27 Ağustos 2007
Beysun Gökçin, Kaptan Thomas, Melda Keskin, Ömer Madra

Güneş Enerjisi ile Yayın

Şu anda birlikte seyahat ettiğimiz Greenpeace’e ait Anna isimli tekne 95 yaşında, çok güzel bir tekne. Bunu modern çağdaş teknelerle karşılaştırmak mümkün değil, çünkü her şey elle yapılıyor bu teknede. Bu tekne dün İstanbul’a vardı ve bundan sonra da devam edecek yolculuğuna. Avrupa’da ‘Enerji Devrimi’ isimli bir tur bu ve İstanbul’dan sonra bu turun adı ‘Barışçıl Enerji’ olacak. Etrafı biraz tarif edelim, şu anda çok güzel bir gün, pırıl pırıl bir güneş var arkamızda; etrafımızda Boğaz’ın biraz dalgalı lacivert suları var. Teknenin üzerinde güneş panelleri var ve bunlar güneşte ışıl ışıl duruyorlar, hiçbir kül ya da duman çıkartmaksızın oldukları yerde elektrik üretiyorlar. Bizim programımıza güç veriyorlar şu anda; evet, güneş elektriği ile yayın yapıyoruz. Garip bir şey daha; bir metal su cihazı var var, ‘güneşle soğutulmuş su’ yazıyor üzerinde. O da elektriğini güneş panellerinden alıyor ve oradan su içebiliyoruz.

Kuruçeşme’den güneş enerjisiyle radyo yayını…↩︎

Peki niye bunları yapıyoruz? Bu barışçıl bir enerji, yani uğrunda ölmek ya da öldürülmek gerektirmeyen kaynaklardan geliyor, temiz enerji kaynaklarından.

Taksim’de Kamyondan, Kuruçeşme’de Tekneden

Aslında bu bizim yaptığımız ikinci güneş enerjili yayın. Birincisi Taksim Meydanı’nın ortasında yine Greenpeace’in kamyonundan bir canlı yayın yapmıştık. 98 miydi? 7 sene olmuş; o zaman da bize çok tarihî gelen bir şey yapmıştık. Şimdi bu sefer de, Açık Deniz’le, tekneyle, her şeyle birleşen ve 98’den bu yana daha çok gündeme gelmiş olan ve artık hepimizin hayatının önemli bir parçası olan iklim değişikliği meselesini, küresel ısınmayı burada konuşuyor olmak ve bu yayını da, bu konuşmaları da güneş enerjisi ile yapıyor olmak bize büyük bir keyif veriyor. Ve İstanbul her zamanki gibi olağanüstü güzellikte…

Türkiye’de İlk Kez Güneş Enerjisiyle Yayın Yapıldı

Greenpeace Akdeniz Ofisi’nin yürüttüğü Enerji Kampanyası çerçevesinde Greenpeace’in ‘Güneş Kamyonu’ Cyrus İstanbul’da bulunmaktaydı. Kendi enerjisini üreten Cyrus, Taksim meydanında Türkiye’nin güneş enerjisi ile yayına giren ilk radyo programı için bir stüdyoya dönüştü. Açık Radyo’nun STK’lara yönelik Açık Toplum programı, güneş panellerinden alınan enerji ile canlı olarak yayınlandı. 32 watt’lık enerji kullanılarak yayınlanan yarım saatlik programda, alternatif enerji politikaları, Akkuyu nükleer santralinin ihalesi konuşuldu ve Afrika’nın yağmur ormanlarında yaşayan Goril ailesinin sesleri dinletildi.

Açık Radyo Basın Bülteninden, 6 Ekim 1998

Gezegene de Çocuğumuz Gibi Bakmak

Aslında güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, ya da barışçıl enerji dediğimiz enerji, denizcilikte geleneksel olarak kullanılan bir şey. Dolayısıyla denizcilik açısından şu anda güneş enerjisi kullanıyor olmak yeni bir haber değil. Çünkü zaten teknede olanaksızlıklar yüzünden, daha doğrusu doğanın getirdiği zorlama yüzünden zaten temiz enerji kullanmak zorundasınız. Tabii motor hariç, yani mazot kullanmak dışında… Ekonomi zaten rüzgâr enerjisini kullanmaya zorluyor denizcileri. Teknede, özetlersek, güneş enerjisi var, rüzgâr enerjisi var, bir de tekne yelkenle giderken, şaft jeneratörü dediğimiz pervane zaten kendiliğinden dönüyor; ona bir şarj motoru bağlıyorsunuz ve o aküleri şarj ediyor. Genelde hep güneş enerjisi ucuz diye bakılır, halbuki pahalı bile olsa aslında sanırım uzun vadeli ekonomi adına tercihin güneş ya da rüzgâr enerjisinden yana olması gerekiyor. Bunu herkes anlayacaktır, çocuğunuzu eğitirken, okula yollarken, asla ucuz mu pahalı mı olduğuna bakmazsınız, bütün olanaklarınızı, bütün enerjinizi daha iyi eğitim almasına yöneltirsiniz. Aslında bu gezegene de biraz çocuğumuz gibi davranmaya başlamanın zamanı geldi. Doğal enerjiler, temiz enerjiler nispeten pahalı bile olsa, aslında tercihimizin o yönde olması gerekiyor ki, uzun vadede bu gezegen korunsun.

