Dünya atmosferinde görülen ve dünya kaynaklı olan, fakat tanınamayan ışıklar ‘dünya ışıkları’ (earth lights) olarak adlandırılıyor. Bu ışıklar, genellikle ‘yıldırım topları’ (ball lightning) ve ‘deprem ışıkları’ (earthquake lights) ile ilişkili. Fakat, bu dünya ışıklarının görülebilmesi için mutlaka bir elektrik fırtınası veya depremin oluşması da şart değil. Çok eski zamanlardan beri bu tür ışıklar atmosferde ve her yerde görülmekte. Örneğin eski Hindistan ve Çin’de bu tür ışıkların görüldüğü yerlere tapınaklar yapılırmış. Japonlar ise bu tür ışıklara ‘samurayların ruhu’ demek olan ‘hito dama’ adını vermişler. Japon banknotlarında da İmporator Hirohito bir yıldırım topu içinde gösteriliyor. Batılı ülkelerde bu tür ışıklar eskiden ‘define ışıkları’ ve ‘düşman savaş uçağı’ şeklinde adlandırılırdı. Günümüzde ise bu tür ışıklara UFO denmektedir.
Yıldırım topları meteoroloji kitaplarındaki ‘atmosferik optik’ konuları arasına daha yeni girmiş durumda. Herhangi bir tanesi ‘yakalanamadığı’ veya ‘elde edilemediği’ için ne oldukları hakkında da henüz tam bir bilgi yok. Bazı bilim adamları yıldırım toplarını ‘manyetik bir alana kısılmış bir plazma’ olarak açıklıyorlar. Plazmalar1, elektrik ile yüklü olduğu için radar ekranlarında da kuvvetli ekolar şeklinde görülürler. Oysa yıldırım topları, sadece fırtınalı, şimşekli (elektrik fırtınalı) havalarda değil, sakin açık havalarda da gözlenebiliyor. Hareket eden bu ateş topları, çoğunlukla sessiz ve kırmızı renkte oluyorlar.
Tektonik Stres Unsuru
Dünyadaki fay hatları ve benzeri kırıklar üzerinde, tektonik sıkışma ve gerilmeden dolayı her hangi bir sallantı veya deprem olmadan da, bu tür ışık topları zaman zaman görülebiliyor. 1954’de yapılan bir araştırmanın sonuçları da dünya ışıklarının %80’inin jeolojik kırıkların olduğu bölgelerde gözlendiğini gösteriyor. Gerçekte, tektonik stres olan yerlerdeki dünya ışıklarının büyük bir kısmı, deprem olmadan görüldükleri için, yıldırım topları olarak da adlandırılıyorlar.
Bir teoriye göre tektonik stres, kayaların ısınmasına ve dolayısı ile içindeki suyun buharlaşmasına neden oluyor. Kuvars kristali gibi piezoelektrik materyaller de, tektonik sıkışma anında elektrik üretiyorlar. Bu elektrik buharlaşan su ile birlikte yer yüzeyine çıkıyor ve bir dünya ışığı olarak görülüyor. Diğer bir teori ise, yer kabuğundaki çatlaklarda basınç çok büyük olduğundan, bir metre karede 100,000 volt gibi yüksek bir voltaj birikebileceği üzerine. Fay hattında biriken bu yüksek voltaj bir elektrik kolonu halinde hat boyunca boşalırken havayı iyonize ediyor ve havanın akkorlaşarak ışık saçmasına neden oluyor.
Bu türden bir ışık 17 Ağustos 1999’daki Körfez Depreminde olduğu gibi, 26 Kasım 1930’da da Japonya’nın İzu yarımadasında da görülmüştü. Bazı kaynaklarda deprem sonucu tektonik stres bölgelerinde ortaya çıkan bu ışık topuna ‘deprem ışığı’ deniliyor. ‘Deprem ışıkları’na ait ilk kayıtlar M.Ö. 373 Antik Yunan’a kadar geriye gidiyor.2 Yine bu kaynağa göre bu tür ışıklar üzerine bilinen ilk bilimsel araştırmalar 1930’lu ve 1960’lı yıllarda yapılmış ve Japonya’da çekilmiş bir seri fotoğraf ile kayıtlara geçmiş. Ayrıca Kanadalı bilim adamı Marcel Ouellet de, Quebec’in Saguenay bölgesinde Kasım 1988’den Ocak 1989’a kadar gözlemlediği ışıkları Nature dergisinde ‘Earthquake Lights and Seismicity’ başlıklı makalesinde yayınlamış. Yine aynı UFO/Aliens Bulletin Board yazısına göre 1995’de Japonya’daki Kobe depreminde benzer ışıklar gözlenmiş ve Science Frontiers dergisinin 99 no’lu Mayıs-Haziran 1995 sayısında yayınlanmış. 1976 Çin depreminde ışıkların deprem merkezinden 320 km uzaklığa kadar bir alanı gündüz gibi aydınlattığı ve insanların odalarında elektrik ışıkları yakıldı sanarak uyandığı anlatılıyor. U.S. Geological Survey’in (USGS) Hawai Volkan Gözlemevine göre de 29 Kasım 1975 Kalapana, Hawaii Kalapana depremi ve sonrasında beyaz ile açık mavi renklerde deprem ışıkları gözlenmiş.3 Bu kaynakta aynı ışıkların Japonya ve Kaliforniya’daki büyük depremlerde de gözlendiği açık bir şekilde belirtilmekte. Ayrıca Hindistan’da 22 Mayıs 1997 Jabalpur depreminde de deprem ışıkları rapor edilmiş.4 Yine USGS’den John S. Deer ve Laurentian Üniversitesinden Michael A. Peringer’ın araştırmaları ABD’nin orta bölgesinde 19 yıl boyunca açığa çıkan sismik enerji ile rapor edilen ışık olayları arasında önemli bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor.5
