Ömer Madra

Göç

Canlıların bir yerden ötekine gitmesi eylemi. Bu eylemi gerçekleştiren canlılara da genellikle göçmen deniyor (‘göçmen kuş’ teriminde olduğu gibi). Hayvanlarda ve bitkilerde göç, gezegen tarihi boyunca esas olarak iklim şartlarına bağlı olarak gerçekleşmiştir. İnsan türünde ise iklim dışında pek çok başka faktörden de sözetmek mümkün.Tüm insanlık tarihi boyunca göç hareketleri olmuştur; hatta kimi ülkelerin okul duvarlarının tümünde bu olayın medeniyetler tarihindeki önemini vurgulamak amacıyla kalın kırmızı ok işaretleri barındıran göç yolları haritaları asılmışsa da, genel olarak göç olayının “mücbir sebep”lere dayandığı söylenebilir. Burada göç denirken, uzun vadeli bir ikamet ya da zorunlu olarak belirsiz bir süre ikamet kastedilmektedir. Yani, turistler, gezginler ya da iş insanları gibi kısa süreli seyahatler göç olarak kabul edilmez. Bununla birlikte, genellikle bir yıldan kısa süre çalışmaya gelmiş olan mevsimlik işçilerin bir tür göçmen kabul edildikleri de görülüyor. Esas olarak insanların, mecbur kalmadıkça barındıkları yeri terketmeye istekli olmadıkları, genel kabul gören bir doğru sayılabilir. Bununla birlikte, gittikçe artan sayıda insanın göç yollarına düşmekte olduğu da günümüzün önemli gerçekliklerinden biri.

“Kendi Sınırları İçinde Hapsolmuş Kitleler”

Seyahat özgürlüğü genellikle temel bir hak olarak kabul edilmekle birlikte, bu hakkın yalnızca ulusal sınırlar içinde yürürlükte olduğu, yalnız vatandaşlara tanındığı, yabancı statüsünde olanları kapsamadığı da görülüyor. Küresel olarak göç olayının hacmi mutlak rakamlarla yüksek, ama görece olarak düşük. 2005’te dünya nüfusunun yalnızca yüzde 3’ünün göçmen olduğu hesaplanıyor. Geri kalan yüzde 97’lik kitleyi oluşturan insanlar, isteseler de istemeseler de doğdukları ülkelerde –ya da onun yerine kurulan devlet sınırları içinde– yaşamaktalar. Dolayısıyla, göç konusunda uzman bir uluslararası hukukçunun saptamasıyla, günümüzde, tarihin daha önceki dönemlerine kıyasla çok daha fazla sayıda insan kendi ulusal sınırları içinde fiilen hapsolmuş durumda bulunuyor.1

Maltalı denizciler 180 yasadışı kaçak göçmenden oluşan bir gruba ‘bir’ şişe su veriyor.↩︎

İzin veren ülkelerin de göçü son derece seçici (selektif) bir süreç olarak uyguladıkları kesin. Beyaz Avustralya gibi açıktan açığa yürütülen etnik ayrımcılık siyasetlerinin dünyada genellikle azaldığı görülmekle birlikte, eğitimli, vasıflı ve varlıklı insanlara öncelik verildiği sır değil. Dünyanın çoğunluğunu oluşturan yoksul kitlelerin, herhangi bir yere göç etme olanaklarına sahip olmadığı açıkça görülüyor. Hatta böylesi kitlelerin göçünü engellemek için dünyanın hemen her tarafında yüksek duvarlar inşa ediliyor. Dikenli teller, gözetleme monitörleri, silahlı kulübeler vb. ile teçhiz edilmiş bu muhkem duvarların uzunluğu şimdiden ekvator çemberinin uzunluğunu aşmış durumda. (Bkz; Duvar)

Vasıfsız Göçmen İşçiye ‘Havet’

