40’lı yıllarda Japonya’da dünyaya geldim. Doğum tarihim ne yazık ki tam olarak bilinemiyor. Asım adım ise Gojira, ama Amerika’da, Avrupa’da beni Godzilla diye bilirler.
Japoncada balina ile goril sözüklerini karıştırırsanız, ne oluyor? Alın size Gojira. Ecnebilerin dili dönmüyor, herhalde ondan olacak, Godzilla diyorlar. Sağlık olsun, isim mühim değil.
Efendim sene 1954. O zaman Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının etkisini memleket henüz atlatamamıştı. Ortalığı kasıp kavuran bu yıkım tabii sinemaya da yansıdı. Eh tarihte neler olup bitiyorsa hepsi sanatı etkiliyor, değil mi efendim? Netice, 1954 yılında Toho stüdyolarından bir iş teklifi aldım. Başrol. Hem de ne başrol. Üstelik film de benim adımı taşıyacak. O zaman gencecik delikanlıyım. Hevesle işe atıldım. Ben böyle Tokyo’yu kasıp kavuruyorum. Aynı atom bombaları gibi ağzımdan, burnumdan ateşler çıkarıyorum. Tabii şimdiki teknoloji o zaman nerede? Herşey elle, maketle, dublör bulunmaz… İlk filmi iyi kötü hallettik. Bugün izliyorum, çok ilkel tabii. Ama şimdiki gençler beğeniyor. Yolda görenler hâlâ geliyor, abi büyüksün diyorlar, imza istiyorlar. Eksik olmasınlar. Zor şartlar altında sinema yaptık biz. Ama onların da ayrı bir tadı vardı.
Ardından Tokyo’da bir film daha yaptık. Gojira’nın Dönüşü diye. Meğer kaç kere dönecekmişim… 50 yıl olmuş. Öldürüp öldürüp diriltiyor namussuzlar. Benim hatırladığım 25-30 film var. Neyse efendim, uzatmayayım. Amerikalılar bizim ikinci filmi görmüş, pek beğenmiş. Hollywood’da aynını çekecekler. Gelip oynar mısın dediler? E gençlik var.. Yeni bir ülke, şan, şöhret… sonra merak. Atlayıp gittim. Oralar başka, sanatçıya saygı var bir kere. Aktörlerin, aktrislerin haklarını savunan kurumlar var. Beğendim beğenmesine de, bu Amerikalılar adamlar asıl senaryoda Hiroşima, Nagazaki olaylarını ima eden bölümleri hep çıkarmışlar. Şimdi insan başka gözle bakıyor. Şimdiki aklım olsa, hayatta oynamazdım. Parası batsın.
60’lı yıllarda Kon konk mudur, kin konk mudur, öyle hevesli arkadaşlar çıktı arada tabii. Güzel bir şey… Sonra 1971’de bir film çektik Godzilla Hedora’ya Karşı diye. Orada ben böyle çamurdan bir canavar bayanla savaşıyorum ve dünyayı bir çevre felaketinden kurtarıyorum. Sonra 75’te Toho stüdyoları mali bir kriz yaşadı. O sebeple biz 84’e kadar film yapamadık. 90’lar nispeten iyi geçti. 95’te Godzilla Uzay Canavarı’na Karşı’yı çektik. Orada da öldüm ben. Nükleer gücüm kontrolden çıkıyor, falan filan. Sonrası emeklilik derken 1998’de ‘Godzilla’ adlı bir filim yapacağız ağabey Hollywood’a döner misin, diye geldiler. Ben döner miyim? Teknoloji ilerledi tabi, yapıyor adamlar. Bilgisayarlan oynatmışlar. Hem rezil etmişler. O filmde Godzilla dediğin hamsi, çinekop peşinde koşan, balık meraklısı mendebur bir hayvan.



Bir, boyum daha uzundur; iki, balık sevmem. Ama filmin müzikleri güzel, beğendim. Şimdi bir de Hollywood’un o şöhretler kaldırımında bir yıldız da bize vermişler, sağ olsunlar.

Benim çok kıymetli arkadaşım vardır, yönetmenimiz Tomoyuki Tanaka. O hep diyor ki insanlık yaşadıkça, Godzilla da yaşayacaktır. Ama yaşlandık. Artık genç canavarlardan bekliyoruz biz.
Godzilla ile söyleşiden
Pr; Açık Dergi
Yt; Aralık 2005.