Türkiye, çok uzun yıllar sonra olsa da, artık ‘yüksek sıcaklık + yüksek nem = bunaltıcılık’ olduğunu öğrendi. Televizyonlarımızda ilk defa boy gösteren meteoroloji mühendisi hava durumu sunucuları ile bir-iki gazetemiz de artık termometreyle ölçülebilecek hava sıcaklığının yanısıra yüksek nemden dolayı insanların hissedeceği sıcaklıkları da vermeye başladı.
Şimdi sıra ‘düşük sıcaklık + kuvvetli rüzgâr = rüzgâr soğuğu’na geldi. ABD’de 1940’lı yıllardan beri soğuk havanın esen kuvvetli rüzgârlar tarafından el, yüz, kulak gibi çıplak yüzeylerdeki etkisi bilinip ona göre giyinilerek sokağa çıkılıyor. Kış sabahları Amerikan TV’lerinde rüzgâr soğuğuna göre halkın kafasındaki “bu gün nasıl giyinelim?” sorusuna yanıt veriliyor. Neden bizim insanımız da bu gündelik bilgiye sahip olmasın? Dışarı çıkarken sizin, ya da çocuğunuzu okula gönderirken çocuğunuzun eldiven ve kaşkole ihtiyacının olup olmadığını bilseniz kötü mü olur?
Bazen “Nereden çıktı bu hissedilen sıcaklık?” gibi sorular ile de karşılaşıyoruz. “Bu psikolojik veya fizyolojik bir olaydır; herkes sıcaklığı aynı şekilde hissetmez. Erzurumlu başka, Adanalı başka hisseder” gibi açıklamalar da geliyor. Sıcaklıkları herkesin çok çeşitli nedenlerden dolayı farklı farklı şekillerde hissettiği doğrudur. Fakat bilimde kriterler uç değil ortalama değerlere göre belirlenir…
Meteoroloji bilim dergilerinde ısı indeksi ve rüzgâr soğuğu üzerine sayısız bilimsel makaleler vardır. Gelişmiş ülkelerde medya, insan sağlığı için önemli olan bu ve benzeri bilgileri halka yıllardır ulaştırıyor. Türkiye’de de artık böyle bilimsel ve toplumsal faydaları olan önemli bir bilginin kullanılmasının zamanı gelmiş ve geçmiştir bile. Bu konuda daha fazla bilgiye erişmenin en kolay yolu da, internet’de ‘heat index’ ve ‘wind chill’ kelimeleri ile aramalar yapmak.
Isı İndeksi ve Rüzgâr Soğuğu
‘Isı indeksi’ ve ‘rüzgâr soğuğu’ kavramlarını kafasında canlandırmakta zorlananlar olabilir. ‘Isı indeksi’ ve ‘rüzgâr soğuğu’ en basit anlamda ne demek? Bunları açıklamak için önce The Free Lance-Star gazetesi yazarı Donnie Johnston’un yaptığı şaka yollu benzetmelere bir göz atalım… Isı indeksini, yani yüksek sıcaklık ve nemden dolayı olan bunaltıcılığı anlayabilmek için, çok sıkı bir şekilde giyinmiş bir Erzurumluyu alıp yazın Antalya şehrinin ortasına koyduğumuzu düşünmeniz yeterlidir. Rüzgâr soğuğunu hayal etmek isterseniz o zaman da Antalya’nın bir yerlisini alıp onun Palandöken dağlarına çıplak bir şekilde konulduğundaki durumunu hayal etmeniz gerekiyor.
Rüzgâr soğuğunun en yalın açıklamasını TÜBİTAK Popüler Bilim kitaplarından Hava ve İklim’in 35’inci sayfasında bulabilirsiniz: “Rüzgâr, hava sıcaklığını olduğundan daha soğuk hissetmemize yol açabilir. Buna rüzgârın soğutucu etkisi denir. … ” Örneğin, “Hava sıcaklığı 0 derece olup hafif bir rüzgâr esiyorsa, rüzgârın soğutucu etkisinden dolayı sıcaklığı –3 derece olarak hissederiz. Kuvvetli bir rüzgâr esiyorsa sıcaklık –10 derece gibi hissedilir.” Diğer bir deyişle, kışın, rüzgâr soğuğunu bilmeden sokağa çıkmamak, dolayısıyla güneşli havalara hiç aldanmamak gerekiyor.
İnsanlar ve hayvanlar, havanın nemine ve esen rüzgârın şiddetine göre termometreden farklı olarak hava sıcaklıklarını hissederler. O yüzden hergün termometre ile ölçülebilecek olan sıcaklıkları değil, bizim hissedeceğimiz hava sıcaklıklarını öğrenmemiz gerekiyor. Bu nedenle de yazın ısı indeksi, polen miktarları, güneşlenme süresi vb., kışın da rüzgâr soğuğu, hava kirliliği vb. bilgileri sunan hava durumu programlarını izleyiniz ve medyanızdan bu bilgileri de ısrarla isteyiniz.
Mikdat Kadıoğlu, www.acikradyo.com.tr