Ömer Madra

Bağımsız Yayıncılık

Medialens adlı medya gözetim kuruluşunun kurucuları olan David Edwards ile David Cromwell, Guardians of Power (İktidar ve Gücün Bekçileri) başlıklı kitaplarında “Biz neyi amaçlıyoruz?” diye soruyor ve bağımsız gazeteciliğin amaçlarını şöyle açıklıyorlar:

Demokratik sürecin anlamlı olması için, halkın dürüst, kesin ve doğru bilgiye erişimi hayatidir. Oysa, ana akım içinde yer alan şirket gazeteleri ve televizyon-radyo yayıncıları, yani radyo istasyonları, TV kanalları temelden çarpıtılmış bir dünya görüşü veriyorlar. Hem paragözlükten hem de kâr maksimizasyonu uğruna çarpıtılmış bir dünya görüşü veriyorlar. Misenformasyon ya da dezenformasyon diye adlandırabileceğimiz yanlış, eksik ve/ya çarpıtılmış bilgi verme şeklinde haberler bunlar. Bu çarpık bilgi ve haber iletişiminin gerek insanların, gerek hayvanların çektikleri acılar açısından, gerekse de çevre yıkımı açısından maliyeti veya bedeli ölçülemez derecede büyüktür. Dolayısıyla, biz de bu sistemli çarpıtmaya karşı kamuoyunun bilincini yükseltmek durumundayız. Yani hem verilerin, olguların, hem de bilgilerin ve fikirlerin sürekli olarak bir filtreden geçirilip bize verildiğini göstererek yapmak istiyoruz bunu. Şirketlerin kontrolündeki bir medya sisteminin, reklam gelirlerine, başka şirketlerin faaliyetlerinden elde edilecek kâra bağımlı, zengin patronların gelir amaçlarına ve hükümetlerin haber kaynaklarına bağlı bir sistemin filtreleri… Bilgi, olgu ve fikirler işte bu filtrelerden geçiyor, bunu önlemek için de kamuoyunun bilincini yükseltmek için uğraşmalıyız…1

Demokrasinin Anlamlı Olması

“Demokrasinin anlamlı hale gelmesi”nden kastettikleri bu. Bu konuda ortamı demokratikleşmeye çalışma, haber gündemlerinin içeriğini demokratikleşme gereğini vurguluyorlar. Çünkü, haber gündemleri oldum olası yerleşik çıkarları yansıtırlar. Daha geniş açıdan bakıldığında, asıl amaçlarının, daha dürüst ve vicdanlı bir toplumun gelişmesine hizmet etmek olduğunu ekliyorlar. Yani amaç, “ hem bu gezegenin, hem de gezegen üzerindeki insanların kâr boyunduruğundan kurtulmuş olarak yaşamını sürdürmesi…”2

Bu amaçlar geniş anlamda Açık Radyo için de geçerli. Zaten, radyonun çalışmaları, her yerde bu evrensel ilkelerin geçerli olması gerektiği düşünülerek yürütülüyor. Robert F. Kennedy, Crimes Against Nature (Doğaya Karşı Suçlar) kitabında Ulusal Basın Derneği’nin salon duvarlarına asılı bir plaketten Amerikan gazetecilik amentüsünü aktarıyor:

Ben gazetecilik mesleğine inanıyorum. Kamusal gazetenin, güven esasına dayanan bir kamu vakfı olduğuna inanıyorum (…) Bu vakıfla bağlantılı her kimsenin, sorumluluğun son kertesine kadar kamu çıkarlarının koruyucusu olması gerektiğine inanıyorum. Kamuya hizmet esastır, bunun daha aşağısında kalan bir hizmetin, bu güvene ihanet etmek anlamına geldiğine inanıyorum; başka birinin talimatı ya da başkasının temettüleri gerekçe gösterilerek bireysel sorumluluktan kaçılamayacağına inanıyorum; ve şuna da inanıyorum ki reklamlar, haberler, köşe yazıları, fikir yazıları okurların âlî menfaatlerine hizmet etmek zorundadır ve, iyi gazeteciliğin en yüksek sınavı, onun kamuya ne kadar iyi hizmet ettiğidir. 3

Bağımsız Gazetecilik Nedir? Neden gereklidir?

Yani aslında, gazetecilikte temel mesele, yalan söylemediğine, doğruyu söylediğine dair bir güvence sağlamaktan ibaret oluyor. Bu güvenceye gelecek her darbe, onu zedeleyecek her şey, doğrudan mesleği etkiliyor. Bu, tam bir karşılıklı güven ilişkisi ve bir etik meselesi. Açık Radyo 13 Kasım 1995’te İstanbul ve çevresine yayın yapan bölgesel bir radyo istasyonu olarak hayata geçerken, işe kamu yayıncılığı ve bağımsız yayıncılık ilkelerini içeren bir manifesto ile başladı. (Bkz; Manifesto) Hemen hemen eşit paylara sahip 92 ortağı olan bir tür kolektif olarak kuruldu. Halihazırda da öyle devam ediyor. Ortaklık belgesi olarak verilen Abidin Dino taşbaskısının ardındaki ibare de dürüstlüğe dayalı kamu hizmeti yayıncılığının elzem olduğunu vurguluyor. (Bkz; Açık Radyo) Açık Radyo’da hem fikrî, hem de maddi anlamda bağımsızlık amaçlanıyor. Radyonun, kimsenin kendi fikir ve/ya çıkarlarını empoze etmesine olanak vermeyen bir yapılanması var. Büyük para ve güç odaklarının sahipliği altındaki bir medya ortamında, Açık Radyo’nun ender bağımsız yayın organlarından biri olduğu da söylenebilir.

