Gerçek anlamda bir üniversiteyle hiç ilgisi olmamakla birlikte, geleneksel eğitim sistemine ‘maruz kalmış’ olduğu için yorgun, bezgin ve biraz da bitap düşmüş ‘vatandaş–dinleyici’ye dünyanın geçmişi ve geleceğine dair taze sorular sordurmak suretiyle onu hafifçe diriltmeyi, yani daha ‘fit’ hale getirmeyi amaçlayan bir dizi radyo programına verilen genel ad. Açık Radyo’nun yayın hayatına atıldığı gün açılan ‘üniversite’ 13 Kasım 1995 – 28 Nisan 1996 tarihleri arasında yaklaşık altı ay boyunca 12’şer haftalık 2 ‘sömestre’ ya da 1 ‘ders yılı’ halinde eğitim-öğretim faaliyetini sürdürdü. Haftaiçi her gün 14:40-15:00 arasında verilen bu 20’şer dakikalık dersler ve hocaları şöyleydi:
- Ahmet Güngören – Marjinal Antropoloji
- Ahmet Kuyaş – Yakın Tarihimize Bakışlar
- Aydan Gülerce – Psikoloji Üzerine Konuşmalar
- Enis Batur – Alternatif Edebiyat Tarihi
- Oruç Aruoba – Filozof Dedikoduları.
Enis Batur: Bir öğrenci olarak, Türkiye’nin eğitim sistemiyle ilgili başım hiç hoş olmadı. Öğrencilik yaşlarımdan sonra da Türkiye’nin kaderinin belirlenmesinde eğitimin birinci derecede rol oynadığını düşünmeye başladım. Başımızda ne uğursuzluk, ne bela varsa, bunu eğitim sistemimizin sakarlıklarına bağlıyordum. Dolayısıyla bu kavram üzerine kendi alanımda en azından bir parça düşünmüşlüğüm vardı. Edebiyat söz konusu olduğunda, Türkiye’deki edebiyat eğitiminin başarıya ulaştığı kanısındaydım; çünkü edebiyatı sevdirmemeyi başarmışlardı… Bir takım şeyler de kaleme almıştım. Dolayısıyla iş başa düşünce, bu kadar iddialı karşı çıkışlar yapan birinin buna bir çözüm de getirmesi gerekir, diye düşündüm. Bir alternatif edebiyat tarihi örneğin, bir kitap düzleminde değil, eğitim düzleminde nasıl düzenlenebilir? Kendimce, oradan hareketle programımın çatısını oluşturdum. Orada beni bir tek anafikir meşgul ediyordu: Herhangi bir okulda ders olarak gerçekten verilecek olsaydı, sonucunun, edebiyatı sevdirmek ya da edebiyata merak duyulmasını sağlamak olması gerekirdi, diye düşündüm. Bilmiyorum ne kadar başardım, ama bu esastan hareket ettim…
Ahmet Kuyaş: …Bu hiç yapmadığım bir şeydi. Burada böyle tek başınasın. Boşluğa konuşuyorduk ve hayatımda ilk defa yaptığım için, ilk 1-2 seferde gerçekten terörize olduğumu hatırlıyorum… Bir tür “subversion”, eğer akademik olarak söyleyecek olursak “revizyonizm”. Yani, yapılandan memnun olmayan insanlar olarak, yapılması gerekeni – tarihe böyle bakmak, edebiyata böyle bakmak gerektiğini – o yıllarda nasıl düşünüyor idiysek, onu yaptık galiba. Osmanlı Devleti’nin sona erişini, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, sağda solda nasıl yazıyorsam, onu o zamanki haliye anlatıyordum. Bu da tabii bir revizyondu. Zaten kabul etmezdim, orijinal bir şeyler söyleyeceğime aklım kesmeseydi. O da alternatif bir şeydi. Eminim, birkaç dinleyen, ‘Bizim lisede okuduğumuz kitaplarda yazan bu değildi,’ demiştir… Burada AR’da yapılan Tarih Dersleri, tırnak içinde, o anlatılan masalların yerine, biraz eleştirel bir bakışla, geçmişin nasıl olduğuna bakmaktı…
