Emre Zeytinoğlu

Kenti Öldürmek

Cansız varlıklara ‘can’ yakıştırmak, insanların genel eğilimi. Mitolojik öykülerden, farklı koşullarda modern toplumlara sıçrayan bir alışkanlık bu. Yani metropol insanının, kırmızı ışıkta durmayan ya da tam yaya geçidinin üzerine park etmiş bir otomobili, sanki canlı bir varlıkmış gibi tekmelemesi ve onun canını yakacağını düşünmesi gibi bir şey.

Nurdan Gürbilek “Vitrinde Yaşamak” adlı yazısında (Defter, Sayı: 7, 1988), Le Corbusier’nin 1924 yılında Champs-Elysées’de yürüyüş yaparken trafikten rahatsız olduğunu, bu caddenin hiç de 20 yıl öncesinin güzelliğini ve rahatlığını taşımadığını düşünerek “sokağı öldürmek gerekir” dediğini belirtir. Sokak öldürülecektir. Le Corbusier’nin bu düşüncesi, Martin Scorsese’in Taxi Driver filminde uygulamaya geçirilmiştir. Manhattan’da çalışan bir taksi şoförü (Robert de Niro), yaşadığı kente savaş açmış ve asla uyum sağlayamadığı o kenti öldürmek için müthiş bir mücadeleye girişmiştir. Meltem Ahıska yine Defter dergisinde (Gürbilek’in yazısından 2 yıl sonra: Sayı: 19), bu taksi şoförünün savaşını anlamlandırma işine girişir. Ahıska’ya göre, Metropol yaşamı bireyin doğal yapısını aşar ve ona kendi kurallarını dayatır. Birey bu kurallara uyum sağlamaya çalıştığı sürece, yaşadığı kentin kötü sürprizleriyle de karşılaşacaktır. Kent artık olası tehlikelerin alanı haline gelmiştir. Kentte ‘öteki’ler vardır.

Le Corbusier ve Walter Gropius.

Kentteki yaşam maddileşmiş ve nesneler ile tanımlanır olmuştur. Orada o kadar çok ‘uyaran’ vardır ki, bireyin bunların tümünü algılayabilmesi imkânsızdır. Toplumun dinamik işleyişi, bireyi hiç takmaz ve birey kendi yalnızlığını şiddetle deneyimler. Kent ve onun nesneleri, bir vampir gibi kişinin insanların kanını emmektedir. Her an bir trafik kazasına kurban gidebilir ve her an bir doğalgaz patlamasında havaya uçabilirsiniz. Ve o kent, her tür nesnesiyle birlikte, size düşmandır ve size karşı pusuda beklemektedir.

Para ve Zamanın Köleleri

Hem Gürbilek’in hem de Ahıska’nın saptamalarının temelinde, Georg Simmel vardır elbette. Henüz 20. yüzyılın başında (1903) Metropol ile zihinsel yaşam arasında bir ilişki kuran Simmel, sorunları, metropolün ‘para’ya ve ‘zaman’a endeksli işleyişinden söz etmiş ve her yaşam parçasının, doğallıktan maddiyata kaydığını vurgulamıştı. Zaman gibi göreceli bir kavram, cep saatleri piyasaya sürüldüğünden beri, kişiyi ‘tek’ bir zamana bağımlı kılmış ve onu dakik bir makine haline getirmemiş miydi? Zaman bile kentte sanki insanların karşısına çıkmış bir hasım gibi ‘görünen’ bir nesneydi artık. Her soyut kavram insanlar tarafından önce birer nesneye indirgeniyor, ama hemen ardından da o nesneler canlı varlıklarmış gibi, zihinlerde yeniden yaratılıyordu. O zaman da, gerçekte neyin soyut, neyin somut olduğu; neyin doğal, neyin yapay olduğu birbirine karışıyordu. Örneğin bazen bizi sevmeyen trafik canavarı pusuda kanlı planlar kurarken, bazen de top bizi sevmediği için maçtan mağlup ayrılıyorduk.

1903’ten bu yana çok zaman geçti. İnsanlar o zamandan beri evrenin sırlarını iyiden iyiye çözdüklerine inanıyorlar. Ama çözülmüş her sırrın temelinde, bilinmezliklerle dolu bir dünya daha yatıyor. Bu durumda ise yine o insanlar, bilinmez dünya ile görünür dünyayı birbirine ekleyip, “ne görünüyorsa odur; tüm bilinmezliklere rağmen…” demekten başka çare bulamıyorlar.

Emre Zeytinoğlu 

Paylaş:

Önceki Yazı

Kemençe

Bülent Aksoy
Açık Radyo’nun Pozitif’le birlikte düzenlediği iki müzik şenliği unutulmayacak birer sanat ve kültür olayıydı. (Bkz; Şenlik) Resmî, yarı resmî, resmî…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Keyifli

Güçlü Gözaydın
Son yıllarda biz sözcük var ki, sıkışık belediye otobüsünde bir kalça sağa, bir bacak sola kendine yer açan İstanbullu vatandaş…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Oyun

Emre Zeytinoğlu
ciddi bir iştir. Yani Freud’un dediği gibi, “oyunun zıddı olan şey ciddilik değildir.” Gerçek dışı bir şey de değildir; üstelik…
Devamını Oku

Refah Faciası

Hasan Ersel
23 Haziran 1941’de bu Refah şilebi içerisinde çok sayıda deniz subayı, deniz eri, hava öğrencisi, hava subayı ve tabii ki…
Devamını Oku

Vicdan

Şenol Ayla
“Vicdan hepimizi korkak yapıyor.” Hamlet, William Shakespeare . Serol Teber . Der; Şenol Ayla . Pr; Didik Didik Freud .…
Devamını Oku

Sevgili Oğlum

Çev: Ömer Madra, Izak Frankental
  Sevgili oğlum Arik, canım ciğerim, Filistinliler tarafından öldürüldü. Mavi gözlü altın saçlı oğlum her zaman bir çocuk masumiyetiyle gülümser,…
Devamını Oku