UFO’lar ve Meteoroloji
Ufolojistlerin bu konudaki tartışmalarına geri dönersek, Charles Fort’un gökyüzündeki ışıklar ile tektonik aktiviteler arasında bilimsel ilişki kuran ilk ufolojist olduğunu görürüz. Diğer yandan John Keel ise 1960 yıllarda olağandışı ışıklar ile fay hatları ve manyetik anormallikler arasında ilişki kurmaktaydı. Fransız araştırmacı Ferdinand Lagarde, UFO ile fay hatları arasındaki ilişkiler üzerine 1968’de bir makale yazdı. Lagarde bu makalede UFO gözlemlerinin daha çok jeolojik kırıklar ile ilişkili olduğu sonucuna varıyordu. Ayrıca bu ışıkların esas kaynağını, piezoelektrik veya elektrik, manyetik ya da gravitedeki değişim veya süreksizliklere bağlıyordu. 1975’de Paul Devereux ve Andrew York yayınladıkları iki makalede yıldırım toplarının tektonik etkinliklerle olan ilgisini ve UFO gözlemlerini kısmen meteorolojik olayların oluşturduğunu ortaya koydular. Aslında burada sayılamayacak kadar çok olan diğer çalışmalar ve dünyanın birçok yerinden örnekler de bu tespitleri destekliyor. Bu ışıkların oluşumu üzerine ortaya konan teoriler ve laboratuar deneyleri için de bu benzeri kaynakların incelenmesinde fayda var.
Bu konu bazı Türkçe kaynaklarda da ele alınmış. Örneğin, depremler ve UFO’ların ortak noktasını sorgulayan makale Popüler Bilim dergisinde 1993 yılında işlenmiş.6 Turkish UFO and Paranormal Organization’ın (TUVPO) internet sayfasında da deprem ışıklarının UFO raporlarının oluşumundaki etkisinin tahmin edilenden çok daha önemli olabileceği bilimsel kaynaklara atıflar yapılarak anlatılıyor7. Hulki Cevizoğlu da, 24 Eylül 1999 gecesi Ceviz Kabuğu adlı programında İTÜ Avrasya Enstitüsü’nden Prof. Dr. Aykut Barka’ya atfen İstanbul’un fethinden sonra olan bir depremi anlatmak için yapılan resimlerde de bu tür ışıkların görüldüğünü belirtmişti.
Alaska Üniversitesinin Jeofizik Enstitüsü sismolojisti T. Neil Davis’e göre “deprem ışıkları sismolojide en karanlık noktalardan biridir”.8 Şaka ile karışık yapılan bu tespit bize deprem ışıklarına yer bilimlerinde fazla önem verilmediğini anlatıyor. Deprem ışıkları faylar çevresinde her zaman görülebildiği gibi, bazen depremden birkaç ay önce, bazen de depremden uzun yıllar sonra da olaşabilmektedirler. Bilimsel kaynaklar, dünyada UFO olarak rapor edilen ışıkların, 5/6’sının bir dünya ışığı tarafından ve 1/6’sının da atmosferin ‘bilinen’ bir optik olayı tarafından oluşturulduğunu belirtiyor. Gerçekten de ‘lens’ bulutları gibi birçok meteorolojik hadise UFO’larla sürekli olarak karıştırılmakta. Mikdat Kadıoğlu . www.acikradyo.com.tr . 05 Şubat 2002 .
. Kaynaklar .
- Plazma: Katı, sıvı ve gazdan sonraki maddenin dördüncü hali.↩︎
- Loy Lawhon; Earthquake Lights. UFOs/Aliens Bulletin Board. 1999.
www.ufos.about.com↩︎
- USGS, Hawaiian Volcano Observatory, November 29, 1975 Kalapana Earthquake.
- “Some Observations on the Engineering Aspects of the Jabalpur Earthquake of 22 May 1997” EERI Special Earthquake Report, Ağustos 1997.
www.eeri.org↩︎
- John S. Derr, Michael A. Persinger; “Luminous Phenomena and Seismic Energy in the Central United States” Journal of Scientific Exploration, Sayı:4 No:1, 1990. (s. 55)
www.jse.com↩︎
- “P.B. Haber Hattı, 1983: Depremler ve UFO’ların Ortak Noktası ne?” Popüler Bilim, Aralık 1993. (s. 39)↩︎
- TUVPO Home Page: Archive: Message #983. Solar-jeomanyetik faktörler,
http://www.angelfire.com/mac/bilimteknoloji/deprem.htm↩︎
- Davis, T.N., 1978: Earthquake Lights. Article # 83, Alaska Science Forum,
www.gi.alaska.edu↩︎