ABD’nin anayasasını imzalayanlardan James McHenry, benim büyük, büyük, büyük dedem. Yeni dünyaya tıp okumak üzere gitmiş. George Washington ile birlikte Amerikan devrimini örgütlemeye girişmiş, kongrede etkili olmuş, ABD anayasasına imza koyan kişilerden biri. Daha sonra üçüncü savaş bakanı olmuş. ABD ordusunun kurulmasından sorumlu kongrede lobicilik yapmış ve daimî bir ordu kurulması için taraftar toplamaya çalışmış. Amerikalılar aslında bunu pek istemiyorlarmış, İngiltere’de askeriyenin ne kadar önemli bir rol oynadığı görerek buna pek yanaşmıyorlarmış ama tabii sonra kurulmuş ve ondan sonra dünyada pek çok felakete yol açmış bildiğiniz gibi.
Bizim milli marşımız Amerika’da Francis Scott Key tarafından tasarlanmıştı. Key bu marşı Baltimore’a bombalar düşerken akıl etmiş ve yazmış, Smithsonian Institute’da da bunu görebilirsiniz. Bu anlamda en Amerikalı Amerikalı ben sayılabilirim ve zaten hayatımı bu korkunç eğilime karşı mücadele etmeye adadım. Askeri tarihte, bir köyde kadın, çocuk, erkek, herkesi öldürme fikrini icat eden ve Vietnam’da uygulanan her şeyi yak ve yık politikasının yaratıcısı olan kişi de benim bir akrabam. Yani ‘tek tek askerlerle savaşmak yerine git bir köyü imha et’ fikrini ortaya atan kişi… Nitekim Amerika’nın esas yerlileri olan yerli Amerikalı dediğimiz ve Kızılderili tabir edilen insanları öldürmek için de bu yöntem kullanılmış.

Ben bir çocuk olarak atom bombasının nasıl tasarlandığını gördüm. Hafta sonu giderdim ve dedem telefonda generallerle tartışır, “Hanoi’ye bırakın şu bombayı artık” derdi, atom bombasından bahsediyordu. Atom bombasından önce de Tokyo’daki ateş bombasını yapmıştı. B21 bomba uçaklarının Tokyo’yu nasıl yok ettiğini gösteren fotoğrafları evinde asılı dururdu ve çok gurur duyardı bunlarla.
Jesse James Çetesinden Atalar
Aslında, iki büyük amcamın Jesse James Çetesi’nden olmasından ben çok gurur duyuyordum, ama anneannem bundan hiç bahsetmek istemezdi. 2000 yılında bana Jesse James hakkında bir kitap verdiler, ve orada da şunu keşfettim, benim büyük amcalarım Bob Ford ve onun kardeşi Jesse James’i öldüren kişilermiş meğer! 10 bin Dolar karşılığında öldürmüşler. Anneannemin bahsettiği tek şey, onların nasıl bir Hıristiyan radyo fanatiği hâline geldikleriydi. Houston, Teksas’ta evlerinde oturup -10 bin Doları aldıktan sonra alkolik olmuşlar- evanjelik Hıristiyan radyolarını dinleyip, bira içerlermiş. Bunlar aynı zamanda ayyaş… Sonuç olarak böyle olduğunu bu kitabı okuyunca öğrendim. Kitap ‘aşağılık küçük korkaklar” diye adlandırıyor Howard’ları, ki bu da çok ünlü bir Amerikan halk şarkısıdır.
Evet, gerçekten Amerikan tarihinde bu kadar tayin edici bir rol oynamış başka bir aile bilmiyorum. Bu da aslında benim gibi sıradan insanların esasında toplumda değişiklikler yapabileceği fikrini veriyor insana. Henry David Thoreau’nun Sivil İtaatsizlik (Civil Disobedience) adlı kitabını okumaya başladığım zaman bir eylemci olmaya karar verdim. Thoreau gibi ben de bütün hayatım boyunca savaşa karşı oldum, Amerikan hükümetine para vermeyi reddettim. Thoreau’nun kitabını ilk okuduğumda zaten Vietnam Savaşı vardı, ondan sonra Salvador, Guatemala, Şili’deki darbe… Ondan sonra bu ülkenin ne kadar kötücül olduğunu fark ettim, vergi vermenin böyle bir kötülüğe hizmet etmek olacağına karar verdim. Onun üzerine de ‘Food, Not Bombs’ (Bomba Değil Yemek) şiarını ortaya attım.