İlginç olan bir nokta, büyük bir çelişkinin de aynı anda yaşanıyor olması. Bir yandan vasıfsız işçiler için ‘kapı duvar’ politikası izlenirken, bir yandan da zengin ve sınaileşmiş ülkelerde tam da bu vasıfsız işçilere muazzam bir talep yükseliyor. Bu ülkelerde artık kimsenin yapmak istemediği ‘pis iş’leri yapacak, yani örneğin çöpleri, lağımları temizleyecek, madenlerde yerin derinliklerinde çalışacak, evlerde hizmetçilik, çocuk bakıcılığı, hastanelerde ve huzur evlerinde hademelik, bakıcılık, bekçilik yapacak, ‘seks işçisi’ olarak düzenli hizmet verecek vb. insanlara da haddinden fazla ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla, bir yandan her yere duvarlar örülürken, bir yandan da ‘arka kapı’dan bu insanların oluk oluk içeri alınmasına göz yumuluyor. Ülkede ikamet ya da çalışma izinleri, vb. ‘kâğıtları’ olmayan, aslında bunları elde etme umutları da pek bulunmayan bu insanların düşük ücretlerle, sürekli sınır dışı edilme korkusu altında denetim altında tutulmaları da çok daha kolay oluyor. Başta fırsat eşitliğine aykırılık olmak üzere birçok açıdan eleştirilere maruz kalan bu çelişkili siyasetin, yasadışı göçmenlik ve kaçak işçilik gibi adlar verilen olgunun patlama yapmasına katkıda bulunduğu da kuşkusuz.

Büsbütün Artan Global Eşitsizlik

İstenen kişilere, örneğin, doktorlara, hemşirelere, sağlık hizmetlilerine, mühendislere vb. seçmece olarak seyahat özgürlüğü sağlayan göç siyasetleri, göç alan zengin ülkelere net ekonomik kazanç sağlarken, zaten azınlıkta olan ve büyük bir maliyetle yetiştirilmiş eğitimli ve yetişmiş nüfusunun ekstra bir bölümünü büyük bir hızla yitiren yoksul göç-veren ülkede net bir kayba yol açabileceği de açık. (‘Beyin göçü’) Bu ise, bireylerin zaten asıl göç etme sebebini oluşturan global hayat standardı farklarını büsbütün eşitsiz hale getiriyor.

Yasa dışı göçmenlik, gidilmek istenen ülkenin göçmenlik yasalarını ihlal edecek şekilde ulusal sınırları aşma eylemine verilen ad. Bu tanıma göre, yasa dışı göçmen, yasa dışı olarak uluslararası sınırı –denizden, havadan, karadan– geçmiş ya da ülkeye yasal yoldan girip ardından vize süresini aşıp –yaşamak ve çalışmak için– orada kalmış yabancıya verilen ad oluyor.

Sebepler: Savaş, Yoksulluk, Kaçakçılık…

İnsanları ‘yasadışı göçmen’ gibi olumsuz bir statüyü benimsemeye iten koşullar nedir? Bunların başında elbette savaş geliyor: Tek bir örnek vermek gerekirse, Irak’ta 10 yılda savaş ve istikrarsızlık, milyonlarca Iraklının yurt dışına göçmesine yol açmıştı. Bunun üstüne 2003 baharında ABD ordularının istila ve işgali ile başlayan Irak savaşı büyük bir insani krize dönüştü. 2007 Eylül itibariyle Birleşmiş Milletler mülteci kuruluşu (UNHCR) 4.4 milyon insanın yerlerini yurtlarını terketmek zorunda kaldığını hesaplamaktaydı.2 (Ayda 60 bin, günde 2 bin insanın göçmek durumunda kaldığı biliniyor.) Bunların 2.2 milyonu komşulara, özellikle de Suriye ve Ürdün’e yerleşmek zorunda kaldı. Aynı miktarda insan da ülke içinde yerinden olmuş durumda, ama onlar ‘illegal göçmen’ kategorisine sokmak imkânsız. Başta komşular olmak üzere hiçbir ülke bu krize nasıl bir çözüm getirileceğine ilişkin herhangi bir proje üretebilmiş değil. İşgal gücü olarak başlıca uluslararası sorumluluk sahibi ABD, 2007 mali yılında Iraklı göçmen ya da mültecilerden 7 binini alacağını açıklamış, ancak bunun sadece 1608’ini almıştı. ABD’nin 2008 hedeflerinin de çok altında kalacağı hesaplanıyor.3

Savaş dışında, legal veya illegal göçün en önemli sebeplerinden biri, yoksulluktan kaçıp kurtulma arzusu. Irak’ta çatışmada ölen ilk Amerikan askerlerinden biri olan Jose Gutierrez’in anavatanı Guatemala’da yetim bir sokak çocuğu iken, yasadışı göçmen olarak 8 yaşında ABD’ye girdiği ve mimar olmak istediği açıklanmıştı.4

