Orhan Kahyaoğlu

Indie

Dünya müzik ortamında ‘bağımsız firmalar’ın yeri rolü nedir? Bu sorunun cevabı aslında başlı başına oylumlu bir kitap çalışması. Söz konusu terim ise doğal olarak uluslararası karakterde dev müzik firmalarının oluşması, gelişmesi paralelinde beliriyor.

Daha 1910’larla birlikte taş plakları oldukça fazla satılan, küçük firmalardan ayrılan şirketler ortaya çıkmıştı. Örneğin Columbia. Bu sektörün dünyadaki merkezi olan ABD’de firmalar arası kızışma, rekabet ancak 1929 bunalımından sonra su yüzüne çıkmaya başladı. Artık şirketler, ilk on yıllarda, ağırlıklı olarak çok bilinen ünlü şarkıcıların plaklarını çıkarıyor, klasik müzik yapıtları belli bir yüzde oluşturuyordu. 1930’lu yıllarla birlikte, ABD gerçek anlamda bir popüler kültür ve dolayısıyla popüler müzik kulvarına yerleşecek, firmaların işi yeni, tanınmamış şarkıcıları keşfetmek ve bu yolla yıldızlar üretmek olacaktı.

Menajerlik bu yıllarda gelişmeye başlamış, yıldız avcılığı sektörün en önemli mesleklerinden biri haline gelmişti. Radyonun gelişimi ve 1950’lerde TV yayıncılığının ağırlığını koymasıyla müzik hızla bir endüstrileşme sürecine girecek, özellikle de Elvis Presley ve rock’n’roll ile beraber, müzik sektörü ciddi bir uluslararası pazara dönüşecekti. Bu, pop müziklerin popüler müzikle eş anlama geldiği bir zaman dilimiydi. Şansları yaver giden küçük, mütevazı firmalar beş-on yıl içinde büyük uluslararası şirketler haline geldiler. 1960’lar ve 1970’ler popüler müziğin büyük bir evrim yaşadığı bir dönem oldu. Taş plağın yerini 78’lik taş plak, ardından, plastik 45’likler, 33’lük longplay’ler, 1970’lerin ortalarındaysa kaset almaya başladı.

Pop’un Standartlaşması

Bu uluslararası serüvenin popüler anlamda en önemli yanı, üretilen müziklerin her gün daha aynılaşmaya başlamasıydı. Zaten popüler müziğin karakteristik özelliğiydi bu. Adorno’nun 1940’larda dediği gibi, pop standartlaşıyordu. Şehir insanlarını bireyselleştirme serüveninde bir ‘sahtelik’ söz konusuydu. Dinleyici pasifleşiyor, devamlı bir yinelenmeyi, tekrarı simgeliyordu. Bu savlarda doğruluk payı çoktu. Yine de 1960’lar ve 1970’ler, pop’un yanı sıra müzikal alternatifini de üretiyordu. Beraberinde dev firmaların teknolojik nasiplerle oluşturduğu mekanik ve birbirine benzeyen tınılarına bir tepki gelişmeye başladı. Bağımsız firmalar, bu endüstrileşme ve müzikal aynılaşmanın bir alternatifini oluşturuyordu. Pop’ta olsun, rock, caz ve blues’da olsun, devamlı büyüyen ve dünya müzik endüstrisini büyük ölçüde elinde tutan birkaç firmanın ses ve tını klişelerinden uzak, ticari zihniyetin görece dışında çok sayıda küçük firma batıda 1970’lerde ciddi bir gelişme yaşadı.Yeni liberalizmin palazlanmaya başlamasıyla birlikte, dev firmalar arasında, uluslararası pazarın tümünü elde tutmak için daha da büyük yapılanmalar oluşacak, örneğin Warner Bros, Elektra ve Atlantic Records buluşup WEA’yı kuracak, dünya müzik pazarının ciddi bir yüzdesini elinde tutacaktı. 1980’lerle beraber dünya pazarının %85-90’ı, WEA benzeri 4-5 dev oluşumun eline geçecekti.

Direniş

Bağımsız firmalarsa tüm bu yapılanmaya karşı bir müzikal-kültürel direnci temsil ettiler. Dev firma sanatçılarının prodüksiyonları incelendiğinde inanılmaz bir teknik ve müzikal aynılaşma şarkılar düzeyinde dünyayı kuşatırken, bağımsız firmalar sanatçı ve grupların müzikal tınılarında ürettiği bireyselleşmeye saygı gösteriyorlardı. Sanatçıları sayıca az oluyor, az plak satıyorlar ama estetik anlamda bir özgürlüğün de tadını çıkarıyorlardı.

