4 Nisan 2003
Havva Hazer

Elli Yaşındayım Ev Kadınıyım

İzmit’te yaşıyorum ve çok üzülüyorum. Ben her zaman savaş karşıtıydım, zaten hep barıştan yanaydım. Herhangi bir örgütlenme içinde değilim, kendimi hiçbir yere koyamadım şimdiye kadar, ama çok duyarlıydım, her zaman herşeyi çok merak ettim, çok araştırdım, okudum. Şu anda yaşanmakta olana savaş deniyor ama bu bence çok büyük bir katliam. İnsanlar toplu halde öldürülüyor, orada yaşayan Irak işgal güçlerine karşı yaşama ve kendi evlerini, topraklarını koruma mücadelesi veriyorlar. Çocuklarının hayatta kalması için mücadele ediyorlar. Tabii ki şu anda hayatta olanların yarın da olacağı anlamına gelmiyor bu.

Benim yıllardır okuduğum bir sürü bildirgeler vardı, özgürlük bildirgeleri… önce yaşam hakkı deniyordu insanlara ama uygulamalarda bunun böyle olmadığını, hem kendi ülkemde hem de dünya ülkelerinde çok gözardı edildiğini, yaşama hakkının egemen güçler tarafından ortadan kaldırıldığını gördüm. Ben ev kadını olarak yıllardır, 30 küsur seneden beri okuyorum. Çok merak ediyorum herşeyi. Gördüğüm şu; dünyadaki sistemler kendi çıkarları için insanların önce yaşamlarını ellerinden alıyorlar, muhalif gruplara da ‘terörist’ diyorlar. Ben bu ABD ve İngiltere’nin katliamları başladığından bu yana sürekli televizyon izliyorum ve Açık Radyo’yu dinliyorum. Diyorum ki Açık Radyo sanki beni seslendiriyor, içimden geçenleri… Öyle hissediyorum. Gazete okumuyorum artık, çok üzülüyorum gazeteleri gördüğüm zaman. Ve çok utanç duyuyorum. Ülkemizde hep eğitimden bahsediliyor, bunlar hep eğitim görmüş insanlar. Gazetecileri izliyorum, dinliyorum. Bilim adamlarını, emekli generalleri… ve gerçekten utanç duyuyorum. Bu beni çok üzüyor.

“Artık Gözlerimizdeki Şaşkınlık Bile Bizi Terk Etti”

Yıllar önce bir kartpostal almıştım. Siyah-beyaz kartpostallardan; bayramlarda, yeni yıllarda satılır ya… Üzerinde şöyle yazıyordu: “Hayat insan yanımızı katletti, artık gözlerimizdeki şaşkınlık bile bizi terk etti.” Siyah-beyaz bir resim vardı; bir göz. Karartılmış bir göz bomboş bakıyor, duyarsızca. Ben evimin balkonuna kocaman bir ‘savaşa hayır’ pankartı astım. Ne yapacağımı bilemiyordum açıkçası. Öteden beri mitinglere giderdim ama kortejlerde yer almazdım. Hep kortejin yanıbaşındaki kaldırımda yürür, onları alkışlar ve el sallardım. Bütün imza kampanyalarını takip ederdim. İdama karşı, insan hakları ihlallerine karşı… Herşey için her yere yıllardır imza vermişimdir. Dört çocuk annesiyim, iki kızım, iki oğlum var. Ben çok acı çekiyorum, çok da acı çeken bir anneyim. Benim de çok sevdiğim yeğenim birileri tarafından elimizden alındı. İnsanın çok sevdiği bir insanın nasıl öldürüldüğünü, vücudundaki 18 tane kurşunu… Bunu anlatamıyorum, tarif edilmez bir acı; 12 sene oldu.