İnsan kaçakçılığı da yasa dışı göç alanında çok önemli ve gittikçe artan bir yer tutuyor. 19. yüzyılın başlarında, köle ticaretinin önemli bir mücadele sonunda yasaklanmasına rağmen, daha düşük seviyelerde olmakla birlikte dünyanın pek çok ülkesinde özellikle ‘beyaz kadın ticareti’ adı altında sürdürüldüğü ve çok kârlı bir sektör olduğu biliniyor. Kadınlar daima baskı, tehdit ya da hile yöntemleriyle Avrupa, Asya, Latin Amerika, ABD ve Kanada’ya sokularak ‘seks kölesi’ olarak çalıştırılmaktadırlar. Ayrıca, yalnız seks sektöründe değil, örneğin fabrikalarda ucuz işçi olarak da büyük sayılarda çocuk ve kadın ‘göçmen’ler de kullanılmaktadır. Bu yolla kaçırılarak köle olarak kullanılan insanların kurtuluşu, ‘illegal göçmen’ statüleri yüzünden yardım isteyemedikleri için, iki kat zorlaşmaktadır.

Göçmenin Ölümü

Fortress Europe adlı uluslararası sivil toplum kuruluşunun basından derlediği bilgilere göre, 1988-2007 arasında yalnızca Avrupa sınırları boyunca en azından 11.167 insan öldü. Bunların arasında denizde kaybolan 3.912 kişi de var. Dökümü şöyle:

Akdeniz ve İspanya’ya uzanan Atlantik Okyanusu’nun sularında 7.588 göçmen öldü. Libya ve Tunus’tan Malta ve İtalya’ya uzanan rota üzerinde Sicilya Kanalı’nda 2.481 kişi hayatını kaybetti; bunların arasında 1.525 kayıp da var. Moritanya, Fas ve Cezayir’den İspanya’ya ulaşmaya çalışan, 3.537 kişi Cebelitarık Boğazı’nda ya da Kanarya Adaları açıklarında öldü; bu insanlar arasında 1.678 de kayıp var. Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi’nde 402 kişi kayıp, 766 kişi hayatını kaybetti ve Arnavutluk, Karadağ ve İtalya arasındaki Adriyatik Denizi’nde 553 kişi öldü, bunların 250’sı bulunamadı.

Akdenize ulaşmak amacıyla Sahra’yı geçerek Batı Afrika’dan Mali ve Nijer üzerinden Cezayir’e ya da Sudan’dan Libya’ya varmaya çalışan 1.579 kişi çölde susuzluk yüzünden hayatlarını kaybetti. Eylül 2000’de kuzey-batı Libya’da bulunan Zawiyah şehrinde çıkan yabancı karşıtı taşkınlıklar sırasında en azından 560 kişi öldürüldü.

Arnavutluk, Fransa, Almanya, Yunanistan, Türkiye, İngiltere, İrlanda, İtalya, Hollanda, İspanya ve Macaristan’da kamyonlarda ya da kargo araçlarına yüklenen konteynerların içinde gizlenen kaçak yolculardan 421’i ölü bulundu.

Türkiye-Yunanistan sınırı boyunca uzanan mayın tarlalarında 88 kişi öldü. 180 kişi, Hırvatistan-Bosna; Türkiye-Yunanistan, Slovakya-Avusturya, Slovenya-İtalya arasında sınır oluşturan nehirleri geçmeye çalışırken boğuldu; Türkiye, Yunanistan ve Slovakya sınırlarındaki buzlu dağları aşmaya çalışan 112 kişi donarak öldü. İngiltere’ye gitmeye çalışan 23 kişi Manş Denizi Tünelinde tren altında kalarak hayatını kaybetti; Fas topraklarında bulunan İspanya’ya ait iki yerleşim bölgesi olan Ceuta ve Melilla’nın sınırlarını çevreleyen çitlerde İspanya ve Fas polisi 35 kişiyi vurarak öldürdü. 60 kişi Türk, Libya, İspanya, Fransa ve Yugoslav askerleri tarafından vurularak öldürüldü; uçakların yük bölümünde saklanan 41 kişinin cesedi bulundu…5

Geleceğin Büyük Krizi

2007 yılı sonlarında Avrupa sınır kapılarında 99 ölü, Kanarya adalarına ulaşarak Avrupa’da yeni bir hayata başlamayı uman Afrikalıların, teknelerinde yakıt bitince açlık ve susuzluktan ölüp yoldaşları tarafından usulca suya bırakılmaları, Yunanistan devriyelerinden göçmenlere ağır eziyet ve hatta sistematik işkence yapılması, Türkiye’de bir Nijeryalı göçmenin polis karakolunda vurularak öldürülmesi, AB ile Libyanın, denizde ele geçirilen göçmenlerin ülkelerine iadesi konusunda anlaşmaya varmaları konusunda haberler vardı…6

