Her ne kadar ata binmek gibi algılansa bile, yakından bakıldığında at ile bir yerlere gitmek diye tanımlanabilecek o ‘biniş’ faaliyeti ile ilgisi olmayan bir durum ve hatta vehimdir. Ata binenler bir yerlere gider dururlar. Binicilik yapanlar ise asla alıştıkları manejden adım dışarı çıkmaz. Biri gider durur, öteki durur da durur!

Türkiye’mize has bir özellik de şu ki; ata binen öteki insanlardan farklı olacak şekilde ‘biniciler’ nedense ‘at biner’. Kendilerine “Ata biniyor musun?” gibi sorular sormak tehlikelidir. Maazallah sinirlenip atlarından bile düşerler. Zaten ‘ata binen insanlar’ tarih boyunca türlü, envaiçeşit faaliyetler yapmış ve yapıyor olmaya devam ederken, ‘biniciler’ ‘açık beyin cerrahisi’ yapıyormuş gibi davranmanın ultra kontrollü şartları haricinde imkânı yok, olamazlar… Mümkünse bir adet yaprağın bile rüzgârda uçmamasını asabi bir edayla arzular, bekler; aksi bir durumda da hemen yere inip, mesela, kavgaya tutuşurlar.
Atları üstünde bu kadar kırılgan bir başka tür insan yoktur.
Mahir Başdoğan