Ömer Madra

İnsanlığın Efendileri

şirketlerin elinde biriken büyük güç ile demokrasi arasındaki ters ilişkiyi ortaya koyan ve ‘demokrasi elden gidiyor’ diye adeta dehşete kapılan insanlardan birinin, Amerika Birleşik Devletleri’nin “kurucu baba”larından Thomas Jefferson olduğu genellikle az bilinen bir gerçek. Büyük şirketlerin yeni kurulmakta olduğu dönemlerde, Başkan Jefferson’ın insanlığa önemli bir uyarısı olmuştu: Eğer güç ve kudret ‘bankacılık kuruluşlarının ve paralı şirketlerin’ eline kayarsa, Amerika’nın daha yeni yeni filizlenmekte olan gencecik demokrasi deneyi sona erer, Amerikalı yerleşimcilerin onca mücadele verip altettiği İngiliz sömürgecilerinin uyguladığı baskıcı rejimden daha beter bir mutlakiyetçilikle sonuçlanırdı.1

Thomas Jefferson’da Büyük Şirket Korkusu

Kapitalist Amerika Birleşik Devletleri’nin ‘kurucu babaları’ olan Jefferson ve arkadaşları Amerikan Anayasası’na demokrasiyi korumak ve gücün kontrolden çıkmasını önlemek amacıyla ‘kontrol ve denge’ (checks and balances) diye adlandırılan karmaşık denetim sistemlerini adeta ‘elleri titreyerek’ özenle yerleştirirken, işte böyle bir korkuyla hareket ediyorlardı: Demokrasi elden gidiverir ve bütün kuvvet şirketlerin eline geçiverir korkusuyla. Çünkü, şirketler, tanımları gereği, merkezî yönetime tabi, otoritenin tepeden aşağı doğru yapılandığı, kontrolün de münhasıran şirket sahipleriyle yatırımcılarında olduğu kurumlar. Şirketin dışındakilerin ondan hesap sorabilme olanağı hayli az ve bu denetim olanağı her gün biraz daha azalmaya devam ediyor. Artık muazzam birer güç ve kudret merkezi haline gelen sınırötesi şirketlerde, kamusal yarar adına bir denetim olması ya da toplumun kararlara herhangi bir şekilde katılması, neredeyse imkânsız halde. Toplumsal denetim, katılım ve dolayısıyla rıza elden gittiğinde, buna demokrasi demek de zorlaşmaktadır. Bu büyük tehlikeye daha 200 yıl önce işaret eden ABD Başkanlarından Thomas Jefferson’ı kimse dünya tarihinin gördüğü en büyük sermaye düşmanlarından biri saymıyor.

Adam Smith’te Büyük Şirket Korkusu

İşin ilginç tarafı, aynı tehlikeyi Jefferson’la hemen hemen aynı tarihlerde öngören biri de, Adam Smith’den başkası değildi: Klasik liberalizmin önde gelen isimlerinden ve günümüzde serbest piyasanın belki de en büyük ‘guru’su kabul edilen Adam Smith. ‘Görünmez el’ kavramının ‘mucidi’ sayılan Smith, 1776’da yazdığı dev boyutlardaki klasik eseri Milletlerin Zenginliği’nde merkantilist ve sömürgeci sistemi eleştirirken, tüzel kişiliğe sahip şirketlerin, kurumların, tekellerin vb. güçlenmesinden ne kadar korktuğunu açıkça ortaya koyuyor, ‘hisse senedi şirketleri’nin, istisnaî durumlar dışında, varlığını dahi sorguluyordu. Adam Smith’in temel korkusu, bu kurumların kişiselleşmesiydi: Yani, bu ‘tüzel kişi’lerin zamanla gerçek insan kişilikleri varmış gibi görünmeye başlamalarından ve insanların da onları bir daha içlerinden söküp atamaz gibi görmeye başlamalarından korkuyordu.2

Adam Smith, 1723-1790.

Herhangi bir yanlış anlamaya yol açmamak için altı çizilmesi gereken bir nokta şu: Adam Smith’i şuphesiz ki kimse bir sermaye düşmanı saymıyor. Smith elbette piyasa mekanizmasından yanaydı; çünkü, aynı zamanda büyük bir ahlak bilimci olan düşünür, insanların tamamen eşit olmaları gerektiğine inanıyordu. Klasik bir liberal düşünür olarak, insan karakterinin temelinde anlayış (sempati), dayanışma, kendi işinin denetimini kendi ellerinde tutma vb. kavramlar yattığına da sonuna kadar inanıyordu.3

‘…Rabbena, Hep Bana!’