“Herkes Bir Radyo Kurabilir…”

Herkes bir radyo kurabilir. Yani kafası açık, zihninde dürüstçe bir amaç bulunan ve bir de, engellerin üstesinden gelmek için biraz azimli olan herkes… Açık Radyo bunun kolay bir iş olduğunu kanıtladı. İstanbul’da karargâh kurmuş ve ticari olmayan bir kolektif olarak çalışıyor (…) 10 yıldan fazla bir zamandır da küresel iklim değişikliğinden savaş ve barış meselelerine, yerel yönetim meselelerinden kadın, çocuk, hayvan ve azınlık haklarına ve başka bir çok radikal meseleye dair yayın yapıyor…4

Dinleyici ve ‘Sürdürülebilir Bağımsızlık’

Açık Radyo baştan itibaren tüm yayın hayatı boyunca haber, yorum, sohbet ve müzik programları gibi “olağan” faaliyetlerinin yanı sıra, “çevre gazeteciliği”, “barış gazeteciliği” ve –örneğin deprem gibi büyük doğal âfetler esnasında– “insani gazetecilik” faaliyetlerini de yürütmeye gayret etti. Açık Radyo’nun bağımsız bir radyo istasyonunu sürekli ayakta tutma amacına ulaşabilmek açısından giriştiği çabaların başında ‘Dinleyici Destek Projesi’ geliyor (Bkz; Dinleyici Destek Projesi). 2004 yılında başlatılan projede amaç, kurucuların ve gönüllü programcıların yıllardır süregiden kolektif çabasına dinleyicinin de aktif biçimde eklemlenmesiyle “sacayağı”nın tamamlanmasıydı. 4 yıldır özel yayın haftalarıyla kesintisiz sürdürülen proje sonucu radyoya destek veren dinleyici sayısı 4 bini aştı… 1995’ tarihli Açık Radyo manifestosu “… Bu bizim ortak projemizdir” cümlesiyle bitiyordu. Dinleyicinin bu benzersiz desteği ile birlikte, manifestonun kaleme alındığı sırada dahi pek düşlenmemiş bir şeyin ete kemiğe bürünmekte olduğu, radyoya gelecek kuşaklara miras bırakılabilecek bir değer olarak bakıldığı da ortaya çıkıyordu. Dinleyici Destek Projesi özel yayın günlerinde Açık Radyo’ya gelen yüzlerce mektupta yer alan mesajların, toplumda nice zamandır küllenmeye yüz tutmuş bir dayanışma duygusunun bir şekilde canlanmakta olduğuna işaret ettiği söylenebilir.

“Destek olmak için çok nedenim var, ama benim için en önemli neden, kızım… Benim küçük kızım Derin henüz 16 aylık. Onun kendi isteği ile bir radyo kanalını seçebileceği gün, Açık Radyo’nun açık olmasını istiyorum…Hayatımızda önemli bir yer tutan Açık Radyo’nun çocuklarımıza da miras bırakabileceğimiz en önemli değerlerden biri olduğunu söyleyeyim.”

Hüseyin Kargın

“Dünyanın büyük bir aymazlıkla ve hızla kendi kendini tüketişine rağmen, insan soyu dünya üzerinde var oldukça dilerim hep yanımızda, kulağımızda olursunuz… Sağlıkla kalın”

Ferah Kutluçınar

“Torunum Ela’nın dünyaya gelişinde tutmaya başladığım ‘Günce’ her sene doğum günlerinde benim kaleme aldığım duygu ve düşüncelerimle, ülkemizden ve dünyadan önemli –bana göre önemli– haberlerle çoğalıyor. Bu güncede ‘Açık Radyo’nun da önemli bir yeri var. Hem benim radyoya olan bağım hem de kendisinin belki de en küçük ‘Açık Radyocu’ olma sebebi…”

Ayşe Güvenir

Üç Temel Nokta: Paylaşım – Tartışma – Umut

Sonuçta Açık Radyo 12 yıllık yayın macerasında bu amaçlarına ne ölçüde ulaşabildi? Radyo işin başından beri kendini ana akım medya dışında bir yerde konumlandırdı. Katılımcı, çoğulcu demokrasinin, açık toplumun gelişmesinde hayatî olduğunu bilgisini paylaşmaya çalıştı ve bu çabasını kesintisiz sürdürdü. Müzik de, bu radyoda çeşitli kültürler arasındaki alışverişin en önemli köprülerinden biri olarak düşünüldü. Yani Açık Radyo “mesajı yaymak” ve bir “yurttaş hareketi” yaratılmasında küçük bir pay sahibi olmak için uğraşıyor. Bilumum çıkar ve sermaye gruplarından, devletten bağımsız, dürüst bir yayın çizgisini sürdürmeye azami özen gösteriyor. Bu duruşuyla belki bir anlamda alternatif bir mecra da sayılabilir. 12 yıllık yayın ömrü içinde 3 temel hedef gözetti denebilir:

