir alkaloit. Freud’un bu konuda muhtemelen ilk okuduğu makale, askerî bir dergiden alınmış. Bu makaleye göre, gerek Prusya ordusunda, gerek Çarlık ordusunda yorgun askerlere ya da savaşa hazırlanmak üzere olan, hücuma geçmek üzere olan orduya kokainli-kokalı içkiler içirilmekteymiş ki daha kışkırtıcı, daha saldırgan, daha öforik, daha canlı olsunlar, yorgunluklarını üzerlerinden atsınlar… Freud bunu okuyunca kokain ile ve daha çok onun antidepresif yanıyla ilgilenmeye başlıyor. Aradığı ilacı bulduğu kanısında, son derece heyecanlanıyor ve bunun üzerine ciddi makaleler hazırlıyor. Ama o sırada, tam bunları konuşurken, Viyana göz kliniğinde bir hastasının kokain içtikten sonra yüzünün bazı bölümlerinde uyuşukluk ortaya çıktığını görüyorlar. Freud hâlâ bunun antidepresif yanıyla uğraşırken bir göz hekimi kokaini göz ameliyatlarında lokal anestetik olarak kullanmaya başlıyor. Serol Teber . Der; Şenol Ayla . Pr; Didik Didik Freud . Yt; 10 Mayıs 2004 .