Tiger, tiger, burning bright
In the forests of the night,
What immortal hand or eye
Could frame thy fearful symmetry?
Kaplan, Kaplan,
Gecenin ormanlarında
Aleviyle parlayan
Hangi ölümsüz el ya da göz,
Yaratabildi o dehşetli simetrini?
William Blake
Kaplan yani latince adı ile Pantera Tigris Tigris, kedigiller familyasına ait yırtıcı etoburlardan biridir. Yetişkin kaplanlar yalnız yaşamayı tercih ederler. Bu sayede ne zaman bir avla karşılaşacağını bilmeyen kaplanlar yaşadıkları ortamda avlara kalabalık şekilde yaklaşmaktan ve onları kaçırmaktan daha çok, avlara baskın yaparlar. Belki bu özelliklerinden dolayı Örümcek adamın kız arkadaşı Mary Jane çoğu zaman ona ‘Kaplan’ diye hitap eder. Örümcek adam düşmanlarını altedip yanına geldiğine MJ kollarını onun boynuna dolar ve şöyle der: “Naber kaplan?”

Yabani domuz ve antilop türleri kaplanların temelde avladıkları hayvanlardır. Kaplan avına sürünerek yaklaşır ve en yakın mesafeden hamle yapar. Kaplanlar, bir seferde 18 kilodan fazla et yiyebilirler Bir yedikten sonra birkaç gün birşey yemezler. Bazen avlarını güvenli bir yere taşıyıp orada günlerce yerler.
Şere Kan
Rudyard Kipling’in Orman Çocuğu kitabındaki meşhur kaplan Şere Kan, ya da takma adıyla Lungri, saldırgan ve kendini beğenmiştir. Doğuştan topal olan Şere Kan, William Blake’in şiirinde bahsettiği dehşetli simetriden yoksundur. Yine de kendini ormanın efendisi olarak görür. Şere Kan orman çocuğu Mogli’nin de en büyük düşmanıdır. Küçük Mogli’ye sahip çıkan kurt ailesi onu Şere Kan’dan korumaya kararlıdır.
“Gözleri öfkeden şimşek çakan baba kurt, kaplana kibarca ne istediğini sordu.
Kaplan: Avımı istiyorum. Bir insan yavrusu buraya gelmiş. Anası babası kaçıp gitti. Dışarı çıksın. O benim! Dedi.
-Biz kurtlar özgür ve apayrı bir topluluğuz, dedi baba kurt. Soğukkanlı görünüyordu. Emirleri yalnız ve yalnız sürümüzün önderinden alırız. İnsan yavrusu bizimdir. Öldürmemiz ya da sağ bırakmamız tamamen bizim bileceğimiz iştir.
-Bunlar da ne demek oluyor! Saçma sapan sözlerle bana zaman kaybettirme. Ben burada, sizin ininizin önünde hakkım olan birşeyi istiyorum. Bunu yanına bırakmam. Dikkat et, karşında kaplan konuşuyor!”
Dişiler 3 yaşında erginliğe ulaşır ve çiftleşmeye hazır olduklarında koku ve seslerle bunu bildirir. Gebelik 103 gün sürer. Bir defada 2-3 yavru yaparlar. Doğumda genellikle bir yavru ölür. Kaplanlar kör doğarlar. 6-8 hafta anne sütü emerler. Sonra anneleri onlara av eti verir. 18 aylıkken kendi avlarını yemeye başlarlar. Yavrular 1,5-3 yaşlarında anneden ayrılır. Dişiler anneden ayrıldıktan sonra anneye yakın bir sahaya yerleşir. Erkekler daha uzağa giderler.
Hobbes
Bill Watterson’un Calvin ve Hobbes çizgi romanındaki yavru kaplan Hobbes, altı yaşındaki Calvin’in oyuncak kaplanı ve hayal arkadaşıdır. Beraber oyunlar oynar, uzay canavarlarıyla çarpışır, ‘Gıcık Kızlardan Kurtulma’ kulübünü kurarlar. Calvin ve Hobbes maceralar yaşarken Calvin’in annesinin arabasını çarptıklarında ya da evi darmaduman ettiklerinde bu çoğunlukla Hobbes’un işidir.

