Son yıllarda biz sözcük var ki, sıkışık belediye otobüsünde bir kalça sağa, bir bacak sola kendine yer açan İstanbullu vatandaş misali daldı âlemlere ve bütün dillere dolandı; iyi bildiniz, ‘keyifli’. Eskiden en başta zevkli, sonra tatlı, güzel, iyi, hoş, lezzetli, hatta akıllı ve hatta ve hatta kullanışlı olan şeyler şimdi artık ‘keyifli’ olarak tanımlanmaya başladılar. Sanırım kendi anlamından taşan ve önce civarındaki, sonra da uzağındaki kavramlara doğru genişleme yaşayan böyle başka bir sözcük olmamıştır. Bu taşkınlık artarken sözcüğün sahip olduğu asıl anlam kayıp gitti ve kendisini tanımlaması için yeni bir sözcük bekler oldu.
Bu güzel sözcüğümüz, doksanların ortalarında çaktırmadan, usul usul kullanıma girmişti aslında. Özellikle medya, reklamcılık, belki bir ölçüde de finans ve akademi ortamlarında çınlamaya başlamıştı. “Bilmem hangi filmi izledik, çok keyifliydi; Ahmet’i çok severim, keyifli bir insandır; Mavi Tur’a gitmediniz mi, çok keyiflidir.” Örnekler çoğaltılabilir ama benim duyduğum en ‘aşırı’ örnek bir kapalı otopark hakkındaydı, çok keyifliymiş.
Kulakları tırmalaması nedeniyle kullanımına en baştan muhalefet edenler dışında, büyük çoğunluk, bu sözcüğün pek de farkına varmadı; farkına varıldığında ise zaten herkesin dilindeydi. Kullanımının gramer bakımından sorunlu olması (Çok keyifli bir film, yani keyfi yerinde bir film!!) dilbilgisi uzmanlarının dikkatini çekmemiş olacak ki, bu konuda bir açıklama ya da uyarıya rastlanmadı. Dilin değişen ve yaşayan bir organizma olduğu göz önüne alınırsa, talim ve terbiye kurullarının aldığı kararlarca yönlendirilemeyeceği açıktır. Ancak hemen her konuda resmi bir görüş geliştirmeyi başarmış olan devletin bu konuyu nasıl olup da ihmal etmiş olabileceği de gerçek bir muammadır.
Atlanamayacak bir diğer nokta ise, belki de ironik olarak, keyiflerin toplumsal olarak ciddi olarak kaçtığı, sağlık, afiyet ve huzurun başta ekonomik krizler, sonra da işsizlik, demokrasi kıtlığı, Kürt sorunu gibi birçok gerekçeyle zedelendiği bir dönemde bu sözcüğün kullanımın yaygınlaşmasıdır. Sanki “işler ayna, çal çal oyna” vaziyetleri var da her köşe başından ayrı bir “çok keyifli” nidası yükseliyor.
Rahmetli dedem “keyif eşekte olur” derdi, şu anki yaygın kullanımını görse ne derdi diye ayrıca merak etmekteyim. Güçlü Gözaydın .