Bozcaada’dan Güneş Enerjisiyle Yayın

Deniz Pak’ın hazırlayıp sunduğu Denizaşırı adlı program 14 Ağustos 2007’den bu yana güneş enerjisiyle gerçekleştiriliyor:

“Çok ütopik bir işti aslında bu, deli işiydi başladığımızda. Çok çalıştık ve şimdiki haline getirmeye gayret ettik. Burada sürekli bir enerji sorunumuz vardı. İnanılmaz güzel gökyüzü görüntümüz var ve buraya elektrik getirmek bu coğrafyaya büyük haksızlık olacaktı. Türkiye’de elektrik, beton direkler ve her iki direkten birine de floresan lamba koyup pırıl pırıl aydınlatmak anlamını taşıdığı için, gökyüzünü bir daha asla şu anda olduğu gibi göremeyecektik. Bunun için de bir alternatif enerji düzeneği kurmamız şarttı. Burada, bu coğrafyada, böyle toprak bir zeminin üzerinden çıkan beton direkler korkunç görüntü kirliliğine yol açıyor. Hele şahane bir gökyüzünü, uzay boşluğunu, bir floresan lamba ile aydınlatmak ve o enerjiyi boşa harcamak ayrıca anlamsız. Dolayısıyla biz de alternatif bir enerji kaynağı arıyorduk sürekli. İnanılmaz ‘zihni sinir’ projeleri ürettik, bir sürü şey yaptık…

Bu maket yapmak gibi birşey. Aslında toplam 5 saatte bağladık sistemi ama bunları almak 2,5 ay filan sürdü. Mesela şu anda kullandığımız bir malzemeyi  geri gönderceğiz, deneme-yanılmayla da öğreniyoruz çünkü. Bunu yapan şirketler var, bu sistem pahalı olduğu için biz bunu kendimiz yapmaya kalkıştık, çünkü bunu yapan şirketler bu pahalılığın üzerine bir fiyat daha ilave ediyorlar, hiç çekilmez oluyor o zaman onları rakamları. Bu çok yakın bir zamanda uygun hale düşecek. Ayrıca biraz da kendimiz yapmak istedik diyebilirim.

Enerji kaynağının fosil yakıttan gelmediğini bilmek çok güzel bir his. Diğer yandan, bir daha hiç elektrik faturası ödemeyecek olmak da çok anlamlı. İlk maliyet biraz yüksek. Ben çok uzun yıllar dalış yaptım, bana hep sorulan bir soru vardı; “dalış zengin sporu mu?” Bizim daldığımız dönemde gerçekten bir dalış elbisesini 1.000 dolara alıyordunuz, Türkiye’de lüks tüketim olarak düşünülüyordu bu. Ben hep şunu söylüyordum, futboldan çok daha az masraflı bir iş, çünkü 1.000 dolara aldığım elbiseyi 1.5 sene giydim. Ama bir futbol ayakkabısını 1,5 aydan fazla giyemezsiniz herhalde. Bu da böyle bir şey işte, çok uzun süre kullanabileceğiniz bir malzeme. Dolayısıyla, bir araba parasıyla bu sistemi yapabilmek mümkün ve çok daha anlamlı. İkinci bir araba alınacağına böyle bir sistem kurulabilir ve birçok insanın önümüzdeki yıllarda buna ihtiyacı olacağından eminim.1

Deniz Pak

 

Bozcaada’da güneş enerjisiyle çalışan bir açık hava Açık Radyo stüdyosu.

