23 Eylül 2005
Zekeriya Şen

Floransa

İtalya’nın ortasında yer alan Toscana bölgesinin ve Firenze ilinin merkezi olan, Roma’nın 230 km kuzeybatısında oluşan Floransa, her gezgin için farklı bir anlam ifade ediyor. Bazıları için Rönesans’ın nefes kesen başkenti, yüz yıllık binaların arasında ilerleyen bir zaman tüneli olarak dikkat çekerken; kimileri tarafından da müzelerin şehri, sanat, edebiyat, mimari ve felsefenin beşiği olarak benimseniyor. Gezginler dışındakiler için ise Floransa, dünyada ilk standart sikke olarak kabul edilen ‘flori’nin basıldığı yer ve bunun doğal süreci olarak bankaların ve bankerlerin doğduğu şehir olarak kabul ediliyor. İtalyanların haklı olarak en övündükleri ve gurur duydukları şehirlerinin başında Floransa geliyor. Floransa ise yüzyıllar boyunca içinde birikmiş olan tüm bu eşsiz güzellikleri tüm asaleti ile taşımaya devam ediyor.

Floransa, İ.Ö. 1. yüzyılda Etrüskler tarafından Arno Nehri’nin yanına kurulmuştu. Roma İmparatorluğu, başkent yolu üzerinde önemli bir konuma sahip olan Floransa’yı kısa sürede askeri bir garnizona ve bunun sonucu olarak da zengin bir ticaret merkezine dönüştürdü. Got, Bizans ve Lombard hâkimiyeti altına geçen şehir bu dönemlerde pek gelişemeyip olduğu yerde kaldı. 12. yüzyılda dönemin en ölümcül hastalığı veba şehrin nüfusunun yarısını yok etse de Floransa önemli konumu, bankacılığı ve papanın yardımıyla tekrar ayaklarının üstünde durmayı başardı. 15. yüzyıl başlarında Giovanni di Bicci ve oğlu Cosimo ile kentin sosyal ve siyasal yaşamını etkilemeye başlayan Medici ailesi Floransa’nın ekonomik bakımdan zenginleşmesini sağladı. Aile üç yüzyıl boyunca Floransa ve Toscana’nın tek hâkimi oldu.

Medici’lerin dünyaya geniş bakmaları dönemin en önemli sanatçılarının Floransa’da çalışmalarına imkân verdi. Donatello, Filippo Brunelleshi, Lorenzo Ghiberti, Luca della Robbia, Fra Angelico, Botticelli, Leonardo da Vinci ve Michelangelo gibi eşsiz sanatçılar Medici ailesi tarafından şehrin güzelleştirilmesi için görevlendirildiler. Takip eden yüzyıllar politik karmaşıklık içinde geçse de Floransa 1861 yılında İtalyan Birliği’ne katıldı ve 1865-71 yılları arasında kısa süre yeni krallığın başkenti oldu. II. Dünya Savaşı’nda Mussolini’nin yanında olan şehir, Alman ordularının İtalya’dan çekilmesi sırasında yoğun bombardımana maruz kaldı ve adeta yerle bir edildi. Fakat savaşın bitmesiyle Floransa bir kez daha küllerinden doğdu. Günümüzde Floransa 374.500 bin nüfusuyla ve kapladığı 3.514 km²’lik alanıyla hâlâ İtalya’nın en dikkat çekici şehri..

Zamanın dondurulduğu Floransa’nın dar taşlı sokaklarına adım attığınız anda bu şehrin âdeta ressamlardan mimarlara, bilim adamlarından siyaset adamlarına, heykeltıraşlardan şairlere kadar her nevi sanatçının üzerinde dönem dönem çalıştığı bir sanat eseri olduğunu fark edersiniz. Bu eserler ortaçağın son dönemlerinin yaygın mimari stili olan Gotik karşısında İtalyan topraklarında antik çağda uygulanmış biçim ve kavramların yeni bir anlayışla yorumlanmasına dayanan Rönesans’ı doğurmuş; sanata ve var olmaya yepyeni, hümanist bir görüş getiren Rönesans zamanla tüm güzelliklerin yolunu açmıştır.

Santa Maria del Fiore

Santa Maria del Fiore Katedrali diğer adıyla Duomo olarak da biliniyor. Vaftizhanesi ve 400 basamaklı, 84 metrelik çan kulesi ile Duomo’nun ilk çalışmalarına 1294 yılında başlanmış olmasına rağmen yapı yaklaşık altı yüz yıllık bir inşaat süreci sonunda tam anlamıyla bitirilebilmiş.

Santa Maria del Fiore, 2005.