İkisi rahatça gezip dolaşırlar; fakat anne, baba ya da başka herhangi biri yanlarına geldiğinde Hobbes oyuncak bir kaplana dönüşür. Oyun oynarlarken Hobbes muhteşem kaplan gücünü sergilemekten hoşlanır. Ama Calvin’i hiçbir zaman incitmez. Yine de şöyle der: “Kaplanı ormandan çıkarabilirsiniz belki, ama ormanı kaplanın içinden çıkarmak: işte bu imkânsız.”
Richard Parker
Yann Martel’in Pi’nin Yaşamı adlı kitabındaki kaplanın adı ise Richard Parker. Hintli küçük bir çocuk olan Pi’nin babası bir hayvanat bahçesi işletirler. Pi 16 yaşına geldiğinde hayvanların bir kısmını yanlarına alıp Kanada’ya göç etmeye karar verirler. Gemi fırtınada batınca Pi bir filikaya sığınmayı başarır ancak filikada yalnız değildir… Okyanusun ortasında yanında bir sırtlan, bacağı kırık bir zebra, dişi bir orangutan ve 300 kiloluk Bengal kaplanı Richard Parker vardır.
Kaplanın postundaki çizgiler avına karşı bir kamuflaj görevi görür. Kuyrukları hızla koştuklarında bir denge unsurudur ve bir iletişim aracıdır. Yetişkin kaplanlar, çalılıklara ve ağaçlara idrar ve kokulu akıntıyla işaret koyarlar. Bazen de tırmıklayarak ağaçlara işaret koyarlar. Kaplanlar, suyu severler ve çok iyi yüzücüdürler.
“Sırtlan titredi. Gözleri donuklaştı. Bitmişti. Richard Parker onu bıraktı ve hırladı. Ama sessiz, özel ve gönülsüz bir hırlama gibiydi bu. Soluk souğa kalmıştı, dili ağzından dışarı sarkıyordu. Dudaklarını yaladı. Başını salladı. Ölü sırtlanı kokladı. Başını kaldırıp havayı kokladı. Ön ayaklarını kıç tarafındaki banklara yaslayıp dikildi. Ayakları ayrıktı. Her ne kadar yavaş sallanıyor olsa da, sandalın kıpırtılarından hoşlanmadığı belliydi. Küpeştenin ilerisinden açık denizlere baktı. Yavaşça, huysuzca hırladı. Yeniden havayı kokladı. Yavaşça başını çevirdi. Döndü, döndü –dört döndü– ta ki doğrudan bana bakıncaya dek. Keşke size bundan sonra olanı, gördüğüm değil de hissettiğim şekliyle anlatabilseydim.

Richard Parker’ı, onu en gösterişli biçimde gösteren açıdan gözlemledim: Arkadan, yarı dikilmiş, başı dönük halde. Duruşunda yapmacık sayılabilecek bir tavrı vardı, kasıtlı olmasa da sahte bir güç gösterisi gibi duruyordu. Ne güç, ne gösteri üstelik. Varlığı eziciydi, ama aynı zamanda da kıvrak bir zarafete sahipti…”
Kaplan Sutra
Adamın biri, tarlalar arasından yürüyüp geçerken bir kaplanla karşılaştı. Hemen kaçmaya başladı, kaplan da kovalamaya. Bir uçurumun kıyısına gelen adam yabani bir sarmaşığın ucunu yakaladığı gibi uçurumdan aşağı doğru sallandı. Hemen yukarısında duran kaplan gözlerini ona dikmiş, havayı kokluyordu. Korkuyla titreyen adam aşağı baktığında, uçurumun dibinde kendisini yemek için bekleyen bir başka kaplan daha olduğunu farketti. Onu koruyan tek şey tutunduğu sarmaşıktı.
Derken biri siyah ve biri beyaz iki fare sarmaşık dalını kemirmeye başladı. O sırada adam hemen yanıbaşında duran lezzetli çilekleri farketti. Sarmaşığa bir eliyle tutunup, diğer eliyle uzandığı çileği kopardı. Ne tatlıydı lezzeti!
Son Kaplanlar
Kaplanlar tükenen ve tükenme tehlikesi içinde bulunan türler arasında yeralıyor. Hindiçini Kaplanı, Sumatra Kaplanı, Sibirya Kaplanı ve Çin Kaplanı hayatta kalmaya çalışıyor. Son Java Kaplanı 1980 yılında, son Bali Kaplanı ise 1937’de yokoldu. Eskiden Niğde, Aladağlar bölgesinde de yaşayan İran Kaplanı ise 1968 yılında tükendi. Evliya Çelebi de seyahatnamesinde Aladağlar’daki kaplanların heybetinden bahsediyor. Evliya Çelebi bu dağlarda bolca kaplan bulunduğunu yazmış. Yine Seyahatname’de Manavgat’ın şimdiki Gündoğdu Köyü yakınlarında Sarısu civarında kaplan avlandığını da anlatıyor.
Kaçak avcılar kaplanları postları için avlarken, diğer yandan da kaplan kemiği tozunun ya da kurutulmuş kaplan penisinin cinsel gücü arttırdığına inanılıyor. Asya’da bu kemiklerin tozlarından yapılan ilaçlar büyük ilgi görüyor. Kaplan penisinden yapılan çorba 300 dolar. Kurutulmuş kaplan penisinin fiyatı ise 2.500 doları buluyor. Sibirya kaplanları tükenme tehlikesiyle burun buruna. Hindistan’ın Racastan bölgesindeki kaplanların da tükendiğinden endişe ediliyor. Kaplanların koruma altına alındığı Sariska bölgesinde 300 orman işçisi iki hafta boyunca kaplanların pati izlerini aradılar. Ne yazık ki bir tanesine bile rastlamadılar. Dünya kaplan nüfusunun yarısının yaşadığı Hindistan’ın Racastan kaplanları da artık sonsuza kadar yok oldu.
Sona Ertekin