Sonuçta, göçmen ölümleri artarak sürüyor, hükümetler duvarlar çekmeye, tedbirleri sıkılaştırmaya devam ediyor. Fransa, Max Frisch’in dediği gibi, “işgücü beklerken, insan çıktığını görünce”7 yabancı işçi ailelerine DNA testlerini uygulamaya sokuyor, İtalya binlerce Romanyalı Roman göçmeni toptan kapı dışarı etmeye hazırlanıyor, Uluslararası Kızılhaç Federasyonu, savaşlar ve zulüm yüzünden gurbet yollarına düşenlerden çok daha fazla insanın küresel iklim değişikliği felaketleri yüzünden yerinden yurdundan olduğunu ve halen dünyada 25 ila 50 milyon ‘iklim mültecisi’ bulunduğunu hesaplıyor8, BM iklim bilimcileri ve Oxford araştırmacıları yüzyıl ortasına kadar iklim değişikliğine bağlı olarak sellerden, suların yükselmesinden, kuraklıktan, çölleşmeden ve kasırgalardan, tayfunlardan, hortumlardan, heyelanlardan vb. 150 ila 200 milyon civarında iklim mültecisi ile dünyanın bir şekilde baş etmesi gerekeceğini ortaya koyuyorlar.9 21. yüzyılın gebe olduğu birçok krizden biri de ‘göçmen krizi’ olacağa benziyor.

Ömer Madra


  1. José D. Ingles, in: Ömer Madra; Migrant Workers and International Law, Ankara: Sevinç Matbaası, 1986.↩︎
  2. “IRAQ: Iraqi Arabs Seek Refuge In Kurdish North” Irin News, UN Office for the Coordination of Humanitarian Affairs, 7 Kasım 2007.www.irinnews.org

    http://www.irinnews.org/Report.aspx?ReportId=74780, 7 Kasım 2007↩︎

  3. Kevin Whitelaw; “U.S. Falls Short of Iraqi Refugee Target” US News and World Report, 1 Kasım 2007.www.usnews.com↩︎
  4. “The Death Of Lance Cpl. Gutierrez: Simon Reports On Non-Citizen Soldiers” CBS 60 Minutes, 20 Ağustos 2003.www.cbsnews.com↩︎
  5. Gabriele Del Grande; “Immigrants Dead At the Frontiers Of Europe” Fortress Europe, Ekim 2007.fortresseurope.blogspot.com↩︎
  6. Açık Gazete programı.www.acikradyo.com↩︎
  7. Max Frisch, in: Madra, op.cit.↩︎
  8. Kit Batten, Kari Manlove, Nat Gryll; “Climate Refugees: Global Warming Will Spur Migration” Center for American Progress, 3 Temmuz 2007.www.americanprogress.org↩︎
  9. “World Disasters Report 2001” International Federation of Red Cross And The Red Crescent Societies, 2001.www.ifrc.org

    www. wikipedia.com

Paylaş:

Önceki Yazı

Godzilla

Godzilla ile söyleşiden
40’lı yıllarda Japonya’da dünyaya geldim. Doğum tarihim ne yazık ki tam olarak bilinemiyor. Asım adım ise Gojira, ama Amerika’da, Avrupa’da…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

İlgili İçerikler

Aslan Manav

Aslan Manav
Merhaba! Bizlere güzel müzikler dinletip yaşamsal gereksinimlerimizi dile getirdiğiniz için teşekkür ederim. Benim işim meyve sebze satmak, yani manavcıyım ve…
Devamını Oku

Otomobil

Günün Sözü
  “Otomobillerle ilgili öneride iklimin korunması ile otomotiv sanayii arasında bir denge gözetilecek. Tüm taraflara âdil davranılacak ve kimse dışlanmayacak.”1…
Devamını Oku

Dashiell Hammett

Rabun Koşar
Raymond Chandler ‘The Simple Art of Murder’ isimli yazısında Hammett için şunları yazmış: “Hammett ‘cinayeti’, amacı sadece ortaya bir ceset…
Devamını Oku

Konuk

Açık Radyo
Açık Radyo’da 12 yıl içinde 13,000’i aşkın konuk ağırlandı. Noam Chomsky’den Richard Falk’a, Arundhati Roy’dan Robert Fisk’e, Joseph Stiglitz’den Dani…
Devamını Oku