(1944 – 2001) Güven Nil ile 1961 yılında bir yolculuk sırasında tanıştık. O Avusturya Lisesi’nde öğrenciydi, ben Robert Lisesi’nde. Birer AFS bursuyla ABD’de bir yıl okumaya gidiyorduk. Dönüşte, lise son sınıfı okumak üzere bizim okula geçti. O yıl boyunca içtiğimiz su ayrı gitmedi; yatılı okulda aynı odayı paylaştık. O yıl Münir ve Mürüvvet ile kurduğu folk müziği üçlüsünü bizim kuşaktan birçokları hatırlayacaktır. Tiyatro kulübünde beraberdik. Shakespeare’in Julius Caesar adlı oyunu sahnelendiğinde o Caesar oldu, ben Brutus.
Sonra yollarımız ayrıldı. Ben diplomat olmak niyetiyle Mülkiye’ye gitmeye karar verdim, o mühendis olmak için Kolej’in yüksek kısmına devama… Ben diplomat olmadım, ama o makina mühendisi oldu. Bir süre mühendis ve idareci olarak çalıştı, ama daha büyük işler yapmak istiyordu. Esas heyecanı ticarette, dışa açılmakta, yatırımlarda buldu. İş adamlığına sıfırdan başladı, çok başarılı oldu. TÜSİAD Tarım Çalışma Grubu eşbaşkanlığı ve Dış İlişkiler Komisyonu üyeliği yaptı.
Güven’le hayatın hep farklı yollarında koştuk ama, bazen araya uzun yıllar girse de, dostluğumuz bıraktığımız yerden devam etti. 1980’lerde yurda dönüşümden sonra ise hep yakın ve yoğun bir ilişki içinde olduk. Hayata çok farklı konumlardan bakıyorduk. Ben esas olarak gazeteciydim, o da esas olarak iş adamı. Biraz da bu sayede, ondan çok şey öğrendim.
Güven’in en belirgin özellikleri, parlak zekâsı, yoktan varetme azmi, uzak görüşlülüğü ve sarsılmaz iyimserliğiydi. Ölümünden birkaç gün önceki son telefon görüşmemizde bile, bugünkü geçici sıkıntılara bakarak karamsarlığa kapılmamamı, Türkiye’nin bütün zorlukları aşacak güçte bir toplum olduğunu, olayları değerlendirirken kısa değil uzun vadeli bakmamı, ağaçları değil ormanı görmeye çalışmamı telkin ediyordu.
Ondan Milliyet gazetesinde, 3 Ağustos 1999’da çıkan bir yazımda şöyle söz etmiştim:
Kolej’de yatılı okurken aynı odayı paylaşan üç arkadaş, otuzaltı yıl sonra Çanakkale’de buluştuk. Ahmet (Kutman), kendi haline kalsa, belki ünlü bir teorik fizikçi olacaktı. Kimya okuyup baba işini devraldı ve Türkiye’nin önde gelen şarap üreticilerinden biri oldu. Güven, kendi haline kalsa, belki büyük bir müzisyen olacaktı. Ama hayat onu Türkiye’nin en yaratıcı, en girişimci işadamlarından biri yaptı. Çanakkale Savaşı’nın tarihine duyduğu büyük merak onu sonunda Sarafin Çiftliği’ni satın almaya ve Ahmet’le birlikte ülkenin en kaliteli şaraplarından bazılarını üretmeye götürdü.
Güven, Türkiye’de pek az kimsenin yaptığını yaptı; kazandığı parayı tarıma yatırdı. Elinden kitap düşmedi. Dünyada gidip görmediği yer kalmadı. Son gitarını birkaç gün önce satın aldı. Açık Radyo’nun kurucu ortaklarındandı; Müzikli Şarap Sohbetleri’ni hazırlayıp sundu. Kalbi, her pazar yaptığı gibi basketbol oynarken durdu. Daha yapacağı çok şey vardı.1 Şahin Alpay .
- Pr; Yorumlar, Güven Nil; Yayın Dönemi: (10, Kasım ’99 – Mayıs ’00), Müzikli Şarap Sohbetleri, Güven Nil; Yayın Dönemi: 11-12 (Mayıs ’00 – Mayıs ’01)↩︎