Küçük ve bağımsız firmalar hep vardı aslında ama, 1970’lerde sayıları daha da artacak, endüstrinin müzik dergilerinde bile ‘indie’ listeler oluşacaktı. Bu firmalardan albümleri milyonlar satanı yok denecek kadar azdı. Bağımsız firmalardaki grup ve sanatçılar arasında politik ve entelektüel kimlikli isimlere de sıkça rastlanıyordu. Yani bu müzikal aynılaşmaya, standartlaşmaya karşı duran isim sayısı devamlı artıyordu. Ancak, büyük firmaların da bağımsız kimlikli grupları ayartma şansı çoktu. Zaten çok sayıda küçük oylumlu firma, bu dev oluşumların alt birimleri olup, bu dev şirketler yoluyla dünyanın dört bir yanına ulaşıyorlardı. Büyük şirketler direnen bağımsız firmaların çekici grup ve şarkıcılarına büyük teklifler getiriyor; yüzlerce, binlerce isim rekabetçi pazara atılıyordu. Çoğu isim hemen yok oluyor, bazı istisnalarsa en fazla 100-200 bin satarken, birdenbire milyonlara varan satışlara ulaşabiliyordu. Bu durumun çeşitli yan etkileri de sözkonusuydu. Örneğin U2 bağımsız firmadan çıkan ilk albümünde sıkı politik bir grupken, zaman radikal kimliğinden uzaklaştı.

1980’lerden Bugüne

Özellikle 1980’li yıllarla birlikte, dünya iletişim ve teknoloji ağındaki büyük gelişimin sonucu olarak, direnişi sürdüren çok sayıda bağımsız firma müzikal uğraşımı sürdürürken; caz, techno, metal, etnik, hip-hop ve world music türlerinde birbirinden önemli bağımsız firmalar da pıtrak gibi yayıldı. Bunlar, pop’un ve hatta büyük ölçüde rock’ın sıradanlaşan tınılarına devamlı alternatifler ürettiler. ECM, ENJA vs. gibi bazıları, büyüdükçe bağımsız oldukları halde, kendi müzik türlerinde önemli yer tuttular. (Bkz; ECM) Kendilerine has, rafine tınılarıyla bireysel duyarlıklara büyük olanaklar sağlayan bu firmalar, dünyanın bazı müziksever kesimlerince birer tutkuya dönüştüler. Öyle müzikler ürettiler ki, albümlerin hangi bağımsız firmanın sanatçısı olduğu hemen anlaşılıyordu. Bireyselliğin ön plana çıktığı kendine has bir müzikal auraydı oluşturdukları. Hepsinin bir müzik politikası oluştu. Bu firmalar arasında uluslararası pazarda yer tutanları bile çok ufak kadrolarla hayatlarını idame ettirdiler. Birbirinden önemli onlarca firma arasında Act Company, Traditional Crossroads, Six Degrees, Concord ve Telarc ilk akla gelenler. Aslında bu firmaların, bağımsız firmaların görece popüler örnekleri oldukları bile söylenebilir. Öte yandan pop, hip-hop ve rock’ın tamamen underground bir kültürü temsil eden inanılmaz sayıda firması ağırlıklı olarak ABD’de odaklaşmış durumda. Endüstri ne sunuyorsa, onun bir anlamda politik karşıtını üretenler bile var. Çoğu grup veya şarkıcının albümleri birkaç bin satışı geçmese bile…

Görüldüğü gibi, dünya müzik endüstrisi ürkütücü bir uluslararası kimliğe bürünse de, çok sayıda bağımsız firmayı veya sanatçıları kendi içine alıp onları pazarlasa da, bağımsız alternatifler üretmenin önünü kesemiyor. Elbette bu bağımsız firmalara çok büyük anlamlar yüklemenin de gereği yok. Ama gerçek olan şu ki; ayrıcalıkları, diğerine benzemeyen tınılarıyla bu firmalar; yaşadığımız kaotik, kargaşalarla dolu, eşitliksiz dünyada tutkulu müzikseverler için bir nefes alıp verme alanı. Aralarında, radikal ve muhalif kimlikli bir ruhla hareket eden firmaların yeri ise elbette bambaşka. Orhan Kahyaoğlu .

Paylaş:

Önceki Yazı

In Memoriam

Yosi Falay
Elektronik müziğin önemli şirketi Mille Plateaux tarafından, Fransız filozof Gilles Deleuze anısına çıkartılan 1996 tarihli In Memoriam-Gilles Deleuze albümü pek…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Interstate 61

Güven İlter
Amerika Birleşik Devletlerindeki 61 numaralı karayolu, Route 66 ile birlikte müzikle, özellikle blues ile en çok özdeşleşmiş eyaletler arası karayoludur.…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Sözde Dünya Müziği

Engül Atamert
Bize küçük yaşlardan itibaren müziğin ‘evrensel bir dil’ olduğu söylenir, ama acaba hiç düşünür müyüz gerçekten ne kadar evrensel olduğunu?…
Devamını Oku

Chicago Gerçeküstücüleri

Halil Turhanlı, Ömer Madra
Sürrealizm (gerçeküstücülük), sadece modernist estetiğin içindeki en radikal eğilimi temsil etmekle kalmıyor, aslında politik etkiler de taşıyor. Örneğin sitüasyonistleri doğrudan…
Devamını Oku

Suç Ortaklığı

Günün Sözü
  “Tepki göstermezseniz işlenen suça ortak olursunuz.” Pelin Batu Antalya Sorgun’da 200.000 ağaç kesilerek orman alanına golf sahası yapılmasına 200.000…
Devamını Oku

İnsan Zekâsı

Zeynep Damar
İnsan Zekâsı, Dünya nereye gidiyor? Acaba tek yönde mi gidiyor? Bence değil, sorun da zaten oraya buraya çekiştirilip farklı yönlere…
Devamını Oku