
20. yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olan bilim ve siyaset felsefecisi Karl Raimund Popper’in (1902 – 1994), Açık Toplum ve Düşmanları adını taşıyan ve totaliter rejimlerin eleştirisini içeren eserinde ortaya atıp geliştirdiği bir kavramdır (1945). Popper’e göre, tıpkı genel olarak yaşam gibi, toplumsal yaşam da herşeyden önce bir problem – çözme sürecidir. Toplumların karşı karşıya kaldıkları sorunları çözebilmeleri için, farklı çözüm önerilerinin serbestçe ifade edilebilmesi, özgürce eleştirilebilmesi, uygulamada sınanarak doğru ya da yanlış, etkili ya da etkisiz olduklarının görülebilmesi ve uygulamanın, hükümet politikalarının buna göre değiştirilebilmesi gerekir. Açık Toplum birbiriyle bağdaşmaz fikirlerin, amaçların, yaşam biçimlerinin birarada yaşayabildiği, çoğulcu, farklılığa saygılı, hoşgörülü toplumdur.
Açık Toplum’un gerçek olabilmesi için, siyasi iktidarların belirli sürelerle ve şiddet kullanılmasına gerek olmaksızın değiştirilebilmesi şarttır. Bunun için de, iktidarda olanlardan farklı çözüm ve politikalar önerenlerin serbestçe örgütlenebilmeleri, kendilerini özgürce ifade edebilmeleri, özgürce yayın yapabilmeleri ve anayasa tarafından güvence altına alınmış seçimlerde iktidara aday olabilmeleri gerekir.
Demokrasi yalnızca iktidarların seçimle belirlendiği, çoğunluk yönetimi demek değildir. Yalnızca yönetilenlerin kendilerini yönetenleri serbestçe eleştirebildikleri ve iktidarların kan dökülmeden değiştirilebildiği açık toplumlar ‘demokrasi’ sıfatını hakkeder. Açık Toplum’a inanmayanların seçimlerde çoğunluğun oyunu alarak iktidara gelebilmelerini Popper ‘demokrasi paradoksu’ olarak niteler. Açık Toplum bu paradoksa geçit vermez. Demokrasiye bağlı olanlar, Açık Toplum’u ortadan kaldırmayı amaçlayan iktidarlara direnmek hakkına sahiptir. Kendisini zorla, şiddet kullanarak ayakta tutan bir rejime karşı ayaklanmak meşru olduğu gibi, Açık Toplum’u, demokratik rejimi devirmeye yönelik silahlı ayaklanmaların silah zoruyla bastırılması da meşrudur.
Popper’e göre sınırsız hoşgörü, hoşgörüsüzlerin iktidarına, ‘Hoşgörü paradoksu’na yol açabilir. Bu nedenle Açık Toplum; farklılığa saygılı ve hoşgörülü olmayanlara sınırsız saygı, hoşgörü gösteremez. Farklılığa saygılı toplum, farklılığın düşmanlarını baskı altına alabilir. Ancak, bu yola Açık Toplum’un yakın bir tehlike altında olması halinde başvurulmalıdır. Aksi takdirde bu bir cadı avcılığına dönüşebilir. Farklılığa saygı, hoşgörü göstermeyenler herşeyden önce rasyonel tartışma yoluyla eleştirilmeli ve etkisizleştirilmelidir.
Özgürlük sınırsız değildir. Sınırsız özgürlük, tıpkı sınırsız hoşgörü gibi özgürlüğün ve hoşgörünün sonu anlamına gelebilir. Dolayısıyla sınırsız özgürlük ve sınırsız hoşgörü savunucuları gerçekte özgürlüğün ve hoşgörünün düşmanlarıdır. Açık Toplum ‘özgürlük paradoksu’na, yani sınırsız özgürlüğün özgürlüğü tepelemesine de izin vermeyen toplumdur. Özgürlüğün bedeli, onu korumak için ebediyen uyanık olmayı gerektirir.
Şahin Alpay