Toplumsal işbölümü kavramı konusunda yazdıklarıyla da meşhur olan Smith’in, gerçekte yazdıklarının, kendisinden çok sonra yaşamış kimi akademisyenler (meselâ Milton Friedman ve onun Chicago okulundaki tilmizleri) tarafından tahrif edildiği görülüyor. Adam Smith, işbölümünün toplum için çok kötü şeyler doğuracağını yazmıştı. Medeni bir toplumda işbölümünün insanları düpedüz yoketmesini önlemek için toplum adına hükümet müdahalesinin zorunlu olduğunu da açıkça söylemişti.4

G-8 ülkeleri liderleri İskoçya’da Gleneagles zirvesinin sonunda otellerine dönerlerken.↩︎

Adam Smith, bununla da kalmıyordu. Ünlü kitabında, İngiltere’de geçerli olan merkantilist sistemin ve sömürgeciliğin, ‘siyasetin başlıca mimarları’ olan tüccarlara ve imalatçılara çok yaradığını, ama ülke halkına da adamakıllı zararlı olduğunu söylüyordu. O kadar ki, iki iş adamının ne zaman bir araya gelseler, mutlaka topluma zarar verecek bir plan yapacakları kanısındaydı. ‘İnsanlığın Efendileri’ diye tanımladığı tüccrlarla imalatçıları, ustaca kullandığı edebî diliyle şöyle lanetliyordu:

Feodal kurumların, kullandıkları bütün o şiddete rağmen asla gerçekleştiremedikleri şey, dış ticaret ve imalat erbabının sessiz ve hissizce yürüttüğü harekât, sonunda gerçek oldu işte … ‘Rabbena, hep bana’, dünyanın her döneminde insanlığın efendilerinin iğrenç düsturu oluyor anlaşılan. Bunlar, rantlarının bütün değerini kendileri tüketecek bir yol buldukları anda, bunu başka biriyle paylaşma konusunda en ufak bir niyet belirtisi göstermezler.5

Adam Smith, aya insan gönderilmesine yetişemediğinden, adalet ve demokrasinin önünü tıkayan güç sahipleri için İnsanlığın Efendilerini tabirini kullanmakta mazur sayılabilirdi; ama içinde bulunduğumuz uzay çağında artık ‘Kâinatın Efendileri’ teriminin kullanılması daha doğru gibi görünüyor. (Bkz; Bilgi İktisadı ve İktisadi Bilgi, Karl Polanyi) 

Ömer Madra 


  1. John F. Manley; “American Liberalism And The Democratic Dream” Policy Studies Review. Vol. 10, No: 1, Fall 1990 ve Charles Sellers; The Market Revolution: Jacksonian America, 1815-1846. New York: Oxford University Press, 1991. (s.269-270) in: Noam Chomsky, Understanding Power. New York: The New Press, 2002. (s. 192)↩︎
  2. Patricia Werhane; Adam Smith and His Legacy for Modern Capitalism. New York: Oxford University Press, 1991. (s. 125) ve Adam Smith; The Wealth of Nations. University of Chicago Press, 1976 (orijinali 1776), Book V, Chapter I. (s. 280-282) in: Chomsky, loc.cit. (dn:10)↩︎
  3. Adam Smith, op.cit, Book I, Chapter X. (s. 111) ve Werhane, op.cit. (s. 106) in: Chomsky, op.cit. (s. 221 ve dn: 34)↩︎
  4. Adam Smith, op.cit., Book V, Chapter I. (s. 302-303) in: Chomsky, loc.cit. (dn: 36)↩︎
  5. Adam Smith, op.cit., Book III, Chapter IV. (s. 437) in: Chomsky, op.cit. (s. 391 ve dn: 91)
Paylaş:

Önceki Yazı

İnsan Zekâsı

Zeynep Damar
İnsan Zekâsı, Dünya nereye gidiyor? Acaba tek yönde mi gidiyor? Bence değil, sorun da zaten oraya buraya çekiştirilip farklı yönlere…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

İnsomanyak

  Hemşire: Gittikçe çoğalıyorlar profesör… Doktor: Yapma ya? Semptomlar hepsinde aynı mı? Hemşire: Evet efendim. Geceleri uyuyamıyorlar. Sağa sola dönüyorlar,…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Güven Nil

Alper Kaliber
(1944 – 2001) Güven Nil ile 1961 yılında bir yolculuk sırasında tanıştık. O Avusturya Lisesi’nde öğrenciydi, ben Robert Lisesi’nde. Birer…
Devamını Oku

Keyifli

Güçlü Gözaydın
Son yıllarda biz sözcük var ki, sıkışık belediye otobüsünde bir kalça sağa, bir bacak sola kendine yer açan İstanbullu vatandaş…
Devamını Oku

Duvar

Adem Örmar ve Zeynpe Damar
Güvenlik duvarları, insanları belli bir çizgi veya sınırın öbür tarafına geçmekten alıkoymak, onların hareketini sınırlandırmak veya iki nüfusu birbirinden ayırmak…
Devamını Oku