Oruç Aruoba: Benim açımdan da şöyle olmuştu. Ömer aradı bir gün, “Bize felsefe lazım,” dedi. “Oğlum,” dedim, “ne işi var felsefenin radyoda?” “Bilmem,” dedi, “sen ne yapacaksan yap.” Öyle başladım ben o işe. Böyle bir yer buldu mu bulmadı mı, bilmiyorum; ama Açık Radyo’nun bu toplumda nasıl bir yer bulmaya çalıştığıyla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Ömer “Gelin burada doğru söyleyin,“ dedi. Bu kadar basit…(Bkz; Örgütlenmiş İkiyüzlülük) Her seferinde, “Bu yaptığım iş, benim bakış açımla yapılmış bir iştir. Bu işe çok başka biçimlerde de bakılabilir. Tek bir doğruyu söylemeye çalışmıyorum,” da demek lazım… Ömer, hiçbir zaman hiçbir programımın içeriğine hiçbir şey söylemedi, ama biraz da korka korka, “Ağabey, biliyorsun RTÜK var,” gibi bir şeyler söylemişti. O sırada bu açlık grevleri vardı… Ama radyo 15 gün Bukowski yüzünden kapanmıştı, benim yüzümden değil. (Bkz; Amma Hikâye)
Aydan Gülerce: Alternatif Edebiyat’a karşılık ben de biraz eleştirel takılıyordum. Kendimce, psikolojinin çerçevesini olabildiğince genişletip, ne olmaması gerektiğiyle birlikte vermeye çalışıyordum. Şimdi (10 yıl sonra) çok daha gerekli o konuşmalar, diye düşünüyorum, çünkü son 10 yılda mantar gibi çoğaldı psikologlar, psikolojinin topluma girişi, bireyin keşfedilmesi, bireycilik meseleleri… Toplumsal yapı hızla batı toplumlarının yapısına benzemeye başladıkça, maalesef psikoloji söylemi de öyle bir çizgide gelişti… Tabii, psikoloji deyince akla hep delilik ve psikiyatri, klinik psikoloji geliyor. O biraz üzücü… Örgütleniş meselelerine bakacak olursak, aslında psikolojinin çok önemli toplum kurucu işleri de var. Gerçekten, insanı nasıl tanımladığımızı belirlediği için, asıl düzen meselesi ele alınıyor… Düzen kimin düzeni meselesi Kim düzenin dışına çıkıyor?… Tarihi yeniden yazmanın yanısıra, tarihi yeniden yapmak konusuna bakalım. Mesela Türkiye tarihinde Açık Radyo tarih yapıyor. İşte tarihçi ile psikolog arasındaki fark bu. Tarihçinin ancak geriye dönük yapabildiği değerlendirmeleri, ‘hemzaman’ olarak yapabilme becerisi…
Ahmet Güngören: Özel radyoların yeni kurulmakta olduğu günlerden biriydi. Ömer Madra telefonda, 94.9 frekansından Açık Radyo adıyla yayın yapmaya başladıklarını ve burada açık üniversite adıyla bir kuşak oluşturmak istediklerini anlatıyordu: Enis Batur edebiyat, Oruç Aruoba felsefe dersleri falan verecekmiş, benim de antropoloji dersleri verip veremeyeceğimi nazikçe soruyordu. Dersime bir de isim bulmam gerekiyormuş. Epeyce kafa yorduktan sonra, o zaman bana dahiyane bir fikirmiş gibi gelen, ‘Radyantropos, Marjinal Antropoloji Dersleri’ adını önerdim. Radyantropos, antropoloji radyosu, antropos’un radyosu ya da radyodaki antropos biçiminde algılanabilirdi. Her durumda programın konsepti Açık Radyo’nun frekansına giren bir korsan radyo fantezisine dayanıyordu. Marjinal antropoloji derslerinden kastedilense, antropolojinin klasik konularının dışında kalan konulara, özellikle de sinema antropolojisine ağırlık vermek ve akademik ciddiyetten olabildiğince uzak durmaya çalışmaktı.1
Açık Radyo
- Ahmet Güngören’in Açık Radyo üniversitesinde verdiği dersler daha sonra kitap haline getirildi:Ahmet Güngören; Sineantropos, Marjinal Antropoloji Yazıları, İstanbul:Yol Yayınları, 2004.↩︎