en azından 40 bin yıllık geçmişi, buna paralel olarak da çok zengin bir kültürü olan Avustralya yerlilerinden, Aborigine’lerden biriydi. Siyah renkleri dolayısıyla beyaz Avustralyalıların daima aşağıladığı, yüz yıldan beri sistematik biçimde ezdiği, geçmişini yok ettiği, kuşaklar boyunca topraklarını, çocuklarını ve dolayısıyla geleceklerini çaldığı Aborigine’lerin en büyük savunucusuydu.
Aborigine’lerle Avrupa kökenli beyazlar arasındaki bir karma evliliğin çocuğu olan Perkins, çöl üzerinde kurulmuş bir rezervasyonda doğmuştu. 17. Yüzyıl başlarında Avrupalıların yerleştiği sıralarda sayıları 1 milyon kadar olan, ama bugün 350 bin civarında; hayli yoksul, hasta ve eğitimsiz insandan oluşan Aborigine halkının ilk üniversite mezunu ve ‘medarıiftiharı’idi.
O, aynı zamanda bu halkın ilk profesyonel futbol oyuncusu (ünlü İngiliz takımı Everton’da da oynamışlığı var), ilk atletizm hocası, ilk büyük özgürlük savaşçısı ve beyazların hükümetindeki Aborigine sorunlarından sorumlu ilk yüksek görevliydi.
1960’ların ortalarından itibaren, ABD’nin büyük sivil haklar savunucusu Dr. Martin Luther King’in izinden giderek başlattığı ‘özgürlük yolculuğu’, dünyanın en çok izlenen spor olayı olan son Sydney Olimpiyat oyunlarında başını çektiği protesto hareketleriyle sürdü. Aborigine çocuklarının devletin yüzme havuzlarında beyazlarla birlikte yüzmesinin zinhar yasak olduğu yıllarda başını çektiği ‘özgürlük yürüyüşleri’ ile yasağı kaldırtmayı başaran bu ilginç adam, hiçbir zaman sözünü sakınmayan biri olarak ün yaptı. Birçok siyasetçiyi kızdırdı, hatta bir ara hakkında yapılan yolsuzluk suçlamalarıyla bertaraf edilmek istendiyse de, yargılama sonunda tüm suçlamalardan arındı.
Gökkuşağı Yılan

Şimdilerde, Aborigine’lerin ünlü efsanesi ‘gökkuşağı yılan’ gibi uzayıp giden iki halkı uzlaştırma çalışmalarından sorumlu Avustralyalı beyaz bakan, “onunla her konuda anlaştığımızı söylememem; ama kendisine ve çalışmalarına daima hatırı sayılır bir saygı duydum,” diyor. Aborigine’lerin kendi kuruluşlarının başkanlarından Djerrkura ise, saygı meselesini bir başka boyuta taşıyor: “Biz, yani bu ülkenin asıl sahipleri bu toplumda hiçbir zaman bir yere sahip olamadık; sonra bu adam çıktı ve mücadeleyi başlattı işte,” diyor.1
Mücadele deyince, çok kapsamlı bir meseleden bahsediyoruz. Avustralya’da beyaz çiftçilere ve madencilere devletin kiraladığı toprakların aslında tümüyle Aborigine’lere ait olduğu iddialarıyla açılmış sayısız dava yıllar yılı sürüp gidiyor. Öte yandan, istisnasız bütün hükümetlerin 1880’lerden başlayarak 1970’lerin ortalarına kadar, yani neredeyse bir asırdır sürdürdüğü bir politikaya ilişkin davalar da gündemde. Bu bir yüzyılda, dört kuşaktan en az 30 bin yerli çocuğu, daha doğar doğmaz ana-babalarından zorla alınıp beyaz kurum ve ailelere dağıtılmışlar. Bu çocuklar oralarda kendi dillerini, kimliklerini ve 40 bin yıllık kültürlerini asla öğrenme fırsatı bulamadıkları gibi, misyonerler tarafından hapsedilmişler, prangaya vurulmuşlar, kayışla dövülmüşler, aç ve yalnız bırakılmışlar, üstüne üstlük cinsel taciz nesnesi ve düpedüz köle olarak kullanılmışlar: “Çalınan kuşakların kaybolan çocukluğu” ya da “Avustralya yakın tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir zulüm” olarak nitelendirilen bu olgunun, uluslararası soykırım sözleşmelerindeki tanıma da uyduğu ileri sürülüyor.
Teknisyen, futbolcu, atlet ve özgürlük savaşçısı Charles Perkins, 19 Ekim 2000 tarihinde, Sydney’de, 64 yaşında böbrek yetmezliğine yenildi. Avustralya Başbakanlarından bir ‘özür’ elde etmeyi başaramadan öldü. Özür, dünyanın en pahalı nesnelerinden biri olmalı.2
Ömer Madra . 27 Ekim 2000 .
- Tributes for Aboriginal ‘Martin Luther King’” BBC News Online, 18 Ekim 2000.www.bbc.co.uk↩︎
- Bu yazı 27 Ekim 2000 tarihli Yeni Binyıl gazetesinde yayınlanmıştır.