Kapitalizmin Yenilgisinin İfadesi: Evsizler
Herşey Ağustos 98’de San Francisco’da başladı. Orada siyasetçiler evsiz-barksızları (homeless) belli bir yerden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Evsiz-barksız olmak onlara göre kapitalizmin yenilgisinin çok bariz bir ifadesi. Belki de bu durumda 2 milyon kişi var, eğer dünyanın en zengin ülkesi biz isek bu bizim için gerçekten saklanması gereken bir şey diye düşünüyorlardı ve onları bulundukları yerden uzaklaştırmak istediler. Biz de halkın içine karışıp bildiri dağıttık, ‘evsiz-barksız insanların böyle olmasının sebebi kişisel bir başarısızlık değil, ya da günahkâr oldukları için değil, toplum ve ekonomi bundan sorumlu’ mesajını vermeye çalıştık. Tabii bu politikacıları çok sıktı, bize izin gerektiğini söylediler böyle bir bildiri dağıtmak için. Hiç de böyle olmadığı ortaya çıktı sonradan, bir kaç gösteriden sonra böyle bir şeyi icat etmek zorunda kaldılar sırf bizi yasaklamak için. Ondan sonra da bu izin sürecini ortadan kaldırdılar ve tabii bizi tutuklama imkânı buldular. 900 kez tutukladılar, sonunda hakimden bir mahkeme kararı aldılar ve bunu bir komplo olarak tanımlamayı başardılar. Her tutuklanışınızda birkaç gün geçirmek zorundaydınız hapishanede ve çok ağır ithamlar ve bir yıla kadar hapiste kalmak ihtimali vardı. Sonuç olarak ömür boyu hapis tehlikesi ile karşı karşıya kaldım, 250 bin dolar tutarında kefalet ücreti gerekti, Born On the Fourth of July (Doğumgünü Dört Temmuz) kitabının yazarı Ron Kovic ve pek çok insan benim yardımıma koştular, serbest bırakılmam gerektiğini söylediler. Amnesty International’ın (Uluslararası AF Örgütü) bizi fikir suçlusu saymak için bir kampanya başlattı, ‘Bomba Değil Yemek’ eylemcileri tutuklandığında serbest bırakılmaları için çalıştılar, o zamanki ABD başkanı Bill Clinton’a bir mektup yazdılar, o da kendilerine “Defolun!” dedi. Bill Clinton’un bürosu bize karşı son derece haşin bir eleştiri yazdı. Onları yardım kuruluşlarından aldığımız bizi dövdüklerini gösteren videolarla teşhir ettik, ev telefonlarımızı dinliyorlardı, bunları da teşhir ettik. 80’li ve 90’lı yıllarda Yurttaşlık Yasası’ndan önce işkenceye maruz kalabiliyorduk. Sürekli bizim kanunları çiğnediğimizi öne sürüyorlardı. Yoksulların sivil hakları için örgütlendiğimizi söylüyorduk biz de. Polis medyaya sık sık bir açıklama yaparak sorunun besin ve yiyecek olmadığını, bunun bir politik eylem olduğunu ve buna izin verilmeyeceğini söylüyordu.

Zamanla ABD’nin her tarafından insanlar bize katılıp kendi gruplarını kurmak istediler, çünkü bunun iyi bir direnme şekli olduğunu düşünüyorlardı. Amerika’nın pek çok şehrinde böyle birimler oluştu, sonra Kanada’ya da yayıldı. Ben hapiste iken belki 200-300 grup kuruldu. Her grup parasız vejetaryen yemek dağıtıyordu ve hiçbir sınırlama yoktu. Genellikle bu tür yemekleri almak için birtakım sınırlamalar vardır, mesela ayık olmanız gerekir, içki içmemiş olmanız gerekir vb… Bu işi yapan hiç kimse para almıyor ve bunu gönüllü yapıyor herkes. Birilerinin para almasının demokratik olmayacağına inanıyoruz. Biz şiddet karşıtıyız, ABD hükümeti yurt içindeki belli başlı terörist gruplardan biri olduğumuzu iddia etse de şiddete karşıyız. Bu kuruluşun başkanı da yok, ben kurucularından biriyim ama resmi bir lideri yok bu kuruluşun.