En son 1887 yılında dış cephesi beyaz Carrara mermeri ile kaplanan bu görkemli yapı Brunelleschi’nin başyapıtlarından biri olarak gösteriliyor ve hâlen Floransa’nın zenginlik ve gücünün bir sembolü kabul ediliyor. Çan kulesine tırmanmayı gözüne kestiren gezginler ayaklarının altına serilen Floransa’nın ihtişamlı manzarası ile ödüllendiriliyorlar. Katedralin içerisindeki fresk ve vitraylar da özellikle görülmeli. Sol duvarında asılı olan Domenico di Michelino’nun ‘Dante İlahi Komedya’yı Açıklarken’ adlı tablosu nefes kesici.

Katedralin hemen yanında kentin en eski yapısı olan, Floransa’nın koruyucu azizi Vaftizci Yahya’ya adanmış vaftizhane ‘Battistero’ yeralıyor. 1. yüzyıla kadar tarihlenebilen bu yapının en büyük özelliği kuzey ve doğu kapıları. Lorenzo Ghiberti tarafından yaklaşık 25 yılda sanatsal bir tutkuyla işlenen bu bronz kapılar 1425 yılında yerlerine takılmış. Üstlerinde İsa’nın, İncil yazarlarının ve Kilise’nin ileri gelen bilgelerinin hayatlarından kesitlerle birlikte Eski Ahit’ten sahneler içeren rölyeflerin bulunduğu kapılar ‘Cennetin Kapısı’ olarak adlandırılmış. Fakat bugün içi mozaiklerle kaplı Vaftizhane’ye girerken sizi karşılayan kapılar ‘Cennetin Kapıları’nın birer kopyası. Asılları, bir müzede korumaya alınmış durumda.

Piazza della Signoria

Kentin ikinci büyük meydanı olan Piazza della Signoria şehrin en meşhur buluşma noktası. Bu meydan aynı zamanda Palazzio Vecchio gibi tanınmış yapılara ve de bazı çok önemli heykellere ev sahipliğini yapıyor. Günümüzde meydan kafeleri ve zenginliği ile Floransalıların en sosyal merkezi konumunda. Meydandaki kafelerde servis oldukça yavaş. Şehrin yerlileri de bu sebepten dolayı kahvelerini ayakta sohbet ederek içmeyi tercih ediyorlar; böylece hem servis daha hızlı oluyor, hem de daha az para ödüyorsunuz.

Eski ve yeni Floransa’nın kalbi olan meydana hâkim olan en önemli yapı ise 1299 yılında yapılmış 94 metrelik kulesi ile dikkat çeken Palazzo Vecchio. Belediye Binasına dönüştürülmüş olan yapı ilk başlarda bir saray olarak inşa edilmiş. Bir ortaçağ şatosu gibi düşünülen yapının içinde ziyaretçileri ilk olarak Giorgio Vasari tarafından mükemmel bir biçimde dekore edilmiş olan iç avlu karşılıyor. Buradan sarayın dev ana bölümü olan Salone dei Cinquecento’ya çıkılıyor. Sarayın en dikkat çekici odası ise hemen kapısının karşısında dikilen Michelangelo’nun ‘Zafer’ heykeli ile Studiolo di Francesco I.

Piazza della Signori heykelleriyle de adeta bir açık hava müzesine dönüşmüş durumda. Avrupa’nın en büyük bronz heykellerinden biri olan Cellini’nin Perseus, Michelangelo’nun Davud (kopya), Donatello’nun Herkül, Giambologna’nın I. Cosimo ve Ammannati’nin Neptün heykelleri Floransa’nın tüm tarihinin en gözle görülür tanıkları olarak gururla yerlerini koruyorlar.

Galleria degli Uffizi

Galleria degli Uffizi, yaklaşık 68 müzesi olan şehrin en büyük ve en önemli müzesi. Medici ailesinin şehre hediyesi olan bu müze 45 kadar odacıktan oluşuyor. Meraklı olmayanlar için bile bu müzeyi hızlı bir biçimde dolaşmak en azından iki saat alıyor. Ancak meraklılar için müzeyi gezmek iki tam gün dahi sürebilir. Michelangelo’dan, Raffaello’ya, Da Vinci’den Caravaggio’ya birçok sanatçının burada yer alan eşsiz eserlerinden en önemlileri ise; bakanı büyüsü altına alan Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu ve İlkbahar tabloları.

