Güney’in ağaçlarında yetişir garip bir meyve,
Ağacın yapraklarında kan, köklerinde kan,
Ve kara beden, güneyin melteminde sallanan,
Kavak ağaçlarından sarkan bir garip meyve.
Pörtlemiş gözler, çarpık çurpuk ağız,
Kibar Güney’in bu pastoral manzarası,
Manolyanın tatlımtırak ve taze rayihası,
Ve âni kokusu kavruk bedenin, karayağız!
Kargaların didiklemesi içindir bu meyve,
Yağmurun birikmesi için ve rüzgârın emmesi,
Güneşin çürütmesi, ağacın toprağa düşürmesi…
Garip olduğu kadar buruktur da bu meyve.1
Lewis Allan (Abel Meeropol)
Şarkı bittiğinde bir an için etrafı saran sessizliği Billie Holiday bozdu; “Pastoral ne demek?” diye sordu Abel Meeropol’a, istifini bozmadan.

‘Strange Fruit’ isimli şarkının bestecisi ve söz yazarı olan Abel Meeropol ‘Café Society’ caz kulübüne, Holiday’i şarkısını söylemeye ikna etmek için gitmişti. Parçanın sonunda karşı taraftan çok daha farklı bir tepki, en azından bir heyecan kıpırtısı beklerken, bu basit sorunun imâ ettiği bir ilgisizlikle karşılaşan Meeropol, besbelli hayal kırıklığına uğramıştı.
Meeropol, 1935 yılında 30 yaşlarındayken, onu bu şarkının sözlerini yazana kadar rahat bırakmayacak bir linç fotoğrafı görmüştü. ‘Strange Fruit’u yazdım çünkü linçten, adaletsizlikten ve bunu sürdüren insanlardan nefret ediyorum!” diyordu…
Sözleri, komünist yayın organlarında yayımlanmış olan ‘Strange Fruit’, ünlenmeden önce birçok kez başkaları tarafından da seslendirildi.

Ama bu parçayı eşsiz yorumuyla dünyaya tanıtan, o zamanlar 24 yaşında gencecik bir şarkıcı olarak Café Society isimli gece kulübünde sahneye çıkan Billie Holiday oldu.
Café Society’yi, solcu sempatizanı eski bir ayakkabı satıcısı olan Barney Josephson açmıştı. Burası, Harlem’i saymazsak, Amerika’da beyazlarla siyahların beraberce eğlendikleri yegâne gece kulübüydü. Kulüp, kısa zamanda entelektüellerin, işçi liderlerinin, yazarların, sanatçıların, cazseverlerin, öğrencilerin ve solcuların uğrak yeri oldu. Charlie Chaplin’den Errol Flynn’e, Lauren Bacall’dan Langston Hughes’a, Nelson Rockefeller’dan Lillian Hellman’a kadar ilginç bir müdavim listesi vardı gece kulübünün. Hatta Eleanor Roosevelt’in hayatında ilk kez New York’ta bir gece kulübüne gitmek istediğinde, seçiminin Café Society olduğu da söylentiler arasındaydı. ‘Doğru İnsanlar için Yanlış Mekân’ (The Wrong Place for the Right People) olarak reklamı yapılan bu kulüp, aslında o yıllarda belki de bu şarkının söylenip takdir edilebileceği yegâne mekandı.
İlk Seslendirildiği An…
Sonunda o tarihî an geldi. Billie Holiday konserinin son parçası olarak ilk defa ‘Strange Fruit’u seslendirdi. Café Society’nin müşterileri, Amerika’da ilk kez böylesine kritik bir konuyu bu kadar cesur bir şekilde ele alan bir şarkıya tanık olmuşlardı. Şarkı bittiğinde kimse ne yapacağını, daha doğrusu nasıl bir tepki vermesi gerektiğini kestiremiyordu. Etrafı rahatsız edici bir sessizlik kapladı. Bir müddet sonra dinleyicilerin birinden tedirgin ve cılız bir alkış sesi geldi. Bu âdeta diğerlerinin de bekledikleri bir işaretti. Bir anda herkes çılgınca alkışlamaya başladı. Bu an, Amerikalı zenciler için olduğu kadar Billie Holiday için de bir dönüm noktasıydı; hayatı boyunca aradığı saygınlığı bulmuştu, o artık bir ‘Lady’idi. Zaman geçtikçe dinleyicilerin tedirginliği azaldı, alkışlar giderek güçlendi. Josephson, Billie’nin geceleri sahneyi terk etmeden evvel söylediği son şarkının hep ‘Strange Fruit’ olmasını istiyordu artık. O şarkıya başlamadan önce garsonlar son turlarını atıyorlardı. Çünkü şarkı başladığı andan bitene kadar servis duruyordu, kulübün sahibi böyle emretmişti. Işıklar, şarkının başlamasıyla birlikte tamamen karartılıyor, sadece Billie Holiday’in yüzünü aydınlatan küçücük bir spot yanıyordu. Şarkı bitince Billie derhal sahneyi terk ediyor ve alkışlar ne kadar güçlü olursa olsun, selam vermek için bile geri dönmüyordu. Barney Josephson bu konudaki tavrını şöyle açıklıyordu; “‘Strange Fruit’un insanların içine işlemesini istiyordum. Bunun için de araya başka hiçbir şey girmemeliydi, bütün çabam, direktiflerim bunu gerçekleştirmek içindi…”
44 yıllık kısa ömrünün sonuna kadar bu şarkı Billie Holiday’in repertuarında olmazsa olmaz yerini aldı ve her söylediğinde eşsiz yorumuyla olay yarattı. Bu parçayı Billie Holiday’den dinlediğinizde teatralliğe dair hiç bir şey bulamazsınız. Katiyen ağlamaklı değildir sesi.