Sokaktaki Sıradan İnsanlar
Mesela bir pazar yerine gidiyoruz, gün sonunda satamadıkları mallar için “zaten atacaksınız, bize verin, yoksullara dağıtalım” diyoruz. Sırbistan’da bile bu konuda başarı sağladık. Ondan sonra bunlarla sıcak vejetaryen yemekler yapıyoruz, sokakta bunları dağıtıyoruz. O sırada pankartlarımız oluyor, mesela hangi savaş varsa ona karşı pankart olabiliyor, birtakım broşürler dağıtabiliyoruz. Yoksul insanların, aç insanların olduğu yerlere gidiyoruz ve oradan geçen işçilere hitap ediyoruz, bu insanlar arasında bağ kurmaya çalışıyoruz. O sırada güncel olaylar ne ise, onlarla ilgili konuşuyoruz ve sokaktaki sıradan insanlarla ilişki kurmaya çalışıyoruz. Genellikle eylemciler hep başka eylemcilerle konuşurlar ama biz burada sıradan insanlarla konuşuyoruz ve onlara aslında neyin ne olduğunu anlattığınız zaman, paralarının yarısının askeriyeye gittiğini duyunca dehşete kapılıyorlar ve çok kaygılanıyorlar. Ayrıca başka ülkelerin insanları, kendi hükümetlerinin ABD’yi desteklediğini öğrenince çok şaşırıyorlar ve tepki gösteriyorlar. Mesela Malezya’da böyle bir grup var ve onlar her türlü Asya siyaseti üzerinde çalışıyorlar. Burma’da, Avustralya’da gruplarımız var, sokakta insanlarla mülteci adayları konusunda konuşuyorlar, doğrudan doğruya göçmenlerin hapishanelerden bırakılması için eylemler yürütüyorlar. Dolayısıyla dünyanın her tarafında, her yerde insanlarla konuşuyoruz. Ben de ‘Bomba Değil Yemek’ adlı bir kitap yayınladım, bu kitapta grubun tarihçesi veriliyor ve kendi grubunuzu başlatmak istiyorsanız nasıl başlatacağınızı anlatıyor. Eh ben de iyi bir aşçıyım. Bu kitaptaki yemek tariflerini de ben yazdım zaten. Bu vejetaryen tarifler 100 kişi için, dolayısıyla evde yapmaya kalkarsanız tabii bunu 2 ya da 4 kişiye indirgemenin bir yolunu bulmanız lazım.

Korsan Mikro Radyolar
‘Bomba Değil Yemek’ gibi, toplumun içerisinden gelen gruplar gerçekten çok önemli bir etkiye sahip. Çünkü bunlar halkın içinden geliyorlar. Çok akıllı insanlar çalışıyor, yaratıcılık gösteriyorlar ve pek çok genç de içinde yer alıyor. Protesto etmek üzere milyonlarca insanı sokaklara dökmeyi başarıyoruz. Sanırım bu nihai olarak Demokratları da, Cumhuriyetçileri de geride bırakacak bir hareket olacak. Tabii Irak’ta bir nükleer savaşa yol açmadığımız taktirde demokratik bir ülkeye, gerçekten demokratik bir ülkeye dönüşeceğimize inanıyorum. Korsan radyolarımız var, çok az verici gücü olan, kanun dışı yüzlerce radyo var ve insanlar bunları çok dinliyorlar. 100 Watt’ın altında tutuyorduk, şimdi bir kanun var, ne olursa olsun kanun dışı sayılabiliyorsunuz, bu bakımdan bu tarz direniş çok pozitif Amerika’da. Bakanlıkların ve medyanın size söylediğinin aksine, ekonomi de çöküyor, dolayısıyla insanların kaybedecekleri çok az şey var ve pek çok Amerikalı için umarsız bir durum. Pek çok genç insan için iş olanağı yok, dolayısıyla onların risk alma yeteneği artıyor, onların ciddiyeti ve bağlanmaları, taahhütleri giderek önem kazanıyor. Amerika’daki şirketler grubuna karşı ciddi bir meydan okumaya giriyorlar. Seattle’deki olaylardan bu yana olanlara bakacak olursanız ABD hükümetinin bu protestolara son vermesi pek de kolay görünmüyor. Bunun olması için ekonominin gerçekten çok iyiye dönüşmesi lazım, Vietnam’daki gibi bir durumun olmaması lazım. Şimdi kapitalizm ile insan hakları arasında bir mücadele var ve kapitalizm bu şekilde var olmaya devam ettikçe insanlar buna gerçekten karşı koyacaklar. Bunun siyasi, ekonomik ve bir de çevresel yanı var. Şiddete karşı pek çok grup tıpkı ‘Bomba Değil Yemek’ gibi sıradan Amerikalılar arasında da çok taraftar kazanıyor, çünkü artık her şeyin şiddetle çözülmesinden bıktı usandı insanlar.