Petrolün Sosyal ve Çevresel Maliyeti

Peki ucuz olan nedir, pahalı olan nedir? Rüzgâr enerjisinin yakıtı sonsuz ve bedava, güneş de öyle, jeotermal enerji de öyle; bunlar aslında stres yaratmayan enerjiler, çünkü paylaşımı kolay. Her yerde dağınık olarak bulundukları için insanlar birbirlerini bunun için taciz etmek zorunda değiller. Mesela petrol ucuz mu? Değil, üstelik her savaşla beraber aynı şey oluyor, hemen fiyatlar yukarı çıkıyor ve aslında astarı yüzünden pahalıya geliyor, yani bir sisteme bağımlı olduğumuzu bize hatırlatıyor. Oysa doğada sonsuz ve bedava olan kaynaklar var.

Bedava derken maddiyatın yanı sıra ‘sosyal maliyet’ diye de bir şey var, buna çevresel maliyet de diyebiliriz. Kömürü veya petrolü kullandığımız zaman birileri hasta oluyor, işgücü kaybı oluyor, vs. yani ekonomiye ek bir yük getiriyor. Ama petrol fiyatı bunun etiket fiyatını eklemiyor, mesela “ben şu kadara kömür aldım” diyorsun ama esasında yakıp yıktığın orman arazilerinde yaptığın tahribatı, hastalıkların parasını buna eklemiyorsun ve sonra da, rüzgâr veya güneş pahalı, diyebiliyor bazı insanlar. Bu çok yanlış, çünkü onların toplumsal maliyeti aynı şekilde olmuyor, dolayısıyla rekabet etmek için bu maliyetin bir takım enerji kaynaklarına teşvik olarak verilmesi gerekiyor.

Güneş Enerjisi: Hemen, Yarın!…

Rüzgâr enerjisi var, güneş enerjisi var, bunlar biraz bizden uzak gibi duruyor, ama aslında o kadar da uzak değil. Örneğin bu enerjiler teknelerde kullanılıyor ama herhangi bir yazlık evi 24 volt sistemi üzerine kurarsanız ve güneş enerjisi ya da rüzgâr enerjisi ile o aküleri beslerseniz; buzdolabı, televizyon, vs. yani bir evdeki bütün aletleri güneş enerjisi ile çalıştırmanız mümkün. Bu hemen yarın yapılabilecek bir şey. Belki yapılmış bir yazlık evi 24 volta çevirmek biraz maliyetli olabilir ama sıfırdan bir yazlık evi bir tekne gibi ele aldığınız zaman bütün ihtiyaçlarını güneş ve rüzgâr enerjisi ile sağlamak mümkün. Yapacağınız tek şey 3-4 tane 24 volt akü koymak, aküleri güneş veya rüzgâr enerjisi ile beslemek… Çünkü sonuç olarak orta hâlli bir tekne, bir yazlık kadar ev kadar hacme sahip, ve çok rahat bütün gereksinimlerini karşılayabiliyor. Bu program uzun vadede bir hedef için yapılan bir şeymiş gibi durmasına rağmen, hemen yarın güneş enerjisi kullanmaya başlayabiliriz. Bu çok kolay bir tercih ve belki aynı şekilde sistem; dünyanın ekonomik, siyasi, politik sistemi de değişecek belki bir gün.

Beysun Gökçin . Kaptan Thomas . Melda Keskin . Ömer Madra.

Pr; Açık Deniz

27 Ağustos 2005.


  1. Deniz Pak ile söyleşiden, Pr; Açık Gazete, Yt; 28 Ağustos 2007.
Paylaş:

Önceki Yazı

Güneş Arabaları

Aytaç Gören ile söyleşiden
Güneş enerjili araçlarda elektrik motoru kullanılıyor. Tabii bu verimin epey yüksek olmasını sağlıyor, ancak güneş panellerinden aldığımız enerji gerçekten çok…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Günümüzün Irkçılığı

Halil Turhanlı, Ömer Madra
Irkçılık aslında hiçbir zaman tek başına anlam ifade etmiyor, etkisi de olmuyor. Ancak milliyetçilik, halkçılık, etnik ve cinsiyet ayrımcılığı gibi…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

İnsan Zekâsı

Zeynep Damar
İnsan Zekâsı, Dünya nereye gidiyor? Acaba tek yönde mi gidiyor? Bence değil, sorun da zaten oraya buraya çekiştirilip farklı yönlere…
Devamını Oku

Solist

Ömer Madra
1933’te çıktım, Belvü Bahçesi vardı, şimdiki Radyoevi’nin olduğu yerde, oraya 10 liraya götürülmüştüm, elbiseyi yapmışlardı bana, tabii o zaman çocuktum.…
Devamını Oku

Masanın Altı

Nil Karaibrahimgil
Diyelim ki sinirleriniz bozuk, ya da işte böyle endişeli bir ruh halindesiniz, gayet saçma davranabilecek gibisiniz. Açık Radyo’yu açın, 94.9’u,…
Devamını Oku