Kararlı ve boyun eğmez bir tavrı vardır ama dinleyicinin de üstüne gitmez, bırakır herkes kendiyle hesaplaşsın. Sulu bir duygusallıktan eser yoktur, hatta kimi zaman aldırmaz bir ses tonu dinleyiciye âdeta meydan okur. Şarkı bittiğinde ise kendinizi eskisi gibi hissedemezsiniz artık. Bir kere rahatsız olmuş, bir kere daha adaletsizliğin, eşitsizliğin farkına varmışsınızdır. Sizi bu duygularınızla baş başa bırakır ve çıkar gider. Bu belki de bir şarkıcının erişebileceği en mükemmel yorumdur. Cazda vokal deyince bu yüzden akla ilk Billie Holiday gelir. Bize baskı kurmaz, duygularımızla oynamaz. Gelir şarkısını söyler, çıkar gider, bizi hissettiklerimizle baş başa bırakır.
Linç: Yaygın Bir Eğlence Biçimi
O yıllarda Amerika’nın özellikle güney eyaletlerinde zencilerin linç edilmesi yaygın bir olaydı. Resmi rakamlara göre 1889 ile 1940 yılları arasında 3833 kişi linç edilmişti. %90’ı Amerika’nın güneyindeki küçük ve fakir yerlerde gerçekleşen bu cinayetlerin işlenmesi için önemli bir sebebin oluşması da gerekmezdi. Davranışı beyazların hoşuna gitmeyen hemen her zenci bu tehlikeyle karşı karşıyaydı. Linç edilen zenciler diğerlerine ibret olsun diye ağaçlara asılır, bir çoğu yakılır ve cinsel organları tahrip edilirdi. O gün için özenle hazırlanmış olan beyazlar, adeta bir karnaval havasında gerçekleştirdikleri bu cinayetleri ölümsüzleştirmek için cesedin yanında süslü elbiseleri ve en pişkin gülüşleri ile kameralara poz verirlerdi.
Aslında ırkçılığa karşı bir söylemi olan ilk parça ‘Strange Fruit’ değildi. Ondan evvel 1929 yılında sözlerini Andy Razaf’ın yazdığı ve Louis Armstrong tarafından ölümsüzleştirilen ‘Black and Blue’ ve Ethel Waters’ın meşhur ettiği Irving Berlin bestesi ‘Supper Time’ da protest söylemiyle dikkati çeken parçalardı. Ancak ‘Strange Fruit’la birlikte ilk kez linç ayıbı böylesine bir açıklıkla beyazların yüzüne tokat gibi vuruluyor, bu rezaletle hesaplaşmaları için meydan okunuyordu. İşte tam da bu yüzden bu eser, böylesine önemsendi, bu kadar değer kazandı. Şarkı Amerika’yı sosyal, politik ve kültürel alanlarda o kadar derinden etkiledi ki hakkında kitaplar yazıldı, araştırmalar yayınlandı, filmler çekildi. Linci yasak edecek bir yasa çıkarmaya çalışan sivil toplum örgütleri, şarkının sözlerinin kopyasının Amerikan Kongresi’ne yollanmasını sağladılar. Birkaç sene sonra, 1944’te ise ‘Strange Fruit’, Lillian Smith’in ırk ayrımcılığı hakkında yazdığı ünlü kitabının ismi olmuştu. Abbey Lincoln, Cassandra Wilson, Carmen McRae, Nina Simone, Dee Dee Bridgewater ve Sting gibi müzik dünyasının ünlü vokalistleri bu parçayı seslendirdi. İngiliz müzik dergisi ‘Q Magazine’ geçtiğimiz yıllarda ‘Strange Fruit’u ‘Dünyayı Değiştiren 10 Şarkı’ dan biri olarak seçtiğini duyurdu. Pulitzer ödüllü tarihçi Leon Litwalk, bu şarkıyı Berkeley Üniversitesi’nde verdiği derslerinde referans olarak kullandı, Avrupa’da ise Apartheid karşıtı çevrenin âdeta marşı haline geldi. Elijah Muhammed’in önderliğinde Malcolm X’in Amerika’da zenciler arasında yaygınlaştırdığı İslami hareketin mirasçılarından Halit Muhammed’in de söylevlerinde sık sık kullandığı önemli bir malzemeydi.