Ponte Vecchio

Şehri ikiye bölen Arno Nehri’ni kesen Ponte Vecchio, üzeri ufacık binalarla kaplı renkli bir köprü. İlk başlarda kasaplara tahsis edilmiş olan bu köprü Medici’lerden sonra ‘kuyumcular köprüsü’ olmuş. Burası aynı zamanda alışveriş meraklıları için bir şık mağaza. Burada ellerinde dörder beşer çantalı turistleri gördükçe Floransa’nın aynı zamanda turistler için iyi bir alışveriş alternatifi sunduğunu algılıyorsunuz. Ancak Ponte Vecchio’nun hep böyle güzel anıları olmamış. Yüzyıllar boyunca Arno Nehri’nin kabarması ile sayısız sel felaketi ve savaşlar atlatmış. 1944’te İtalya’dan çekilmekte olan Alman ordularının bu köprü haricinde tüm şehri yerle bir etmiş olmaları hayret verici. Floransalılar ise ne yapacağı belirsiz olan Arno Nehri’ne hâlâ şüphe ile bakıyorlar.

Davud Heykeli

Michelangelo’nun Piazza della Signoria’da kopyası bulunan Davud heykelinin aslı Floransa’nın ikinci en önemli müzesi olan Galleria dell’Accademia’da sergileniyor. Şehrin Medici ailesinden kurtuluşuna adanmış. Tüm ihtişamı ile düşmanlara gözdağı vermek için yapılmış olan Davud heykelinin en büyük özelliklerinden biri de, tek bir mermer parçasından yontulmuş olması. Toscana tepelerinde bulunup getirilen bu ince ve damarlı mermer blok Leonarda da Vinci’nin de dahil olduğu birçok sanatçı tarafından işlenememiş ve bir köşeye atılmış. Ancak Michelangelo söz konusu bloku üç yıl gibi bir sürede ince ince işleyerek âdeta herkese meydan okumuş. Orantısız olarak uzun kollara, fazlasıyla büyük baş ve ellere sahip olan bu heykel 1873 yılında Galleria dell’Accademia’ya kaldırılana kadar Signoria Meydanı’nı süslemiş.

Ponte Vecchio, 2006.

Santa Croce Kilisesi

Santa Croce Dominiken rahipleri tarafından Santa Maria Novella Kilisesi’ne rakip olarak yaptırılmış. Ziyaretçiler kusursuz Carrara mermeriyle kaplı yüzeyi ile bu yapının içine adım atar atmaz Giorgio Vasari’nin 1570 yılında ürettiği Michelangelo’ya Anıt mezarı ile karşılaşıyorlar. Sonra sırasıyla Dante’nin Abidesi, Machiavelli’nin Mezarı, opera bestecisi Rossini’nin, Ghiberti’nin, Galilei’nin ve Leonardo Bruni’nin mezarları yeralıyor. Dante Alighieri’nin heykeli bulunan meydanıyla da bu kilise İtalyanlar için çok önemli. Çünkü onlara göre, ortaçağda bu meydanda tekme tokat oynanan, hatta bazen ölümle sonuçlanabilen top oyunu Avrupa’daki futbolun ilk çıkış noktası.

Avrupa’nın göbeğinde el değmemiş bir ortaçağ havasını herkese yıllardan beri yaşatan Floransa’yı ziyaret eden herkes mutlaka içinde kendisine yakın bir temayı bulmuştur. Bu şehir onu ziyaret eden herkesin içine ya sanatını, ya aşkını, ya havasını, ya yemeğini ya da tutkusunu işlemiştir.

Zekeriya Şen

www.acikradyo.com.tr

23 Eylül 2005.

 

Paylaş:

Önceki Yazı

Flâneur

Ayfer Tunç ile söyleşiden
Sait Faik benim belki de Türk edebiyatının en büyük ‘flâneur’ü. Flanör kavramını belki biraz açmak lazım. Walter Benjamin’in hediye ettiği,…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Fransız Sokağı

Aykut Köksal
Modern sonrası dünyanın ‘tüketim nesnesi’ olarak biçimlendirdiği mekânların benzer bir oluşum modeli var. Önce ‘satacak’ bir program belirleniyor, sonra sınırları…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Keyifli

Güçlü Gözaydın
Son yıllarda biz sözcük var ki, sıkışık belediye otobüsünde bir kalça sağa, bir bacak sola kendine yer açan İstanbullu vatandaş…
Devamını Oku

Komplo Teorileri

Güçlü Gözaydın
“Duydunuz mu, Anadolu’da aslında çok zengin ‘aminocillop’ yatakları varmış. Bu çok kıymetli maden, yakın bir gelecekte hem petrolün yerini alacak…
Devamını Oku

Interstate 61

Güven İlter
Amerika Birleşik Devletlerindeki 61 numaralı karayolu, Route 66 ile birlikte müzikle, özellikle blues ile en çok özdeşleşmiş eyaletler arası karayoludur.…
Devamını Oku

Pacifica Radio

Halil Turhanlı, Ömer Madra
Bilindiği üzere, Berkeley 1960’lardaki ifade özgürlüğü hareketinin doğduğu yerlerden biriydi. 1950’lerin sonlarında Kuzey California’da bu sevimli kasabada yayına başlayan KPFA…
Devamını Oku