1970 yılı Kasım’ın 25’inde, 34 yaşına henüz girmemiş Albert Ayler’in cesedi bulundu Doğu nehrinde. 20 gündür kayıptı. Savlardan biri de şuydu: Siyah kültürü bastırma planlarının sonucu olarak FBI tarafından öldürülmüş olduğu… Tıpkı Coltrane, Hendrix, Malcolm X, Eric Dolphy ve diğerleri gibi bastırılmaya çalışılmış bir siyahîydi. Komplo gibi görünen bir sav olsa da, siyahların kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir gerçek.
34 yaşına henüz basmamıştı, düşünün gençliğini, üretkenliğini… En verimli dönemlerinde yok edildiğini. Albert Ayler, müziğe bir çok yenilikle müdahale etti. Coltrane ya da diğerlerinin bazı denemelerini kendi biçemi olarak oluşturdu. Öylesine acı bir çığlık attı ki, dinleyenleri koltuklarına mıhladı. Radikallik onun alamet-i fârikası oldu. Siyah başkaldırının bilinse de bilinmese de bayraktarı oluverdi bir anda. Beyaz eleştirmenler korkup kaçacak delik aradılar, ne yapacaklarını bilemediler.
Sakalının ucunda bir tutam beyazı vardı. Parlak giysiler, parlak ayakkabılar, vs. tuhaf giyinirdi; insanlar garipserdi onu.
Bugün Avrupalı özgür doğaçlamacılar hâlâ en çok ona gönderme yaparlar. Onun müziği Avrupa’daki doğaçlamacılara yön göstermiş, kılavuzluk etmiştir.
Volkan Terzioğlu