Yasaklar, Engeller, Protestolar…
Elbette hangi eser bir ülkedeki dengeleri bu kadar derinden sarsarsa, yasaklarla, protestolarla, engellerle karşılaşır. ‘Strange Fruit’ için de bu böyle oldu. İlk engel, şarkının plak yapılması aşamasında ortaya çıktı. Billie Holiday’in o ana kadar çalıştığı Columbia Records plak şirketi, güneyli beyazların tepkisini çekmemek için şarkının kaydını yapmayacağını bildirdi. Holiday’i daha gencecik bir kızken keşfeden John Hammond bile onu desteklemedi. Holiday en sonunda şarkıyı kaydetmek için, küçük bir plak dükkânından yönetilen Commodore Records isimli yeni bir şirketi ikna eti. Plak çıktı çıkmasına ama bu defa da bunu radyosunda yayınlayacak babayiğit bulunamadı bir türlü. Öte yandan Billie Holiday güneyde verdiği konserlerde bir kere bile ‘Strange Fruit’u söyleyemedi. Hatta bir keresinde ısrarcılığından dolayı Alabama’nın Mobile kentinden kovuldu. Zenciler bile bu şarkıyla ilgili farklı duygulara sahipti. Sosyal durumları çok kötü olmayanlar, beyazların öfkesini ve hiddetini artıracağı endişesiyle bu şarkının popüler hâle gelmesini istemezken; hali vakti yerinde olmayanlar şarkının manasını anlayacak eğitime bile sahip değildiler. Biri kendilerine açıklamadıkça da, bu garip meyveyi henüz görmedikleri egzotik bir meyve sanmaları çok da olmayacak bir şey değildi…
New York’un Bronx mahallesinde bir lisede 27 yıl boyunca İngilizce öğretmenliği yapan Meeropol, aynı zamanda komünizme yakınlık duyan bir siyasi eylemci ve kaybettiği iki çocuğunun isimlerinden oluşan ‘Lewis Allan’ takma adıyla şiirler ve şarkı sözleri yazan üretken bir yazardı. Son yıllarında, hayatı boyunca kendisini en çok etkileyen olaylardan birinin, beyaz bir Yahudi olmasına rağmen, Zenci Besteciler Antolojisi’nde ‘Lewis Allan’ takma adıyla yer alması olduğunu anlatıyordu. Öte yandan bugün Abel Meeropol adı bambaşka, fakat yine çok çarpıcı bir olayı çağrıştırıyor. Meeropol, Soğuk Savaş Dönemi sırasında Rusya’ya casusluk yapmak suçundan idam edilen Ethel ve Julius Rosenberg’in iki küçük oğlunu evlat edinen idealist bir yardımsever olarak hatırlanıyor günümüzde.
Pastoral
1958 baharı gelmiş, ‘Strange Fruit’ piyasaya çıkalı tam 19 yıl olmuştu. Amerikalı ünlü zenci yazar Maya Angelou In the Heart of a Woman isimli kitabında Billie Holiday’in Los Angeles’a yaptığı ziyaretlerinden birinde, uyumadan önce, oğlu Guy’ın yatağına ilişip, ona ‘Strange Fruit’u söylediğini anlatıyordu. Şarkı bittiğinde Guy’ın aklında bir soru vardı: ‘Pastoral manzara ne demek, Bayan Holiday?’ Billie’nin yüzünü zalim bir ifade kapladı. Sesinde bir küçümseme seziliyordu âdeta: “Pastoral ne mi demek? Zırdelilerin zencileri öldürmesi demek. Senin gibi küçük bir zenciyi alıp, vidalarını söküp lanet gırtlağından içeri tıkmaları demek… Allahın belası pastoral manzara bu demektir işte…”
Billie Holiday, bu olayın üzerinden sadece bir yıl sonra, uyuşturucu bulundurmaktan tutuklandığı 17 Temmuz günü, kalp ve akciğer yetmezliği sebebiyle kaldırıldığı hastanede son nefesini verdi.2
Seda Binbaşgil
www.acikradyo.com.tr
23 Şubat 2004.
- Çev; Ömer Madra.↩︎
- Bu yazının tam metni Andante dergisinde yayınlanmıştır.