Freud, bireyin sağduyudan kurtulmasını -tırnak içinde ‘sağduyu’ diyebiliriz buna- toplumsal, kültürel baskılardan; kültürün getirdiği huzursuzluklardan kurtulmasını, bireyselleşmesini ve de özgürleşmesini kışkırtıcı bir metafor olarak kullanmıştır ve ileride geliştireceği kuramının temel çıkış noktalarından birini oluşturmuştur. İleriki yıllarda bu noktada Jung ile oldukça ters düşerler. Jung bireyin özgürleşmesinin bireye büyük belalar getireceğinin altını çizer, ki bunda da haklıdır. Özellikle 30-35 yaşından sonraki bunalımlarda bu durum sıklıkla görülüyor. Tanrıdan kurtulmak ve bireyselleşmek aslında bireyi çok büyük bunalımlara ve melankoliye ya da depresyona sokan durumlardır. Fakat Freud bunun tam aksini kışkırtmaya devam eder. Olabildiğince bütün zincirleri kırıp, özgürleşmeye ve içgüdülerinin, bilinçdışının sesini dinlemeye çağırır bizi.
Serol Teber
Der; Şenol Ayla
Pr; Didik Didik Freud
Yt; 24 Mayıs 2004 .