“Oyun müthiş heyecan verici bir şeydir. Çocuk veya yetişkin oynarken ve belki de sadece oynarken yaratıcı olmakta özgürdür. İnsanın dışarıda olanları denetleyebilmesi için düşünmek ya da istemekle kalmayıp bir şeyleri yapması gerekir ve bir şeyleri yapmak zaman alır. Oyun oynamak, yapmaktır” (Winnicott, 1971).
Oyun teorisi üstatlarından, psikanalist Donald Winnicott birçok teorisyen gibi ‘oyun oynayabilmeyi’ insan hayatının temeline oturtur. Hatta daha da ileri gider ve oyun oynayabilen insanı (ruh sağlığı kriterleri dikkate alındığında) daha ‘sağlıklı’ yani yaşamdan yeterince zevk alabilen, yaratıcı ve ilişki halinde olabilen kişi olarak tanımlar.
Psikoloji Sözlüğü ise oyunu “insanlarda olduğu kadar hayvanlarda da gözlenen ve görünürde belli bir amaçtan çok, kendi içinde etkinlikten haz almaya yönelik; zorlamasız, kendiliğinden her türlü etkinlik” olarak tanımlıyor ve ekliyor; hayvanlarda da gözlenmesi, bunun içgüdüsel bir davranış olduğunu, ve yeme-içme, uyuma gibi doğal bir ihtiyaç olduğunu düşündürmekte.
Bu noktada, oyun oynayabilmenin temellerinin atıldığı anne-bebek ilişkisi bize ışık tutar. “İlk olarak anne, bebekle oynamaya başlar. Bunu yaparken de bebeğin kurduğu oyuna girmeye özen gösterir ama er ya da geç oyuna kendi tarzını katar” (Winnicott, 1971). Yavaş yavaş oyun annenin bebekten gelen katılımları değerlendirip geri verdiği ve belli bir süre, süreci sekteye uğratmadan oynayabildiği devam edebilen bir oyun halini alır. Bu noktada bebek, yeni oyunları tekrar tekrar yaratmaya başlar. Çünkü artık anneye güveniyordur. Birlikte yarattıkları oyun alanına da. Oyun ancak, en az iki kişinin etkileşim içinde olduğu zaman gerçekleşir. Oyun oynamak için ise bir mekâna, alana ihtiyaç vardır. Mekânsız oyun olmaz!
Bir oyun mekânı deyince de akla tüm radyolardan farklı ve oyun oynanan bir radyo olarak Açık Radyo gelebilir. Bildiğimiz radyo tanımı ‘oyun’ oynamaya pek de uygun değil. Çünkü programcılar programlarını yapıyor, dinleyenler dinliyor. Oysa oyun en az iki kişinin etkileşimi ile mümkün olabilir. Peki Açık Radyo bu oyun mekânını nasıl sağlıyor?
Adı üstünde ‘Açık’ Radyo ‘herkese’ sesleniyor. Burada bir alan var; sadece dinleyici olarak kalmayacağın, bu oyuna katılabileceğin, kendi sesini duyurabileceğin ve dolayısıyla yaratıcılığını aktarabileceğin. Ya bir program yaparak veya oyunun devamını sağlamak için bir programı destekleyerek ya da bir yorum yazarak ve yorumuna cevap alarak. Böylelikle sürebilen ve gelişen, oyuncuların ‘gerçek ilişkide’ olduğu bir oyun. Bu anlamda radyo da bir oyun alanı. Burada da anne ve bebek ilişkisinde olduğu gibi tekrar tekrar bir yaratım oluşuyor ve böylece yaratıcılığa geniş bir oyun alanı sağlanıyor. Bu oyun alanının oyuncuları da belli: Tüm Açık Radyo çalışanları ve dinleyicileri. Oyun alanına mekân sağlayan Açık Radyo, oyunu başlatan olarak, sanki her gün şöyle seslenir gibi: “Benimle Oynar mısın?”.
Göver Kazancıoğlu
Kaynak
Donald Winnicott; Playing and Reality. London: Routledge, 2005.