İnsanların Birşeyi Öğrenmesi İçin Mutlaka Yaşaması Gerekmiyor

Irak savaşı başladığı andan itibaren hep gözümün önüne yeğenim geliyordu. Irak’ta insanların gözlerinde kendi gözlerimi gördüm hep. Aynı onlar gibi gerçekten; dehşet ve korku dolu. Çok büyük bir dehşet yaşıyor insan, önce birbirinize sarılıyorsunuz… Biz altı kişilik bir aileyiz. Yeğenim öldürüldüğü zaman, aylarca aynı odada yattık, panik içinde. O dehşeti atamadık. İki çocuğum bu yüzden psikolojik tedavi görüyor yıllardır. Arkasından deprem yaşandı, binlerce, binlerce insanın ölümü hepimizi inanılmaz şekilde etkiledi; İzmit’ten ayrıldık. Şehir dışında bir yerdeyiz şimdi. Varlıklı bir aile değiliz, izole ettik biraz kendimizi, içimize kapandık. Kendi kendimize yaşıyoruz. Çevremde olup bitenlere bakıyorum, çarşıya indiğim zaman esnafla konuşuyorum, bazen de savaş hakkında…. Ben inanmıyorum insanların yüzde 96’sının savaşa karşı olduğuna. Çok büyük duyarsızlıklar gördüm inanılmaz bir şekilde ve kimle karşılaşsam hep anlatıyorum bunun çok haksız bir şey olduğunu, insanların öldüğünü… Hep bunları anlatıyorum. Yıllardır anlatıyordum zaten, hep bunları anlatıyordum insanlara. İnsanların bir şeyi öğrenmesi için mutlaka yaşaması gerekmiyor, çevreye birazcık dikkat etmek, iyi izlemek o kadar çok şey öğretiyor ki insana. Mutlaka yaşamamız gerekmiyor.

Hayat Devam Ediyor

Ama maalesef insanlar kendi başlarına geldiği zaman, ancak kendi başlarına geldiği zaman… Kendi başlarına gelen insanlar bile zaman içinde hep “hayat devam ediyor” diye… Hayat devam ediyor ama, nasıl? Nasıl hayat devam ediyor? Ben anlayamıyorum. Benim gördüğüm herkes savaşa karşı, “ama …” diye geliyor arkası. Ama..? Hep para, hep para… Beni çok üzüyor, bilmiyorum, eğitimden başka çözümler de olmalı. Bunları yapan hep eğitimli insanlar. İnsanları öldürenler hep eğitimli insanlar. Bu artık benim kafamda büyük bir soru işareti oluşturdu. Her şeyin yerini maddi çıkarlar aldı, çıkar ilişkileri… Herşey menfaat.

İnanılmaz bir şey. Diyorum, insanların doğasında mı var? Ben eminim ilk insanlar bile bu kadar vahşi değildi. İyi yaşamak için, Amerikalıların iyi yaşaması için, İngilizlerin iyi yaşaması için Arapların ölmesi mi gerekiyor? Türkiye’de birilerinin daha iyi yaşaması için onlara muhalif olan insanların ölmesi mi gerekiyor? Ve çeşitli isimler takılarak… Çok acımasız görüyorum dünyayı ama beni en çok umutlandıran sizin gibi sesleri duymak. Ve küreselleşme karşıtları, bana inanılmaz şekilde umut veriyor. Onların herşeyini takip ediyorum, onlara ulaşmaya çalışıyorum. Dinleyici Mektubu . Havva Hazer . 4 Nisan 2003 .

Paylaş:

Önceki Yazı

Elipsoidleşme

Ceyhan Usanmaz
Küreselleşme gün geçtikçe günlük hayatın tümüne egemen hâle gelmeye başladı; bunun önünde bir direnç de söz konusu değil gibi. Geçmişin…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Elmas

“Elmas birçok kişi için aşkı değil, savaş, umutsuzluk ve yoksulluğu simgeliyor. Birçok insan, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde sevdiklerine elmas/pırlanta hediye…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Petrol

Adem Örmar
Latincede taş anlamına gelen ‘petra’ ile yağ anlamına gelen ‘oleum’ sözcüklerinden oluşmuştur. Türkçede kimi zaman ‘yeryağ’ denmesi de bu açıdan…
Devamını Oku

Sevgili Oğlum

Çev: Ömer Madra, Izak Frankental
  Sevgili oğlum Arik, canım ciğerim, Filistinliler tarafından öldürüldü. Mavi gözlü altın saçlı oğlum her zaman bir çocuk masumiyetiyle gülümser,…
Devamını Oku

Etek

Yeşim Altınay
İlk programımda bir anaokulunun öğrencilerini davet ettim öğretmenleriyle birlikte. Tabii 5-6 yaş çocukları. Stüdyonun içine girdik, en az 20-25 küçücük…
Devamını Oku

Silah

Sauro Scarpelli ile söyleşiden
Yaz tatili için Foça’ya gelen Grimason ailesinin oğlu Ali Staire, silahlı bir çatışmada vuruldu. Ali bu çatışmaya dahil olduğunda henüz…
Devamını Oku