  1. Dünyanın gidişatı konusunda bilgi paylaşımında bulunmak ilk hedefti. Çünkü, bilgi edinmeden ve bunu kamuoyu ile paylaşmadan insanların kaderlerini kendilerinin belirlemesinin imkânsız olduğunun farkındaydı.
  2. Radyonun ciddi bir tartışma ve etkileşim platformu olmasını sağlamak, ikinci hedefti. Çünkü, “fikir çatışması olmadan gerçeklik şimşeğinin çakmasının” imkânsız olduğunun farkındaydı.
  3. Üçüncüsü, bu ikisinden çıkan sonuçtu zaten: Geleceğe ilişkin örgütlenmeye dair bir platform oluşturmak. Çünkü, başka bir dünyanın mümkün ve hatta zorunlu olduğunu göstermenin, bu yönde çaba harcanmadan imkânsız olduğunun farkındaydı… Açık Radyo’nun 12 yıl boyunca asıl çabası bundan ibaretti denebilir.

Medya bağımsızlığı ve özgür basın meselelerine dünyada en çok kafa yormuş düşünürlerden Noam Chomsky şöyle diyor: “Mesele her şeyin ötesinde bir varoluş meselesine dayanıyor. Yani biz özgür bir toplumda mı yaşamak istiyoruz, yoksa kendimize empoze ettiğimiz bir totaliter dünyada mı? Mesele, buna karar vermekte. Bu seçeneklerden hangisini seçeceğimiz sorusu da sizin ve benim gibi insanların cevap vermesi gereken bir soru.” Açık Radyo insanları, yani programcılar, çalışanlar, dinleyiciler ve destekçiler de kendilerine yakın buldukları bu soruyu her seferinde yeniden kendilerine soruyorlar. Radyonun kendisi de, kurum olarak, yayın ve çalışma tarzını da bu seçim’e uygun hale getirmeye uğraşıyor. “Doğru dürüst gazetecilik yapacak mıyız, yoksa kendimizi bir tür totaliter anlayışa teslim edip elitlerle devletin paralı askerleri mi olacağız? Asıl mesele bu” diyor Chomsky.5

Açık Radyo, bu meseleyi de çok önemsiyor.

Ömer Madra


  1. David Edwards, David Cromwell; Guardians of Power – The Myth of the Liberal Media. London: Pluto Press, 2006. (s. 229)↩︎
  2. Ibid.↩︎
  3. Robert F. Kennedy, Jr., Crimes Against Nature. New York: Harper Collins, 2004. (s. 185)↩︎
  4. Fourth World Review, Sayı:138-139, 2006.↩︎
  5. Noam Chomsky, Media Control: The Spectacular Achievements of Propaganda, New York: Seven Stories, 1997.↩︎
Paylaş:

Önceki Yazı

Bach

Mesut Can Karatay
Johann Sebastian. Doğumu: 21 Mart 1685, Eisenach. Ölümü: 28 Temmuz 1750, Leipzig. Yedi göbek besteci ve müzisyen olan bir sülalenin…
Devamını Oku

Sonraki Yazı

Baklava

Nadir Güllüoğlu
Baklava yapımında altyapı önemlidir. Kullandığımız suyu ultraviole ışından geçiriyoruz ki suyun içindeki değişik mikroplar gıdanın lezzetini bozmasın. Bu sebeple özel…
Devamını Oku

İlgili İçerikler

Babalar ve Oğullar

Gündüz Pamuk, Orhan Pamuk
Gündüz Pamuk Biz mühendis kökenli bir aileyiz. Babam inşaat mühendisi ve müteahhitti. Çocuklarım o havanın içinde büyüdüler. O kökenle beslenerek.…
Devamını Oku

Dashiell Hammett

Rabun Koşar
Raymond Chandler ‘The Simple Art of Murder’ isimli yazısında Hammett için şunları yazmış: “Hammett ‘cinayeti’, amacı sadece ortaya bir ceset…
Devamını Oku

Borges

Göksenin Göksel
Jorge Luis. Çok sayıda yazarın üslûbunu, tekniğini ve edebiyat hakkındaki düşüncelerini neredeyse tek başına değiştirmiş Arjantinli şair, öykü ve deneme…
Devamını Oku

Yol

Ömer Madra
  Amerikalı yazar Cormac McCarthy’nin 2006 tarihinde yayınlanan ‘kıyamet sonrası’ türündeki romanı Yol (The Road) adını taşıyor. Yayınlandığı yıl Pulitzer…
Devamını Oku