Ne Yaptığımızı Anlamıyorlar
Bu toplumsal hareketler gerçekten çok büyük hareketler, İnternet’in kullanılması, web sitelerinin kullanılması bizi çok daha yaklaştırıyor birbirimize, bunun sonuncunda da taktikler ve fikirler yaygınlaşıyor. Bir şekilde web sitelerinin tek ortak dili İngilizce hâline geldi, eylemci topluluk açısından da bu bir avantaj oldu, çünkü insanlar birbirleri ile alışverişe girebiliyorlar, birbirlerinin medyasında ne olduğunu görüyorlar, anlayabiliyorlar ve yeni fikirler alıyorlar. Kapitalizme direnme konusunda çok yeni ve yaratıcı şeyler gelişiyor. Mesela, ‘Bomba Değil Yemek’ hareketi ile Irak’ın istilasından önce, yüzlerce şehirde protestolar yapıldı dünyanın her tarafında ve 15 milyon kişi bir seferde sokağa dökülebildi. Zannederim böyle birkaç ay içerisinde bir seferberlik daha önce hiç mümkün olmamıştı. İnternet’i kullanmadan önce böyle olamıyordu. Genç insanların da gözü korkmuyor bu tarz medyadan, nasıl kullanacaklarını gayet iyi biliyorlar. Amerika’da iktidarı elinde bulunduranlar bence çıplak imparatorlar gibiler; ülkelerinde, dünyada ne olup bittiğinin farkında değiller. Hiçbiri bizim ne yaptığımızı göremiyorlar, ben de vergi ödemediğim için hapiste değilsem bu herhalde yüzdendir. Çünkü bir bakıma kör bunlar, bir şeyler yaptığımızı görüyorlar ama tam ne yaptığımızı anlamıyorlar, bunu durdurmaya değer mi anlamıyorlar.
Humus (100 kişilik)
Gerekli Araçlar: 45 litrelik, kocaman karıştırma kabı
Pişme Süresi: 2 Saat
Hazırlama Süresi: 2 Saat
9 kilo haşlanmış nohut
3 yemek kaşığı tuz
20 bardak tahin
50 limonun suyu
2 baş sarımsak (doğranmış)
27 litre su
Tercihe Göre:
10 bardak doğranmış maydanoz
4 bardak küp şeklinde doğranmış domates
1-2 bardak susam yağı
Nohutları akşamdan ıslatın. (Not: Suda şişecekleri için kabın sadece yarısını dolduracak kadar nohutun üzerine aldığı kadar su koymak gerekiyor) Suyunu süzdükten sonra nohutları 45 litrelik bir tencereye alın, 6 litre su ve 3 yemek kaşığı tuz ekleyin. Kaynayana kadar yüksek ateşte pişirin. En az bir saat (nohutlar elde kolayca ezilecek hale gelene kadar) kısık ateşte pişirmeye devam edin. Büyük bir karıştırma kabında tüm malzemeleri karıştırarak iyice ezin. Alternatif olarak tüm malzemeleri bir mutfak robotunda pürüzsüz hale gelene kadar çevirebilirsiniz. Arzu edilen krema kıvamına ulaşmak için gerektiği kadar su eklemeyi unutmayın. Güzeeel… Pita ekmeği arasında; soya filizi, doğranmış salatalık ve marulla sandviç yapabilir ya da doğranmış taze sebzeler için dip olarak servis edebilirsiniz. Eğer dip olarak kullanacaksanız servis yapmadan önce üzerinde bir parçak zeytinyağı gezdirip kırmızı pul biber serpin.1
Keith McHenry ile söyleşiden
Çev; Nur Deriş Ottoman
Pr, Açık Gazete
- Keith Mc Henry; Food Not Bombs, Tucson: Sharp Press, 2002..Kaynakwww. foodnotbombs.com