Vakit nakittir! Vakitten kıymetli hiçbir şeyimiz olamaz. Ve sabrımız gün geçtikçe daha hızlı tükeniyor. Buna devâ: Hayatımızı kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı binlerce yeni ürün neredeyse düşünce hızıyla devreye girmekte. Özellikle ‘ânında tüketim’ (instant) tarzının mucidi ABD’de. Sabah kahvaltısı mı: Sütlü hububat çubuk halinde paketlenmiş, kâğıdı yırtıp çubuğu ısırıyorsunuz, içindeki sütle birlikte gövdeye indiriveriyorsunuz yulafı filan. Kâseye ve kaşığa bile ihtiyaç yok. Kahvaltı süresi, çiğneme ve yutma süresine eşit, yani yaklaşık 45 saniye. Öğle yemeği: Ekmek içi ton. Kâğıdı yırtıp ısırıyorsunuz. Konserve açacağına, tonun yağlarını süzmeye vb. ihtiyaç yok. Süre: kahvaltıdan birkaç saniye daha uzun, çünkü çiğneme süresi biraz daha fazla. Akşam yemeği: Yeni icat edilen ‘fırında’ makarna var.

Makarna önceden pişirilmiş. Paketi yırtıyorsunuz, içinden çıkan pişmiş makarnanın üstüne, yine paketten çıkan poşeti yırtıp sos döküyorsunuz ve hop, fırına, yani mikrodalgaya! Pişirme süresi: 3 dakika. Makarna suyu kaynatmak için gerekli süreden bile kısa! Yatmadan bir çay? Yeni bir poşet çıkmış. Poşeti bir fincan soğuk suda ‘demliyorsunuz’ ve ânında buzlu çayınız oluyor. Süre: Soğuk çayı yudumlama süresi: 30-35 saniye. Yatağa girerken: Diş fırçaladıktan sonra bir de naneli ağız çalkalayıcı kullanmaya üşeniyor musunuz? Kolay: Yeni çıkan bir üründe macunla gargara bir arada: Toplam süre: Fırçalama ve gargara (fırgara) toplamı 60 saniye kadar. Gece-gündüz ve yaz-kış hem sağlıklı,hem yakışıklı görünmek isteyip de güneşe çıkacak zamanı olmayanlar için de müjde: Doğal güneş yanığı kremi çıkıyor piyasaya. Sürünme süresi: 30 saniye.
Kimi uzmanlar, özellikle Amerikalıların bu gideren artan sabırsızlığını ‘internet’e bağlıyorlar. “Sanal hayattaki deneyimlerimizden beklentilerimiz, gerçek hayata taşıyor,” bir pazarlama profesörüne göre; “Bekleyemiyoruz.”1 İnsanların kendilerini yavaşlatma yeteneklerini kaybetmesinin sebepleri üzerinde çalışmalar yapan bir kültür tarihçisi de durumu şöyle tasvir etmiş: “Beklemek, artık tahammül fersâ bir hal aldı. Bir asansöre biniyoruz ve ilk yaptığımız iş kapıları kapatma düğmesine davranmak oluyor. 10 saniye kaybederiz diye ödümüz kopuyor çünkü.”
Buna ‘hızlanma sendromu’ adı veriliyor: Teknolojinin bize zaman kazandırmak için armağan ettiği bütün iletişim araçları: cep telefonları, sohbet odaları, e-postalar, motorlu kuryeler, e-postalar, uzaktan kumanda aletleri, bizi büsbütün sabırsız hale getiriyor nedense.2
Ömer Madra
7 Ocak 2001.